CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş'ta, "Devleti yönetenler kısa vadede, orta vadede, uzun vadede ne yapacaklarını açıklasınlar. Devlet dediğiniz kurum, bir riskle, tehlike ile karşı karşıya kaldığında neyi, nasıl yapacağını, hangi vadede yapacağını oturup topluma ifade eder. Sanayici arkadaşlara sordum, acaba değişik alanlardan bürokratlar gelip de sizinle konuştular mı? Var olan sorunlarını için size bir proje sundular mı diye… Yok arkadaşlar yok. Devlet yönetimi ciddiyet ister. Günübirlik kararlarla devlet yönetilmez. Bu anlayış sorunları çözmez, var olan sorunlara çok daha büyük yeni sorunlar ekler" dedi.
Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından dördüncü kez deprem bölgesine geldi. Dün Malatya'da gelen Kılıçdaroğlu, geceyi Kahramanmaraş'da bir çadırkentte geçirdi. Kılıçdaroğlu, bugün Kahramanmaraş'ın ilçelerini ziyaret ederek depremden etkilenen yurttaşların sorunlarını dinledi.
Kılıçdaroğlu, bir çadırda Kahramanmaraş'daki sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, esnaf, ticaret, sanayi ve ziraat odalarının temsilcileriyle bir araya geldi, sorunlarını dinledi. Görüşlerini temsilcilere aktaran Kılıçdaroğlu, daha sonra basın mensuplarına açıklama yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Kahramanmaraş’ta sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, ticaret ve sanayi odası, esnaf odası, ziraat odası yetkilileri ile görüştük. Pek çok sorun aktardılar bize. Düşündüklerimizi, sorunun nasıl aşılacağı konusunda düşüncelerimizi kendileri ile paylaştık. Kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli programların mutlaka yapılması ve kamuoyuyla paylaşılması lazım. Kısa vadede esnafın, sanayicinin, tüccarın, evi, dükkânı yıkılan insanın faiz borçlarının mutlaka silinmesi lazım. Bunu kendilerine aktardık. Kredi borçlarını ise onların kaldırabilecekleri bir zaman dilimine göre ayarlanması ve taksitlendirilmesi lazım.
Ciddi sorun yaşayan sanayi kuruluşları var. Bu sanayi kuruluşlarının yeniden ayağa kaldırılması lazım. Bu konuda da kredi destekleri ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçların da mutlaka sağlanması gerekiyor. Bankaların bu konuda iktidarla oturup konuşarak bu sorunu aşması için ya proje üretmeleri gerekiyor ya da siyasal iktidarın belli konuda bankalara güvence vermesi gerekir. Bu sorunu bu şekliyle aşabilirler.
En önemli sorunlardan birisi de nitelikli eleman sorunu. Çok sayıda insan Malatya’yı, Hatay’ı terk ettiği gibi Kahramanmaraş’ı da terk etmiş durumda. Bunlar büyük ölçüde Kahramanmaraş’ın dışındalar. Çocuklarını da bunlar okula verdiler ve nitelikli personel, usta, mühendis gibi olmadığı için fabrikalar verimli çalışamıyor, bazı fabrikalar hiç çalışamıyor. Dolayısıyla nitelikli personelin fabrikaya, iş başına dönmesi ve çalışması için de belli teşviklerin getirilmesi gerektiği ifade edildi. Bir sanayici ‘bir maaşı biz verelim, en azından belli bir süre içinde bir maaş da devlet versin’ diye ifade etti. Bu yapılabilirse insanlar gelip iş başı yapabilirler, biz onlara konteyner imkânı sağlayabiliriz, burada çalışabilirler diye ifade ettiler. Ben de bunu dillendireceğimi, kamuoyuna yansıtacağımı ifade ettim.
Çiftçilerin sorunları var. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız bir protokol yaptı, burada esnaf ve çiftçilerle ilgili. Burada belli düzenlemeler olacak. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız kendilerini destekleyecek protokol çerçevesinde. Ankara’ya gelecekler, belli imkanlar sağlanacak, herhangi bir kira alınmayacak. Gübre, yem desteği verilecek. Bütün bunların tamamını yapacağız. Ankara Büyükşehir’in Kahramanmaraş’a verdiği desteği İstanbul, Muğla, Aydın gibi büyük belediyelerimiz de diğer sorumlu oldukları kentlere aynı desteği verecekler.
İşin özü şu, devleti yönetenler kısa vadede ne yapacaklarını açıklasınlar, orta vadede ne yapacaklarını açıklasınlar, uzun vadede ne yapacaklarını açıklasınlar. Devlet dediğiniz kurum liyakatle yönetilir. Devlet dediğiniz kurum, bir riskle, tehlike ile karşı karşıya kaldığında neyi, nasıl yapacağını, hangi vadede yapacağını oturup topluma ifade eder. Kendilerine, sanayici arkadaşlara sordum, acaba değişik alanlardan Hazine, Maliye, Bayındırlık, Planlama’dan bürokratlar gelip de sizinle konuştular mı? Var olan sorunlarını için size bir proje sundular mı? Bunun yapılabilirliği konusunda sizi tatmin edip etmediği konusunda bir çalışma yaptılar mı diye… Yok arkadaşlar, yok. Devlet yönetimi ciddiyet ister. Günübirlik kararlarla devlet yönetilmez. Bu anlayış sorunları çözmez, var olan sorunları çok daha büyük yeni sorunlar ekler. Türkiye’nin iyi yönetilmesi lazım.
Buradan bütün vatandaşlarıma şunu söylemek isterim; hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bunların tamamını ama tamamını, var olan sorunların tamamını sırtlanacağız. Millet İttifakı olarak sırtlanacağız. Bütün sorunları çözeceğiz. Bütün vatandaşlarım emin olsunlar. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Türkiye güçlü ve yeterli kaynakları olan bir ülkedir. Eğer iyi bir yönetim, halkına hesap veren, saydam bir yönetim olduğu takdirde pek çok kuruluştan yardım da alabiliriz, pek çok kuruluştan düşündüğümüzden çok daha uygun koşullarda kredi de alabiliriz. Türkiye bu sorunu aşar.
Ayrıca deprem bölgesiyle ilgili alınacak kararların bir bütün halinde alınması lazım. Burada evler yıkıldı, fabrikalar zarar gördü. Aynı şey Adıyaman’da da Hatay’da da oldu. Dolayısıyla kararların bir bütünlük içinde ele alınıp değerlendirilmesi lazım. Bu bütünlükten uzak parça parça kararlar alınırsa yine sorunlar çözülemez. Ama biz Millet İttifakı olarak bütün sorunlara talibiz ve emin olun bütün sorunları adalet içinde çözeceğiz.
Bir binanın, bir iş yerinin yapımında sadece bir kişinin sorumluluğu yoktur. O binanın, o iş yerinin yapımından eve taşınıncaya kadar olan süreçte, onlarca kişinin imzası vardır. Ve onlarca kişinin her birisinin de ayrı ayrı sorumluluğu vardır. Sorumlular hakkında da davaların açılması lazım. Yani… bu kadar insanın ölümünden sorumlu olanların, imza atanların ellerini, kollarını sallayarak kentlerin sokaklarında gezmesini asla kabul etmiyorum. Yeri geldiğinde onların da hesap vermesi lazım. Yazıktır; günahtır. Bu kadar insanın kanı yerde kalmamalı. Eğer bu kadar insanın kanı yerde kalıyorsa biz, güzel bir gelecek, inançlı bir gelecek, adaletli bir gelecek inşa edemeyiz. Biz güzel bir gelecek inşa ediyoruz ki hesap verilsin ki o imzayı atanlar bir daha imza atarken o binayı o dükkânı satın alacak kişinin sağlığını düşünebilsin. Ona göre imza atabilsin. Yaptığı binanın sağlam olduğunu, altına attığı imzanın da güvenilir imza olduğunu herkese duyurabilsin.”