CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Beştepe’nin yolunu bilmeyenlerle zaman kaybedemeyiz” diyerek kendisine görev vermeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı terörü başlatmak, kan gölü ile beslenmek ve millete ‘başkanlığı’ dikte ettirmekle" suçladı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a son dönemde art arda gelen şehit haberleriyle ilgili ise, "Kendi çocuklarını askerlikten kaçıracaksın, fakir fukaranın çocukları şehit olunca da ‘Ne mutlu o ailelere’ diyeceksin. İyi de sen niye o mutluluğu hiç aramadın, hangi gerekçeyle kaçtın?" sözleriyle yüklendi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de sitem eden Kılıçdaroğlu, Hürriyet’ten Şükrü Küçükşahin'e şunları söyledi:
“Erdoğan seçim meydanlarında tarafsız olmadığını zaten söylemiş ve de göstermişti. Böylece Anayasa’ya sadakat yeminini de açıkça çiğnemişti. Erdoğan, namus ve şeref kavramına etik ve ahlaki kuramların dışında bir anlam kazandırdı. Bunu da bütün milletin görmesi lazım. Artık birisine sadakatle bağlılığın ötesinde, önce ahlaki kural ve kuramları dikkate alarak, ahlaklı insanların Türkiye’yi yönettiği bir beklentiyi ruhumuzla yaşatmalıyız. En son geldiği nokta, ‘Ben fiili bir durum yarattım, bunu hukuki duruma getirin’ oldu. İyi de hukuki duruma getirecek olan kim? Eğer millete güveniyorsa, millet başkanlığı baştan reddetti. Şimdi milletin iradesine güvenmiyor, millete baskı kuruyor, yarattığı terör sonucu kanla beslenerek millete dikkat ettirmek istiyor kendi yarattığı iradeyi, bunu tarih affetmez.
Kendi çocuklarını askerlikten kaçıracaksın, fakir fukaranın çocukları şehit olunca da ‘Ne mutlu o ailelere’ diyeceksin. İyi de sen niye o mutluluğu hiç aramadın, hangi gerekçeyle kaçtın? Fakir fukara, garip guraba edebiyatı yaparak bu milletin sırtına bindin, gözlerini kapattın. Sanıyor ki hep böyle gidecek; ama bu millet uyandı. Kaçak sarayı kendisine yurt edinmiş durumda. Ne vatan ne de millet sevgisi var, sadece dilinde o, gönlünde yok. O hep kendisinin ve ailesinin çıkarını düşündü. Kendi çıkarını korumak için de feda etmeyeceği hiçbir şey yoktur.
'Beştepe’nin yolunu bulmayanlar’ diyor. Biz yolumuzu, onun yolunu bulduğu gibi bulmadık. Onun yolunu nasıl bulduğunu çok iyi biliyoruz. ‘Oğlum paraları sıfırladın mı’ sözleri, bulduğu yolun habercisidir. Bizim öyle bir yol arayışımız yok. Seçimlerden sonra bütün anlayışım, Allah şahittir ki sadece bu ülkenin menfaatleri içindi. Hiçbir zaman kişisel beklenti içinde olmadım, partiyi de hiçbir zaman kendi çıkarlarını düşünen parti konumuna getirmedim. ‘Önce ülke’ dedik. Bu amaçla herkesle konuştuk, Sayın Davutoğlu ile de... Ama birileri kaçak sarayında oturarak ve baskı kurarak bu süreci tıkadı.
Ülke bu haldeyken erken seçimin Türkiye’ye getireceği fazla bir şey yok. Sadece bir kişinin egosunu tatmin etmek için seçmen yeniden sandığa götürülüyor. Hem seçime gidiyorlar hem de son dakika ortak arıyorlar. Aradıkları dayatılan, yani Erdoğan’ın dayattığı projeye ortaktır. Sayın Davutoğlu’ndan beklerdim ki Erdoğan’ı ‘Neden anayasal süreci çalıştırıp 45 günden artan süreyi en çok oyu alan ikinci partinin liderine vermediniz’ diye eleştirsin. Demokrasiye inanıyorsa bu eleştiriyi ve bu çağrıyı yapmalıydı. Sayın Bahçeli de bu çağırıyı yapmalıydı. ‘Demokrasi’ deyip, demokrasinin çiğnenmesi karşısında sessiz kalmak, demokrasiyi çiğneyen kişiye destek vermek olur. O nedenle Davutoğlu’nun ‘Hâlâ kapımız açık’ çağrısını bu aşamada samimi görmüyoruz.”
Geçen gün, devir teslim töreni yapıldı eski ve yeni genelkurmay başkanları arasında. Son konuşmayı Sayın Cumhurbaşkanı yaptı. Konuşmasında olayı ‘Paralel yapıya’ getirdi ve o yapıdan şikâyet etti. Kendisinin başkomutan olduğunu da söyledi. Şöyle bir düşündüm orada kendisini dinlerken; ordusuna kumpas kurduran bir başkomutan... Üstelik bunu kalkıyor bu ortamda dile getiriyor. O davaların savcısıydı kendisi. Binlerce kişi mağdur oldu, mağdur edilenlerin iade-i itibarlarını dahi yapmadı. Sonunda ‘Bizi kandırdılar’ deyip işin içinden sıyrıldı.
Terör başlatan da odur, bu ülkeyi kan gölüne çeviren de... Amaç kendi söylediklerini millete dikte ettirmek istiyor. Baskı, kan ve gözyaşı ile millete dikte ettirmek amacında. ‘Ben olmazsam olmuyor’ algısını toplum belleğine sokmak istiyor. Oysa o var olduğu için Türkiye bu halde. Biz iyi niyetimizi her zaman koruduk. ‘Önce Türkiye’ dedik ve demeye de devam edeceğiz. Seçime gidiliyorsa, bu seçimden en kârlı kesinlikle biz çıkacağız; ama biz kendimizi düşünmüyoruz. Şu anda sorunlar seçim değil çare bekliyor. Dolar 3 lirayı buldu ama sorumlular kaygı duymuyorlar. Onların kaygı duymaması normal çünkü onların hesapları dolar ile. Kaygı duyanlar, dolar borcu olanlar, dolarla iş yapanlar ve de dolardaki bu artışın maliyetlere yansıması sonucu vatandaşlarımızın tümü.