(Milliyet - 5 Haziran 2012)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör ve Kürt sorunu konusunda yarın yapacakları görüşmenin sonuçları merakla bekleniyor.
Bu sorunun çözülmesi amacıyla usule ilişkin bir yol haritası hazırladıklarını açıklayan Kılıçdaroğlu’yla dün bu konuyu konuştum.
CHP liderine, Başbakan Erdoğan’a sunacağı yol haritasını ve görüşmeden ne beklediğini sordum. Yanıtı şu oldu:
“Türkiye’nin 30-35 yıldır çözemediği en büyük sorun nedir diye sorulsa herhalde herkesin vereceği yanıt terör sorunu olur. Türkiye artık bu sorunu çözmeli. Kim çözecek bu sorunu? Elbette siyaset kurumu. Görev bizlere düşüyor. Biz, bu anlayışla yola çıkıyoruz. Çarşamba günü Başbakan’la yapacağımız görüşmenin yeni bir başlangıç olacağına inanıyorum. Ben Başbakan’dan umutluyum. Çünkü Şanlıurfa’da söylediği bir söz var. Bizim amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil, dedi. Erdoğan’ın bu sözünü önemsiyorum. Hepimizin amacı üzüm yemek olmalı. Görüşmeye bu anlayışla başlanırsa yeni bir ortam doğabilir.”
Kılıçdaroğlu, ‘böyle bir girişimde bulunmaya nasıl karar verdiniz’, biçimindeki soruma da şu karşılığı verdi: “Bu sorunu siyaset kurumunun çözmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye’yi geziyorum. Ne zaman bir şehit ailesine başsağlığına gitsem aynı dilekle karşılaşıyorum. Şehit aileleri, biz çocuğumuzu kaybettik ama bu son olur inşallah, diyorlar. Bu sorunu çözün artık diyorlar. Ben buradan hareket ediyorum. Bu sorunu çözmek siyaset kurumunun görevidir.”
Kılıçdaroğlu, ‘sorunun çözümüyle ilgili öneri de götürecek misiniz’ soruma ise şu yanıtı verdi:
“Biz özellikle içeriğe girmek istemedik. CHP dayatıyor demesinler, diye içeriği birlikte geliştiririz diye düşündük. Sadece usule ilişkin bir yol haritası sunacağız. Bunu da açıkladık. İki komisyon önerimiz var. Biri TBMM’de bütün partilerden eşit sayıda milletvekilinin katılacağı bir komisyon diğeri de TBMM dışında âkil kişilerin oluşturacağı bir toplumsal uzlaşma komisyonu. Bize göre bu sorun partilerüstü bir sorundur. Hiç kimse bu sorunla ilgili olarak oy hesabı yapmamalıdır. Kan üzerinden siyaset yapmamalıdır. Kan üzerinden politika üretmemelidir.”
CHP lideri, bugüne kadar siyasete çatışma kültürünün hâkim olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Maalesef bizde siyaset çatışma kültürüyle yapılıyor. Bunu terk etmeliyiz. Çatışma yerine niye uzlaşma kültürüyle siyaset yapmıyoruz? Bunu başarırsak Türkiye’nin temel sorunlarını hep birlikte çözmeyi başarırız. Artık siyasete uzlaşma dili hâkim olmalıdır. Çatışma dili değil.”
Kılıçdaroğlu, 30-35 yıldır devam eden terör sorununun çözümü için bütün siyasi partileri bir masa etrafında toplanmaya çağırarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu soruna partilerüstü bir anlayışla yaklaşırsak bir araya gelmemiz kolay olur. Neden bütün siyasi partiler bir masa etrafında toplanmayalım? Bir masa etrafında bu soruna birlikte çözüm aramayalım. Yapmamız gereken budur. Ben Başbakan’la yapacağımız görüşmenin bu yolda yeni bir başlangıç, yeni bir ortam yaratmasını diliyorum.”
Kılıçdaroğlu’na BDP’ye de gidip gitmeyeceğini sordum. Yanıtı şu oldu:
“Önce Başbakan Erdoğan’la görüşmeden alacağımız sonuca bakacağız. Partide arkadaşlarımızla bunu değerlendireceğiz. Ondan sonra diğer görüşmelerle ilgili kararımızı vereceğiz.”
CHP liderine, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bu tür görüşme taleplerine kapalı olduklarına ilişkin görüşünü sorduğumda Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Ben Sayın Devlet Bahçeli’nin terör sorununun çözülmesi konusundaki iyi niyetine inanıyorum. O da terörden en çok şikâyetçi olmuş bir liderdir. Onun da terör sorununun çözülmesi için elbette önerileri vardır. Sayın Bahçeli’nin tutumuna ve görüşlerine elbette saygılıyız. Ancak, bizi dinlemesinde de fayda olduğunu düşünüyorum. En azından CHP ne öneriyor, ne istiyor, bunu anlamak açısından faydalı olur. Ben Sayın Bahçeli’nin ve partisinin de bu sorunun çözümüne katkı vereceklerine inanıyorum. Sayın Bahçeli, akil kişiler komisyonuna itiraz ediyor, bu PKK’nın söylemidir, diyor. Bizim için komisyonun adının bir önemi yok. İster akil kişiler densin ister ak saçlılar densin, ne denirse densin önemli değil. Önemli olan bu komisyonların sorunun çözümü için bir yol belirleyebilmeleridir. Bu sorun, tek bir partinin çözebileceği bir sorun değildir. Bu konu sıcak siyasetin konusu olmamalıdır.”
Kılıçdaroğlu, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, ‘istenirse PKK ile görüşür arabuluculuk işlevini üstleniriz’, biçimindeki sözlerini anımsattığımda ise şu yanıtı verdi:
“Biz kurulacak uzlaşma komisyonunun özgürce çalışması gerektiğine inanıyoruz. Nasıl bir yöntem belirler, kimlerle görüşür, ne yaparlar, ona komisyon karar vermeli. Tüm partilerden eşit sayıda milletvekili katılacağı için, her parti kendi görüşünü komisyona getirecektir. Alacakları kararları özgürce uygulayabilmeleri gerekir. Demokrasi şeffaflık rejimidir. Öyle kapalı kapılar arkasında yürütülecek görüşmeler yerine, TBMM zemininde, şeffaf bir biçimde çalışmaların yürütülmesi demokrasiye uygun olan yöntemdir.”