CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yolsuzlukla suçladığı AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli için "Bu işin göbeğinde" dedi, yakınlarının ve kendisinin mal varlığını açıklama çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı adayına ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, sembolik birinin aday olmayacağını belirtti. AKP’nin oyunun yüzde 30’un altına indiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Seçim ilk turda biter” ifadelerini kullandı. İktidar-mafya ilişkisine de dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Göstermelik üç beş kişiyi tutuklamakla olmaz” dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, BirGün Yayın Koordinatörü Yaşar Aydın ile Ankara Temsilcisi Nurcan Gökdemir’in sorularını yanıtladı.
CHP lideri, grup toplantısında yolsuzlukla suçladığı AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin iddialarını reddederek “Hiçbir yakınımı Boydak Holding'e kayyım olarak atamadım” açıklamasına yanıt verdi; “Canikli bu işin göbeğindedir. Ona çağrı yapalım sizin aracılığınızla. Kendisinin ve yakınlarının mal varlığı açıklansın. Hesap uzmanıyım. O da eski maliye müfettişi. Aynı maaşı alıyorduk. Benim mal varlığımı ben internet siteme koyuyorum. Altına imzamı atıyorum. Canikli de açıklasın mal varlıklarını” diye seslendi.
İddiasını, “TMSF’nin başına bazı kişiler atandıktan sonra belli simsarların çıktığını, “Hangi fabrikaları almak istiyorsun, yeterli komisyonu verirseniz tüm imkanları sağlarım” diye listeleri götürüp belli iş adamlarına verdiklerini biliyoruz. Bunları gelip bana anlattılar. Canikli temiz bir insan değil. Görünen tablo o” diyerek yineleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Ticari Sicil Gazetesi’nde Canikli’nin Boydak ile ilgili yayınlanan sayısında ismi var. ‘Benim ilgim yok’ diyor. İlgin de var bilgin de var. Her türlü imkanı sen onlara sağladın. Güvenceyi sen verdin. Bu kanun çıkarken itiraz etmesi lazımdı. ‘Bu kanun politik olarak benim geleceğimi karartan bir kanun’ demesi lazımdı. ‘Bu kanun böyle çıkarsa Canikli haksız yere suçlanır’ demesi lazımdı. Tam tersi.”
“Uzun yıllardır Türkiye’yi yöneten bir siyasal anlayış gideceğini anlamasıyla devleti soyulacak bir mekanizma olarak gördü. En tepeden en aşağıya…” diyerek AKP iktidarını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Vakıflar aracılığı ile yapıyorlar. Bu vakıflara kimler para bağışladı? Bizim, ‘5’li çete’ dediğimiz yapı vakıflara para aktardı. Rüşveti nereye ödeyeceksin? Yüz binlerce, milyonlarca doları Cumhurbaşkanı tarafından vergi muafiyeti verilen bir kuruma vereceksin. Hem vergiden düşeceksin hem ABD’ye götüreceksin… ABD’de de senin oğlun, gelinin alacak o parayı. Gökdelenler alacaklar, çiftlikler alacaklar. Burada milleti açık ve net soyacaklar. Gördüğümüz tablo o.
Mafya dediğiniz kişinin, ayda 10 bin dolar rüşvet alan adamdan ne farkı var? Veya TMSF’nin içini boşaltıyorsunuz, rüşveti alıyorsunuz, Slovakya’da kurduğunuz şirkete paraları aktarıyorsunuz, ortadan kayboluyorsunuz milyonlarca euro ile. Bunun mafyadan ne farkı var? Mafya dediğiniz kurum, siyasetten destek aldığı sürece o da götürür. Beraber götürürler. Siz 20 milyar, 10 milyar dolarlık ihale vereceksiniz de üstelik bildiğimiz ihale değil, çağıracaksınız işi vereceksiniz de o sizin söylediğiniz kişiye parayı aktarmayacak. Aktarıyorlar işte. ABD’ye böyle aktarıyorlar, diğer yerlere böyle aktarıyorlar. Kendi vakıflarına böyle aktarıyorlar. Her türlü imkanı sağlıyorlar bunlara. İktidar sahipleri ile mafya iç içe geçmiş durumda.
Öyle göstermelik olarak üç beş kişiyi tutukladık falan olmaz. Mafya ile gerçekten mücadele ediyorsan Sezgin Baran Korkmaz’ı niye yurtdışına gönderdin? Niye çağırdın? Niye kendi makamında ağırladın? Adam konuşmasın diye şimdi iadesini istiyorsun. ABD istedikten sonra istiyorsun dikkatinizi çekerim. ABD istemeseydi sen yine istemeyecektin. Bunları biz görmüyoruz zannediyorlar."
AKP’nin oy oranının yüzde 30’un altında olduğunu ifade eden CHP lideri, “Haziran sonunda tüm yoklamalarda CHP’nin AKP’yi geçeceğini göreceksiniz. Burada da hiçbir tereddüt yok. AKP’den ve MHP’den kopanlar CHP’ye üye oluyorsa bu önemli bir veridir. Kopuşlar başladı büyüyerek gidecek. Bizim söylediklerimiz yeteri kadar belli kesimlere ulaşmıyor bunu da kabul edelim. Televizyonlar mesela… Sürekli AKP’nin kanallarını izleyenler, dolayısıyla bir süre sonra hayatın gerçeği ile karşılaştığında onların doğru olmadığını görüyor zaten. O alanlara dönük çalışmamızı artırmalıyız. Erken seçim olabilir. Bu, ya Devlet Bahçeli’nin tercihi ya da ikisinin bir araya gelip aldığı bir karar olabilir” dedi.
Altılı masanın merakla beklenen cumhurbaşkanı adayına ilişkin olarak da konuşan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Şu kadarını söyleyebilirim ki Cumhurbaşkanı adayını altı lider belirleyecek. İçeriden dışarıdan bir yorum yapmak doğru olmaz. Bu soruya sadece ben muhatap olmuyorum, diğer siyasi liderler de oluyor. Kendi aramızda konuştuk, eğer öyle bir soru gelirse biz Cumhurbaşkanı adayımızın niteliklerini kamuoyuna açıklayacağımız metinler yazalım ve bunu tekrar edelim. Ben de dolayısıyla o metindeki cümleyi tekrarlayayım. Samimiyetle söyleyeyim, aday konuşmadık. Masada takvim de konuşulmadı. Çünkü biz önce, neyi nasıl yapacağımızı ve hedeflerimizi ortaya koymalıyız. Cumhurbaşkanı adayının bu hedefleri gerçekleşmek için çaba harcayacağını taahhüt ettik. Önce bunları bir bilmeliyiz. Bunlar üzerinde bir anlaşma sağlamalıyız. Bu anlaşmayı sağladıktan sonra diğer aşamaya geçebiliriz.
Önemli bir dönemece giriyoruz. Hem seçim süreci hem sonrasını yönetecek kişi önemli. Seçilen adayın topluma güven vermesi, liderlerle uyumlu çalışması lazım. Öyle sembolik birini getiremezsiniz. Olamaz. Adayın, masanın almış olduğu kararları hayata geçirebilecek kararlılıkta olması, var olan güvenin asla sarsılmaması lazım. Devletin geleneklerini bilmesi lazım. Kendi egosunu yenmesi lazım. 'Her şeyi ben bilirim. Yetkim var. Nereden çıktı bu parlamenter sistem?' dememesi lazım.
“Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda biter. Sayın Temel Karamollaoğlu, ‘Yüzde 99,9’ demiş ama yüzde 100 diyebiliriz. Umarım öyle olur. Bunun için iki adaylı bir seçim olacağını düşünüyorum. Parlamenter seçimde farklı ittifaklar olabilir. Var da zaten, HDP’nin bir ittifak arayışı, sol yapıların ittifak arayışı var. Ancak Cumhurbaşkanlığı’nın ortak bir adayının olması daha yerinde olur. Ortak adayın da demokrasiyi savunan bütün partilere güven vermesi gerekir.”