Kılıçdaroğlu: ‘Savcıysan otur adam gibi görevini yap!’

Kılıçdaroğlu: ‘Savcıysan otur adam gibi görevini yap!’

T24 - Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri dosyasını takip edeceklerini söyleyerek, savcılara seslenerek, 'O dosyayı sümenaltı ederseniz, halkın iktidarı da sizi sümenaltı edecek. Cumhuriyet savcısıysan, Cumhuriyetin gereğini yap' dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim çalışmasını sürdürmek için dün Konya’nın Ereğli ilçesine gitti. Seçim otobüsünde halka hitap eden Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri çıkışı yaptı; savcılara seslendi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: KAYSERİ YOLSUZLUĞU: Kayseri’de çalışan birinin rüşvet defterinin fotokopisini Başbakan’a gönderdim. ‘Hiç değilse Kayseri’ye iki mülkiye müfettişi gönderin’ dedim. O adam ‘şu kişilerden şu kadar rüşvet aldım’ diyor. Başbakan, ‘Defter geldi ama rüşvet toplayan adamın altında imzası yok’ diyor. Altına bari sen imza atıver. Rüşvet toplayan adamın sırtını sıvazlıyorsun sen. İmzası olsaydı, ‘parmak izi’ yok diyecektin. Parmak izi olsaydı, ‘ıslak imza değil’ diyecektin. Böyle bir Başbakanı dünyanın hangi ülkesinde gördünüz? Adam ‘ben rüşvet topladım’ diyor. İçinde ne kadar rüşvet topladığı var. Mısır’daki sağır sultan duydu bunlar duymadı. Çünkü bunlar firavunlaştılar. Firavunlar zalimlerdir. Halka zulmedenlerdir DENİZ FENERİ: Deniz Feneri dosyasını takip ediyoruz. Bu dosyayı da iktidar seçimlere kadar sümenaltı edecek. Savcılara sesleniyorum. O dosyayı sümenaltı ederseniz, halkın iktidarı da sizi sümenaltı edecek. Hiçbir yolsuzluğa izin vermeyeceğiz. Soruşturma yapıyorum deyip uyutuyorsun. Otur adam gibi görevini yap. Sen bir Cumhuriyet savcısısın. Hiçbir memurun, bakanın unvanında Cumhuriyet sözcüğü yer almaz, sadece savcının unvanında yer alır. Cumhuriyet savcısıysan, Cumhuriyetin gereğini yap. Yolsuzluk yapanları, fakir fukaranın hakkını yiyenleri, kul hakkı yiyenlerin dosyasını mahkemeye getir. Niye getiremiyorsun? Siyasi iktidar baskı yapacak... Benim bildiğim savcı Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısıysa zaten görevi baskılara karşı boyun eğmek değil, baskılara karşı direnmektir. Deniz Feneri soruşturması 2 yıl 7 aydır ilerlemedi! Almanya bağlantılı Deniz Feneri soruşturmasında, ilk suç duyurusunun yapılmasının üzerinden 2 yıl 7 ay geçmişti. Almanya’daki davada Deniz Feneri e.V. Derneği’nin bağış paralarının Türkiye’deki Kanal 7 - Deniz Feneri Yardımlaşma Derneği’nin organizasyonuyla dağıtıldığı iddia edilmişti. Almanya’da yapılan yargılama sırasında çok sayıda bağış makbuzunun “sahte” olarak düzenlendiği tespit edilmişti. Yargılama sonucunda Almanya’daki derneğin en son başkanı Mehmet Taşkan ile dernek muhasebecisi Firdevsi Ermiş, İstanbul’da Kanal 7’nin merkez binasının üçüncü katında bağış makbuzlarının doldurulduğuna ve yapılan bağış miktarlarının gerçeği yansıtmadığına yönelik önemli itiraflarda bulunmuştu. Türkiye’deki soruşturma, Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye gündemine gelmesinden sonra, İşçi Partisi’nin 8 Eylül 2008’de yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılmıştı. Soruşturmada kapsamında Almanya’dan ilk dosyanın gelmesi 8 ay sürmüştü. Dosyaların uzun bir süre tercümesinin beklenmesinin ardından savcılar tanık veya şüpheli sıfatıyla bazı kişilerin ifadesini aldılar. MASAK’tan (Mali Suçları Araştırma Kurulu) alınan raporlarda da yolsuzluğa dair önemli ipuçları vardı. MASAK, Deniz Feneri Derneği soruşturmasını yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı ile soruşturmada adı geçen kişilerle ve şirketlerle ilgili raporunu 18 ay sonra tamamlamış ve hesaplarda şüpheli hareketlerini tespit etmişti. Alman makamlarının dolandırıcılığın Türkiye ayağına ilişkin çok sayıda tespitine ve konuyla ilgili ikinci davayı açmasına rağmen Türkiye’deki soruşturmada bugüne kadar bir ilerleme sağlanamadı.  Dosya neden gelmedi? Soruşturmayı yürüten 3 savcı, Ocak ayında Almanya’ya gidip, iki hafta boyunca dosyaları incelemişlerdi. Adalet Bakanlığı Almanya’daki Deniz Feneri davasının dosya fotokopisinin 100 bin Euro tutmasını gerekçe göstermişti. 12 kişinin ifadesini alan savcılar, Almanya’daki soruşturmayı yürüten savcı ve polis şefleri ve davanın tanıklarıyla birebir görüşmüşler, ifade alma işlemi sırasında tercümanlar çeviri yaptılar. Ancak Alman mevzuatı gereği ifadeler tutanaklara Almanca olarak geçirilmiş, ifade tutanaklarının Türkçe’ye çevrilmesi gerekmişti. Almanya’dan gelen ilk dosyanın tercüme işlemi 3 ay sürmüştü. Soruşturmada, dernekten bağış alan kişiler ile bağışın alındığını onaylayan muhtarların talimatla ifadesinin alınmasına karar verilmişti. Almanya’ya giderek soruşturma ve dava dosyasını inceleyen savcılar ifade alınması için 17 ilin bulunduğu, ilçelerle birlikte 60’ı bulan cumhuriyet savcılıklarına yazı yazmıştı. Soruşturmaya konu olan bağışlarda en düşük miktarın 200 Euro olduğu belirtilmişti.  Çıraklığı yürütme ustalığı şifreleme -İlk kez sınav soruları, sınav şekli şaibeli hale geldi. Yandaşlarını sınav yaptılar. 1 milyon 700 bin çocuğumuzu, geleceğe güvenle bakması gereken çocuklarımızı, koruyup kolladığımız, yemeyip yedirdiğimiz, içmeyip içirdiğimiz çocuklarımızı, aldık dershaneye gönderdik, sınavlara hazırlattık. Sınavlara girdiler. Bir baktık ki sınavda şifre var. İnsan olanın vicdanı sızlamaz mı? Artık insanda biraz utanma olur ve ar damarı çatlar, o koltuktan hemen inmesi lazım onların. Bunların biliyorsunuz ustalık -çıraklık dönemi diye bir lafı var. Çıraklık dönemi, imtihan dönemi, yani yürütme dönemi. Ustalık dönemi de şifre dönemi. Buna izin verecek miyiz? İzin vermeme yolu 12 Haziran. Kılıçdaroğlu ‘Anarsan a...’ sözünün gerisini getirdi ama tartışma bitmedi! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün Zonguldak’da Başbakan Erdoğan’a yönelik yaptığı konuşmasını niçin yarıda bıraktığını açıkladı. Kılıçdaroğlu, Zonguldak’taki mitingde, SSK Genel Müdürlüğü dönemini eleştiren Erdoğan’a yanıt verirken “Var mı, meydan okuyorum eğer bir toplu iğne ucu kadar yakınlarıma çıkar sağladığımı ispat edersen eyvallah, ispat edemezsen adımı yolsuzlukla anarsan a...” diyerek sözlerini yarım bırakmış, cümlesini “gerisini söylemeyeyim...” diyerek sürdürmüştü. Kılıçdaroğlu, dün konuşması sırasında Başbakan’a hitaben ’ayağını denk al’ diye kelime kullanacağını fakat bunun doğru olmadığını düşündüğü için söylemediğini belirterek, medyayı eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “İşini özü bu. Başka türlü yorumlar yapıyorlar. O yorumları yapanlar gazeteci değil. Gazeteci en azından sorar arkadaş. Sen bunu niye söyledin, nasıl söyledin diye. Sormadan kendi kafasına göre, iktidarın hoşuna gidecek şekilde yorumladı. Bunlar doğru değil” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin de Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sadece siyaset yaşamında değil, hayatının hiçbir alanında ağzından küfürlü kelime çıkmayacağını herkesin çok iyi bildiğini ifade ederek, şöyle dedi: “Genel Başkanımızın ağzından çıkmayan bir kelimeyi çıkmış gibi haber yapacaksınız, el insaf. İnsanın zikri neyse fikri de odur. Demek ki siz böyle düşünüyorsunuz. Genel Başkanımızın böyle bir üslup kullanması mümkün değildir. Basın kuruluşlarının bunu ivedilikle düzeltmesi lazım.”  AK PARTİ’DEN TEPKİ  'Annesi mezarında ızdırap çekmiştir'  AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik: CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın muhterem annesine dil uzatıyor, annesine küfrediyor. Bir yere geliyor ve kendisini tutuyor. Yaptığı gafın farkına varıyor. Mitingden sonra gazeteciler ’Ne diyecektiniz?’ diye soruyor. ’Ben daha ağır bir ifade kullanacaktım ama durdum’ diyor. Biz annelere saygı duyarız hele hele yaşını başını almış bir annemizin elini günde üç kez öperiz. Bu anne Kemal Kılıçdaroğlu’nun annesi de olsa ona saygıda asla kusur etmeyiz. Ben eminim ki, merhume Yemuş Kılıçdaroğlu böyle bir evladı olduğu için mezarında ızdırap çekmiştir. AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ: Küfür konusunda, hakaret konusunda, saygısızlık konusunda birinciliği CHP’ye veriyoruz. Kılıçdaroğlu’nun siyasette seviyeyi oldukça aşağı düşüren, indiren, milletimizin ahlak değerleriyle, medeniyet anlayışıyla asla bağdaşmayan, milletimizin asla kabul edemeyeceği bir üslubu, gayri ahlaki bir yaklaşımı benimsemiş olması son derece üzücü bir durumdur. Türk milleti cevabını en güzel şekilde sandıkta verecek. AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç: CHP zihniyeti çalışmaz, hakaret eder, küfreder, ağzını bozar ama iş yapmaz. Yakışır mı anamuhalefet partisine ağzını bozmak? Ağzını açıyor, etrafına küfürler saçıyor. Yazıklar olsun. Öyle ‘Biz olmazsak ezan özgür olmaz’ numarası bu millete çekmeyeceksin, millet, ezanın nasıl okunduğunu, hangi dönemde niye okunmadığını çok iyi biliyor. Erdoğan, 40 bin lira tazminat istiyor Başbakan Erdoğan, 24 Nisan’da Samsun ve Batman’da yaptığı mitinglerde kullandığı ifadelerle kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine 40 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmalarından bazı bölümlere yer verilen dava dilekçesinde, Kılıçdaroğlu’nun Samsun mitinginde Başbakan Erdoğan’a hitaben, “Senin yürüttüğün paranın yarısını tasarruf etsek zaten memleket güllük gülistanlık olacak” dediği, Batman mitinginde de benzer bir cümle sarf ettiği belirtildi. “Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı küçük düşürmek, halkın kin ve nefretine maruz bırakmak amacıyla açıklamalar yaptığı” kaydedilen dilekçede, Kılıçdaroğlu’nun eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı, Erdoğan’ın kişilik haklarına ve değerlerine karşı ağır saldırıda bulunduğu ifade edildi. “Bu dil, siyasi eleştiri sınırını da aşacak düzeydedir. Bu söz ve değerlendirmeler bir siyasetçinin diğer bir siyasetçi için söyleyeceği sözler olarak kabul edilemez” denilen dilekçede, Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’a her bir konuşması için 20 bin lira olmak üzere, toplam  40 bin lira manevi tazminatı ödemesi talep edildi. ‘A...’ YA DAVA YOK  Başbakan’ın avukatları, Kılıçdaroğlu’nun yarım bıraktığı sözcük için ise dava açmadı. Kılıçdaroğlu, Pazartesi günü Zonguldak’taki mitingde, SSK Genel Müdürlüğü dönemini eleştiren Erdoğan’a yanıt verirken “Var mı, meydan okuyorum eğer bir toplu iğne ucu kadar yakınlarıma çıkar sağladığımı ispt edersen eyvallah, ispat edemezsen adımı yolsuzlukla anarsan a...“ diyerek sözlerini yarım bırakmış, cümlesini “gerisini söylemeyeyim...” diyerek sürdürmüştü.