CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından yayınladığı video ile gündemde olan Türkiye'ye sığınmacı akınını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "Bu meselenin iki kurbanı var biri sizlersiniz sevgili halkım, ikincisi de mülteci kardeşlerimiz. O yüzden bu meseleyi ırkçılığa indirgemek asla kabul edilemez." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun "Yeni göçmen dalgalarını misafir etmemiz için Avrupa’nın “İkinci Rüşvet Paketi” hazırlığı içinde olduğunu duyuyoruz. Bir daha asla!" notuyla paylaştığı video şöyle:
"Ülkemizin gerçek beka sorunu sığınmacı selidir. Şimdi de Afgan seline tutulduk. Ankara, İstanbul seçimlerinde iki oy için ağzına ülke bekasını sakız edenler gerçek beka sorunu karşısında tek kelime dahi etmiyorlar. Hatta bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, 'Türkler Orta Asya'ya dönerse Suriyeliler de gider' deme cesaretini dahi göstermiştir. Öncelikle şunu net olarak ifade edeyim. Bu meselenin iki kurbanı var. Biri sizlersiniz sevgili halkım, ikincisi de mülteci kardeşlerimiz. Onun için bu meseleyi ırkçılığa indirgemek asla kabul edilemez. Meselenin diğer kurbanı olan misafirlerimizi kötüleyerek de çözeceğimiz bir konu değildir bu. Bu konuyu, kuklacı ve kuklalarıyla çözeceğiz. Kimdir kuklacı? Ülkemizi parasıyla açık mülteci hapishanesine dönüştürebileceğini görmüş olan Batı'dır. Kuklaları ise bu paralarla sizin mahalleleriniz ve huzurunuzu satmış olan iktidar partisidir. Bunlarla hep birlikte mücadele edeceğiz. Sizin hesabınızı ben bu iki muhatap ile göreceğim, garibanlarla değil.
Peki, neden bugün karşınıza yeni bir video ile çıkma ihtiyacı duydum. Mesele, çok kısa bir zamanda başka bir kırılma noktasına gelecek gibi görünüyor. Bakınız; Merkel, 'Avrupa Birliği'ne giremezsiniz ama AB'ye gelmeye çalışan mültecilerimizi ağırlamaya devam edebilirsiniz' diyor. 'Bu konuda da hayli başarılısınız' demeyi de ihmal etmiyor. Açıkçası Merkel, Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefinden, Avrupa Birliği'nin mülteci bekçiliğine gelme başarımızı kutlamış. Bakın bu mülteciler onlarındır. İktidarı parayla satın almasalardı bu mülteciler bugün Avrupa kentlerindeydi ama maalesef satın aldılar. Ayrıca Merkel, '3 milyar Avro daha fon aktaralım, 5 yıllık da bir mülteci anlaşması yapalım' diyor. Erdoğan'ın sesi çıktı mı, çıkamaz da. Çünkü tüm bu şaibeli anlaşmaların tüccarı Erdoğan'ın bizzat kendisidir. Ama asıl ikinci iddia şudur ki, Brüksel'in Afganistan'dan kaçan sığınmacıları Avrupa'dan uzak tutmak için Türkiye'ye yeni bir rüşvet paketi önerme hazırlığıdır. Bu sefer rakamlar 500 bin ile 1 milyon arasında Afgan mülteci riskini gösteriyor. Yani açıkça söylemek gerekirse tartının bir kefesine yeniden sizin mahallenizi, sizin hayatınızı, sizin huzurunuzu koyacaklar; diğer kefesine de avroları.
Sevgili halkım! Bu süreçte Batı'nın karşısına yine bu şaibeli tüccarları oturtursanız, bu problem artık sonsuza kadar çözülmez. Karşılarına Kuvayı Milliyecileri, anti emperyalistleri oturtmanız lazım. Onun için de bu iktidarı göndermemiz lazım. Bu iktidarı hep beraber göndereceğiz, biliyorum. Ama gelin görün ki seçimden köşe bucak kaçan bir Erdoğan var. O zaman Erdoğan'ın seçime kadar böyle bir karar almasını engellememiz lazım. Erdoğan'ı bu kirli pazarlığa seçimlere kadar oturtmamalıyız. Öncelikle her yerde sesiniz gür çıkacak. AK Partili kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Milletvekillerinizden başlayın. Bakın ben, 'Suriyelileri davul zurna ile memleketlerine göndereceğim' dedim diye, AK Parti milletvekilleri Twitter hesaplarından etmedikleri hakaretleri bırakmadılar. İsim isim not edin kendilerini, isterseniz isim isim ben paylaşayım. Bunlar sizin mi yoksa Erdoğan'ın mı milletvekilleri? Bunlardan başlayacaksınız mücadelenize, hepsini net uyaracaksınız. Sonra seçimde de öyle bir tokat atacaksınız ki siyasi hayatlarını bitireceksiniz.
Erdoğan, sana da sesleniyorum buradan. Sakın o paraya tenezzül bile etme. Sana halkımızın vereceği tek izin, sarayının 1150 odasını dolduracak kadar Afgan mülteci almandır. Şimdi ben bunları söyledim ya, bakın tüm Batı medyası bir ağızdan göçmen güzellemesine başlayacaklar, bana da hakaretler. Sevgili halkım, bu son şansızındır. Ya bizleri oturtacaksınız o masaya, biz de bu meseleyi en geç iki yıl içinde çözeceğiz ya da çocuklarınız ileride bir gün dahi huzur yüzü görmeyecek bu ülkede."