CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK ile şartlı görüşme yapılabileceğini belirterek, "Silah bıraktırılacaksa, bu tür görüşmeler yapılabilir. Önemli olan görüşmenin içeriğidir. Bize de bilgi verilmeli" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu bu açıklamaları Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila'ya yaptı. Bila'nın köşesinden (21 Eylül 2012) yayımladığı söyleşi şöyle:
Genel Başkan Yardımcısı Haluk koç, Oslo görüşmelerine ilişkin bir dokümanı açıklayarak hükümeti eleştirdi. Oslo’da PKK ile yapılan görüşmenin anayasa suçu olduğunu söyledi. Siz ise ihtiyaç duyuluyorsa Oslo görüşmelerinin devam edebileceğini söylediniz. Bu partinizin tutumu açısından bir çelişki değil mi?
Hayır, değil. Oslo süreci kamuoyuna ilk yansıdığında, ben Başbakan’a şunu dedim: Niye görüştünüz diye sormuyorum, neyi görüştünüz diye soruyorum. İkincisi Başbakan Tayyip Erdoğan, bu görüşmeyi inkar etmişti. Görüşme yapılmadığını söylemişti. Bunu ispat edemeyen şerefsizdir gibi çok ağır hakaretler savurmuştu. Ben, bir de bu görüşmeyi inkar etmesini eleştirmiştim. Eğer PKK’ya silah bıraktıracaksa elbette bu tür görüşmeler yapılabilir. Bizim Oslo’yla ilgili itirazımız, müzakerenin içeriğinedir. Orada gördük ki, görüşmeler PKK’ya silah bıraktırmak için yapılmamış. AKP seçime terörsüz ortamda gitsin diye yapılmış. Şunu sormak lazım, tarih olarak niye 15 Haziran telaffuz ediliyor.
Yanıtı açık, seçim için. Bu nedenle Sayın Koç’un sözleriyle benimki arasında bir çelişki yok. Sayın Koç’un kamuoyuna açıkladığı metnin içeriğini kabul etmemiz mümkün değil. Orada yeni bir Türkiye yapılanması öngörülüyor. Parlamentonun yetkisinde olan konular o masada görüşülemez. Biz, bunu kabul etmeyiz.
Metinden de anlaşılıyor ki, o masada anayasa değişikliği dahil yeni bir Türkiye devleti konuşulmuş, bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Biz, bu tür görüşmelerin silah bıraktırmak üzere yapılabileceğini söylüyoruz.
PKK’yla masaya oturulmasına değil, müzakerenin içeriğine mi itiraz ediyorsunuz?
Evet. Silah bıraktırılacaksa, bu tür görüşmeler yapılabilir. Dünyada da örnekleri var. Ayrıca Oslo’dan önce de yapılıyordu. Bu biliniyor. Burada önemli olan görüşmenin içeriğidir. Silah bıraktırmaya, terörü sonlandırmaya yönelik olmalı. Oslo türü görüşmelerde -öncesinde veya sonrasında- eğer bize bilgi verilseydi, muhalefet bilgilendirilseydi daha doğru olurdu. Bu tür süreçler hakkında muhalefete de bilgi verilmeli. O zaman daha sağlıklı görüşmeler yapılabilir.
Ana muhalefetin ve muhalefetin bilgilendirilmesinin ne tür yararları olabilir?
Bu tür görüşmeler, gizlilik içinde yürütülür tabii, ama bize de bilgi verilmiş olursa o zaman Başbakan bu tür eleştirilere muhatap olmazdı. Eğer kamuoyuna açıklanmaması gereken hususlar var ise, onlar da belirtilirdi ve kamuoyuna yansımazdı. Gizli kalırdı ve bu durumda konu bir devlet meselesine, devlet sırrına dönüşürdü. Türkiye’nin bu tür bir devlet geleneği vardır ve sicili de bu açıdan sağlamdır.
Başbakan Erdoğan da CHP’nin Sosyalist Enternasyonal bildirgesine imza koymasını PKK’yla aynı çizgiye gelmek olarak niteledi ve eleştirdi?
Yanlış yaptı. Bizi eleştirmesi hatadır. Bir Başbakan’ın en son eleştireceği bir konudur. Başbakan olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu çağırıp sormalıydı, CHP orada ne yaptı diye. O zaman bizim ne yaptığımızı ne konuştuğumuzu görürdü. Sayın Faruk Loğoğlu’nun çıkıp orada ne konuştuğunu, kayıtlara neleri geçirdiğimizi de görür ve eleştirmekten vazgeçerdi. Başbakan, her geçen gün inanırlılığını, güvenirliliğini kaybediyor. Oslo görüşmeleriyle ilgili olarak da halka doğruları söylemedi, inkar etti. Sonra gerçek ortaya çıktı. Kamuoyunda Başbakan kendi itibarını zedeliyor. Gerçekleri gizlediği, doğruları söylemediği için bir güvenirlilik, inanırlılık sorunu var.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İslam’da karı-kocanın arasını bulmak için yalan söylemek caizdir, dedi. Nasıl karşıladınız?
Bu konu, Arınç’ın yaptığı gibi karı-koca sorununa indirgenecek kadar basit bir konu değildir. Karı-koca sorunu değil ülke sorunudur.
Terör örgütü, son günlerde saldırılarını artırdı, her gün bir yere saldırıyor ve çok sayıda asker, polis, sivil şehit ediyor. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşadığımız terör olayları, bizim yaptığımız çağrının ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu. Partiler bir araya gelerek bu soruna parlamento zemininde ortak çözüm aramalıdır, diye çağrıda bulunmuştuk. Bu çağrımız, haklılığını ve geçerliliğini koruyor.