T24- Cumhuriyet Gazetesi'ne konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MYK toplantısında AKP'ye oy veren seçmenlerin yüzde 50'si hakkında "Stockholm Sendromu" ifadesini kullanmadığını söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sencer Ayata da "toplantıda bu kavramın gündeme gelmediğini, başka bir sohbette, başka biri tarafından konunun açıldığını ve sohbetin orada kapandığını" belirtti.
Seçimde umduğunu bulamayan CHP'de geçtiğimiz hafta yapılan MYK (Merkez Yürütme Kurulu) toplantısında "Stockholm Sendromu"nun ele alındığı belirtilmişti.
Akşam gazetesine konuşmuştu
Sendromu toplantıda gündeme getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin başarısını buna bağlamıştı. Akşam gazetesinin haberine göre; MYK toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu, mutsuz olmasına rağmen AKP'ye oy verenleri "Bizi kurtarmayın" diye polise direnen rehinelere benzetti.
Kılıçdaroğlu'ndan 'Ben öyle demedim' açıklaması
Kılıçdaroğlu, Ak Parti'li seçmen için "Stockholm Sendromu" tanımlamasını kullandığı iddialarına açıklık getirdi. Cumhuriyet Gazetesi'ne konuşan CHP lideri, sendromun bir gerçeklik olduğunu, siyasi sistem içerisinde şartlar oluşursa ortaya çıkabileceğini belirtti. Kılıçdaroğlu, 'AKP'ye oy verenler için "Stockholm Sendromu" ifadesini kullanmadım' dedi.
Stockholm sendromu mu?CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sencer Ayata'nın "Stockholm Sendromu" hakkındaki açıklamasının yayımlandığı Vatan gazetesindeki haberin ilgili kısmı şöyle:
CHP’nin geçen hafta yapılan MYK toplantısında seçim sonuçlarının Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “Stockholm Sendromu” olarak değerlendirildiği konuşuluyor. Ancak MYK toplantısında bu kavramın gündeme kesinlikle gelmediğini, başka bir sohbet toplantısında gündeme geldiğini söyleyen Sencer Ayata, “Genel Başkanımız konuyu gündeme getirmedi. Başka bir arkadaşımız konuyu açtı. Sohbet orada kapandı. Bu konuda özel bir raporumuz yok. Bu kavram AKP seçmeninin tamamının analiz edilmesi için kullanılmadı” dedi. Stockholm’deki başarısız bir soygun girişiminin ardından sosyoloji ve psikiyatri literatürüne giren bu kavram “mağdurun kendisine baskı uygulayan otorite karşısında hayatta kalmak içgüdüsüyle hayranlık duyması” olarak tanımlanıyor. Bu kavramın, hayatından memnun olmadığı halde iktidar partisine oy vermeyi sürdüren kesim için kullanıldığı belirtiliyor.