CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Teröre de lanet olsun, teröristlere de lanet olsun, teröristlerin yolunu açanlara da lanet olsun. Söz veriyorum, bu milletin sırtından bunu söküp atacağız. Terörle, teröristlerle nasıl mücadele edilirmiş, Allah nasip eder, Millet İttifakı iktidar olduğunda bütün Türkiye de ve bütün dünya da öğrenecektir” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Siyaset ne için yapılır? Benim bildiğim siyaset toplumun var olan sorunlarını çözmek için yapılır. Ama sorunların adalet içinde çözülmesi lazım. Herkesin mutlu olduğu bir yapıyı olabildiğinde oluşturmak için siyaset yapılır. Siyasetin zenginleşme, cebi doldurma, yolsuzluk yapma aracı olmadığını; yakınlarını devletin kilit noktalarına getirme gibi bir düşüncenin siyasette olmaması gerektiğini hep ifade ettim. Bugüne kadar genel başkanlık yaptığım süre içinde toplumun en zayıf halkaları ile iş birliği yapmaya, onların sorunlarını çözmeye çalıştım. Taşeron işçileri bunların örneğidir. Önce onları örgütledik, çok sayıda dernek kuruldu, taşeron işçiler haklarını aramaya başladılar ve onlar kadrolarını aldılar. Bu bize olağan üstü memnuniyet yarattı. Kim olursa olsun, sonuçta bir mücadele hak ettiği sonucu elde etmiş oluyor.
Çay-Kur’un 9 bin 300 mevsimlik çalışanı var. Onlar da diyorlar. Bizim sorunumuzu kim dile getirecek diye soruyorlar. Mevsimlik çalışıyoruz, neden kadrolu çalışmıyoruz diye onlar da soruyorlar. Rize’ye, Rizelilere ve 9 bin 300 mevsimlik çalışana sesleniyorum. Senin sorununu çözecek olan kişinin adı Bay Kemal’dir, bunu unutma. Rize’de oyumuzun düşük olduğunu biliyorum, farkındayım. Ama orada bir sorun var, bunun çözülmesi lazım. Bunlar çözemezler, bunlar ceplerini doldurmakla meşguller. Ama o sorunu çözeceğiz. Rizeliler belki unuttu ama Bay Kemal asla unutmaz. Kaçak çayları Rize meydanında yakacağım, bunu söyledim. Rize’nin, Artvin’in çayını; bütün çayları görecekler. Sadece biz değil bütün dünyaya bu çayları göndereceğiz.
Bütün bu sorunların hepsini biliyorum, kimse endişe etmesin. Ama tek şey istiyorum, sandığa gittiğinizde, oyunuzu kullandığınızda diyeceksiniz ki: ‘Benim sorunumla kim ilgilendi, kim çözme sözü verdi?’ Ona oy vereceksiniz, ikili olmaz, mert olacaksınız, oyunuzu vereceksiniz, Bay Kemal gelecek, sorunu çözecek. Nokta. Bu kadar.
Dolayısıyla, öğretmenler aynı şekilde. Yok ücretli öğretmen, yok sözleşmeli öğretmen, öğretmen kardeşlerime de sesleniyorum. Hiç endişe etmeyin. Ayrıca kendisini sahipsiz addeden bir kitle daha var. Orman köylüleri. Hiç kimse bunların sorunları ile ilgilenmiyor, biz ilgileneceğiz. Orman köylüleri ile ilgili özel bir açıklama yapacağım. Onlara vaatlerimi tek tek sıralayacağım. O nedenle orman köylülerinin de beni yakından dinlemelerini istiyorum. Acaba Kılıçdaroğlu bizim sorunumuzu nasıl çözecek? Göreceksiniz, sizin sorununuzu tereyağından kıl çeker gibi çözeceğim. Hiç kimse bu ülkede siyaset sorunla ilgilenmiyor demeyecek. Sorun varsa, sorunla ilgilenen bir siyasetçi var.
Ücretliler, gittiğim yerde bana söylüyorlar. Efendim asgari ücretle çalışıyoruz, yılın yarısından sonra vergi arttı, ücretimiz düştü. Ücretliler için ayrı gelir vergisi tarifesi olacak. Düşük oranlı bir vergi tarifesi olacak. Yılın ortasında, sanki milyarları kazandı da vergiyi artırıyorsun. Zaten verdiğiniz asgari ücret, zaten onun vergiye tabii olmaması lazım. Bunların hepsi düşünülüyor. Aynı zamanda ücretliler için damga vergisini de tümüyle kaldıracağız. Ne damga vergisi, bunların teknolojiden haberi yok. Artık eskisi gibi ücret bordoları filan düzenlenmiyor.
Çalışma herkesin hakkıdır diyor Anayasa. 49’uncu maddesi. Çalışmak herkesin hakkıysa, bu hakkı teslim etmesi gereken de siyasetçilerdir. Yani siyasetçi vatandaşın hakkını teslim etmek zorunda, işsizliği önlemek zorundadır. Aldığı aylıkla huzur içinde geçinmesi lazım, bunu sağlamak zorundadır. Anayasa’nın 49’uncu maddesi; tıpkı Anayasa’da olduğu gibi bu madde de askıya alınmış durumda. Çalışanların, üretenlerin hakkı ve hukuku korunmuyor. Ama bunu da inşallah halledeceğiz.
Terörle mücadele sırasında yaralanıp, gazi sayılmayanlar derneği var. Jandarmada 11 bin 500 kişi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda 6 bin, poliste 2 bin 500; toplamda 20 bin asker ve polis gazi sayılmıyor. Bu ayıbı kapatmak lazım. Diyorum ya kimin hangi sorunu varsa adres burası, o soruna çözüm yine adres burası. Yani CHP. Bu sorunu da çözeceğiz.
Çatışmada bir gözünü kaybedenler var, vücudunda şarapnel parçası ile gezenler var. Parmakları kopanlar var ama bunlar gazi sayılmıyor. 15 Temmuz’da tırnağı yaralandı mı, onu gazi sayıyoruz. Olmaz. Çifte standardı kabul etmez devlet, saygın bir devlet çifte standartı kabul etmez. 6 milyon sığınmacıyı besliyorsun ama 20 bin gaziyi gazi saymıyorsun. Bunların talebi ne? Bizi gazi sayın, vefat ettiğimizde bayrağımızla gömülelim. Evet gittik, mücadele ettik, yaralandık, gazi sayın bizi. Niye gazi saymıyorsunuz?
Şehit yakınları ve gaziler arasındaki ayrımcılık. Şimdi ben beni dinleye bütün vatandaşların vicdanına sesleniyorum, Şehit yakınları arasında ayrımcılık olur mu? Gaziler arasında ayrımcılık olur mu? Siz şehitler arasında ayrımcılık yapıyorsanız, kimse kusura bakmasın ayrımcılık yapanlar vatansever değildir. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Bir insan niye şehit olur? Teröre karşı mücadele eder, vatanını, bayrağını savunmak için mücadele ediyor. Şehit yakınları, gaziler arasında ayrımcılık olur mu? Olmaması lazım. Ama üzülerek ifade edeyim bu ayrımcılık var.
15 Temmuz şehit ve gazileri için 2 bin 600 liralık ödeme 4 bin liraya çıkarıldı. Peki diğer şehit yakınları ve gaziler için niye bu para verilmiyor? Diyorlar, eksi 35 derecede terörle mücadele ederken, benim annem ve babam niye aynı haklardan yararlanmıyor, benim evlatlarım aynı haklardan yararlanmıyor? Gaziysem neden ben aynı haklardan yararlanmıyorum? Benim günahım ne, diyor. Haklı mı, haklı. Ne dedik, sorun varsa adresi belli. CHP. Sorunları çözen, adaletle davranan parti. Adaletli davranan bir parti. Adaletsizliğe karşı çıkan bir parti.
Bu konuda 15 kanun teklifi verildi, ayrımcılığın ortadan kalkması için. En çok kanun teklifi veren CHP milletvekilleri. MHP’den de 3-4 arkadaş, bunlar da kanun teklifi vermişler. MHP’nin genel başkanına parantez açarak sesleniyorum: Eğer Türkiye’nin bu temel sorununu çözmek istiyorsan, bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak istiyorsan, şehitlere saygılıysan, gazilere saygılıysan, bu kanunu getir parlamentodan oybirliği ile çıkaralım. Bizim değil senin olsun, çıkaralım. ‘Ben çıkaracağım, ama saray izin vermiyor’ diyebilirsin. Bir kere de sarayı dinleme kardeşim ya. Sarayı dinleme de ki ‘Ben Kılıçdaroğlu’nu bu sefer dinleyeyim. Kılıçdaroğlu şehitlerden, gazilerden yana ben de milliyetçiyim, nasıl bunu yapmam’ de. O zaman beraber çözeriz bu sorunu. Saraydan kendini kurtar, niye sarayın emrine giriyorsun? Milliyetçilik nedir? Şehitlere saygı duymaktır. Gazilere saygı duymaktır. Milliyetçilik ve ülkücülük nedir? Gazinin hakkını, şehit yakınlarının hakkını teslim etmek ve ayrım yapmamaktır. Gerçek anlamda milliyetçi parti CHP’dir, halkın partisidir çünkü CHP.
Şehidin, gazinin hakkını vermezsin. Şehitler gaziler arasında ayrımcılık yaparsın. İşsizlik var diz boyu, Çiftçi perişan vaziyette. Paralar nereye gidiyor? 2021 ilk dokuz ayında, ocaktan eylüle kadar… Bütçeden ödenen faiz 142 milyar 243 milyon lira. 2022’de bu rakam 207 milyara çıktı. Yüzde 45,7 sadece faizdeki artış. 207 milyar lira çiftçiye, üreticiye, esnafa ödendi mi? Hayır. Bütün vatandaşlarıma söylüyorum, dünyanın faizini bir avuç tefeciye ödersin, faize karşıyım diye milleti kandırırsın, ben sana herkesin anlayacağı dilde bir soru soruyorum. 20 yıllık iktidarında bir tane, AK Parti bir fabrika yaptı mı? Bir gübre, şeker, çimento fabrikası. Türkiye’nin az gelişmiş bölgelerinden birisine bir fabrika yaptı mı? Yapmadı, yapmaz. Çünkü AK Parti’nin tepesindeki kişi üreticilere değil tefecilere hizmet etmekle görevlendirilmiş bir kişidir. Tefecilere hizmet ediyor.
Pazar günü İstanbul’da tüm milletimizi derinden sarsan, üzen bir saldırır yaşandı. Ben Avcılar Belediye Başkanlığı’nın yaptığı bir toplantıdaydım. Toplantının konusu da; depreme dayanıklı konutları yapma konusunda, Avcılar Belediye Başkanımız gerçekten de çok güzel bir çalışma yapmış. Yenilenen binalar ve sokakları gezdirdi. Dolayısıyla o yenilenen binalardaki ailelerle de konuştum. Deprem olsa dahi güvenle evimizde oturuyoruz dediler.
Tören sırasında haber geldi. Beyoğlu’nda bir patlama oldu diye. Daha sonra öğrendik, 6 vatandaşımız hayatını kaybetti, 100’e yakın yaralımız var. Birileri bunları sayıdan ibaret sanıyor olabilir. Ama bunlar anne ve baba. Bunlar evlat, amca, dayı. Bunların her birinin ayrı bir hikayesi var, her birisinin ayrı bir hayalleri vardı. Hikayesi olanlar, hayalleri olanlar terör saldırısında hayatlarını kaybettiler. 6 canımızı terör aramızdan aldı. Onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Hepimizin başı sağ olsun. Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Milletimiz; tasada ve kıvançta beraber olmayı her zaman özlemiştir. Deprem olduğunda hep beraber koşarız. Milli maçlarda galibiyet olduğu zaman hep beraber seviniriz. Bu bizim atalarımızdan, babalarımızdan, ailelerimizden gelen bir haslettir. Birileri var ki, bu bağı koparmak için elinden geleni yapıyor. Birileri var ki bu; sevinci ve üzüntüyü paylaşmayı, kucaklaşmayı bozmak için elinden geleni yapıyor. Bu bağ unutulsun istiyorlar. İnsanlar birbirine sarılmasın, kucaklaşmasın istiyorlar. Acısını, sevincini birbirleriyle paylaşmasın istiyorlar.
Toplumun kucaklaşmasını, birlik ve beraberliğini engellemek isteyenlerin; bazıları siyasetçi, bazıları gazeteci, bazıları da yönetici olarak aramızda geziyorlar. Zehir saçan bir dilleri var bu insanların. Emin olun, zehir saçan dilleri var. Terör saldırısından nifak nasıl çıkarabilirim diye arayış içine girenler var. Özür dilerim, ama bunlar artık alçak insanlar. Bu lafı kullanmak zorundayım. Terörden nifak çıkarıp, toplumu ayrıştırmak isteyenlerin tamamı alçaktır, bunu hiç kimse unutmasın. Bu ülkenin, milletin kucaklaşmasına güveniyorum.
(Elindeki dövizde hakkında çıkan haberi göstererek) Bakınız şuna, bu bir aparat. Az önce söylediğim, toplumun kucaklaşmasını istemeyen, kin ve öfke kusan, her şeyden bir şeyler yapmaya çalışan, sarayın beslemelerinin oluşturduğu bir aparattır bu. Herkesin bunu bilmesini isterim. Bu aparat ve bu aparatı kullananlar şunu çok iyi bilsinler: Bu fotoğrafa koyduğunuz kişi terör örgütünün pusu kurduğu kişidir. Bu fotoğrafa koyduğunuz kişi, başka bir terör örgütünün saldırı planladığı kişidir, Adalet Yürüyüşü’nde oldu. Bu fotoğrafa koyduğunuz kişi, bir terör örgütünü bitirme planının yapıyor diye utanmadan, sıkılmadan suçladığını kişidir. Bu yalanlarınızın, hedef göstermenizin, beş para etmez dilinizin hesabını sormazsam namerdim. Hesabını soracağım.
Herkes şunu çok iyi bilsin, biz CHP’yiz. Ben CHP’nin Genel Başkanıyım. İşine geldiğinde terör örgütüyle iş tutanların, ölüleri kaldırıp anayasa değiştirenlerin, işine geldiğinde teröristlerle mektup arkadaşı olanların bize vatan, millet dersi vermeye asla ve asla yürekleri yetmez. Hadlerini bilecekler.
(Sınır namustur yazılı kendisinin fotoğrafının da olduğu dövizi göstererek) Tam bir yıl önce ‘sınır namustur’ dedik. Bunu CHP’nin Genel Merkezine astık. 81 ildeki il ve ilçe başkanlıklarımız da kendi binalarına bunu astılar. Bu pankartı astık da ne oldu? Her türlü hakaret ve küfür geldi. Niye bunu yapıyorsunuz, diye. Bunların sınırdan da haberleri yok. Bunlar sınırın da ne olduğunu bilmiyorlar. Bunların sınırını, esnek sınırını belirleyen tek şey beslemelerin bunlara verdikleri paralardır. Sınır bir devletin namusudur, askerlik yapanların tamamı bilirler ki sınıra gittiklerinde bu levhayı görürler orada. Her türlü küfrü ve hakareti yaptılar, bunu astık diye. Hatta bunlardan birisi, aşkına hudut çizilmiyor yazan bir pankart da astırıyor. Aklı sıra dalga geçiyor.
Şimdi utanmadan şunu söylüyorlar, bu terörist kaçak yollardan ülkemize girmiş. Peki biz bunu astığımızda neden hakaret ediyordunuz? Sınırları yol geçen hanına kim döndürdü, elini kolunu sallayarak teröristler gelecek, İstanbul’a yerleşecek, çalışacak fabrikada; terörü nasıl gerçekleştireceğine dair çalışmalar yapacak, bombayı patlatacak, insanlar hayatını kaybedecek ve birileri bunun hesabını vermeyecek. Olmaz.
Şu soruyu sormam lazım. O sınır kapısından bunlar nasıl geçtiler? Asıl sorulması gereken soru bu. O sınırı yol geçen hanına kim döndürdü? Kim elini kolunu sallayarak geliyor buraya? Bizim bilmediğimiz daha ne kadar terörist uyuyan hücre olarak Türkiye coğrafyasında yer almış durumda.
Terör bir insanlık suçudur, teröre karşı orta tavır takınmak zorundayız. 30-35 yıldır hala terörle mücadelede ciddi bir yol alınmamışsa ve teröristler ellerini, kollarını sallayarak geliyorsa bir sorunumuz var demektir. Ülkeyi yöneten zata seslenmek istiyorum. Sen ne iş yapıyorsun? Tek kişilik hükümet çünkü. Maden faciası olur sorumlu yok. Tren faciası olur sorumlu yok. Terör saldırısı olur, yine sorumlu yok. Sınırlar yol geçen hanına dönmüş, yine sorumlu yok. Çok açık ve net konuşacağım. Milletimiz beni dikkatle dinlesin. Birleri çıkıp diyecek ki, ‘Efendim böyle bir günde siyaset olmaz.’ Hayır efendim, siyaset böyle günler olmasın diye yapılır zaten. Siyaseti sınırları yol geçen hanına döndürürseniz bu olur. Ama sınır namustur diye bakar ve o çerçevede önlem alırsanız, bu tablo ortaya çıkmaz. Bizim aradığımız siyaset işte o siyasettir. Namuslu, ülkesini ve vatanını seven insanlar dediğimiz şekilde siyaset yaparlar.
Artık bu milletin canına kastediliyor. Herkesin bunu böyle bilmesini isterim. Bunlar ne komşuluk bilirler, ne sahip çıkma bilirler, ne ensar, ne muhacir… Bunların her şeyi yalan. Bunların tek inancı var; mevki, makam ve para. Bunlar varsa hiçbir şey yok.
Bahçeli’ye de bir parantez açalım. Suriye tezkeresi ile ilgili konuşmuş. Gittiğim her toplantıda bu soru geldiğinde şunu söylüyorum, salondaki bütün vatandaşlara: Terörle mücadele konusunda yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesini isteyen el kardırsın, diyorum. Hiç kimse el kaldırmıyor, biz de öyle yaptık dedim. Terörle mücadele konusunda yabancı askerlerin, yabancı asker postallarının Türkiye topraklarını çiğnemesine neden Bahçeli ‘Evet’ dedi. Sayın Bahçeli sen neden ‘Evet’ dedin. Açık ve net söylüyorum, milliyetçi, ülkücü arıyorsanız bu kardeşinize bakacaksanız, vatansever arıyorsanız CHP’ye bakacaksınız. Milletinin yanından olan, milletinin hakkını ve hukukunu arayan parti arıyorsanız, CHP’ye bakacaksınız.
Teröre de lanet olsun, teröristlere de lanet olsun, teröristlerin yolunu açanlara da lanet olsun. Söz veriyorum, bu milletin sırtından bunu söküp atacağız. Terörle, teröristlerle nasıl mücadele edilirmiş, Allah nasip eder, Millet İttifakı iktidar olduğunda; bütün Türkiye de ve bütün dünya da öğrenecektir. Avrupa Birliği ile sığınmacı anlaşmasından çıkacağız, açık kapı devri kesin olarak bitecek. Ne açık kapısı, yol geçen hanı mı burası. Yapmayacağız, bütün bunların tamamını kaldıracağız. En geç 2 yıl içinde bütün sığınmacıları kendi ülkelerine göndereceğiz. Söz mü, söz. Bay Kemal söz veriyorsa mutlaka yapacaktır bunu. Türkiye’yi terörden de arındıracağız, teröristlerden de arındıracağız. Bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında herkes özgürce ve güven içinde yaşayacak. O güveni sağlayacağız.” (ANKA)