CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Başbakan'ı sağduyuya davet etmek, 'toplumla inatlaşma, gençlerin sesine kulak ver, o gençler bu ülkenin geleceğidir' demek, benim görevimdir" dedi.
Hilton Otel'de düzenlenen "CHP İş Dünyası Diyalog ve Dayanışma Birimi İzmir Buluşması"na katılan Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, ülkeyi yönetmeye talip siyaset adamının, sorumluluğunun bilincinde olayları çözmeye çalışması gerektiğini söyledi.
"Gezi Parkı olayı"nın sıradan olmadığının herkesin farkında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bu olaylarda ilk kibriti çakan bir avuç gence, tüm Türkiye'nin sahip çıktığını savundu. Kılıçdaroğlu, 3. sınıf demokrasiyi reddettiklerini, Türkiye'nin 1. sınıf demokrasiye layık olduğunu kaydederek, toplumla inatlaşmanın, "toplumun dediğini değil, kendi düşündüğünü yaptırmanın" demokrasilerde yer alamayacağını belirtti.
Toplumun huzurunu inşa etmeyi, siyasetçinin temel görevi olarak gösteren Kılıçdaroğlu, bunun hayata geçirilememesi durumunda, yurtta ve dünyada barışın sağlanamayacağını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, gençlerin Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesini istemediğine değinerek, şunları ifade etti:
"Oraya 'Topçu Kışlası yapacağım, otel yapacağım' diyor. Kime söz verdin? Huzur istiyorsanız inatlaşmayacak, sokağı hareketlendirmeyeceksiniz. Dayatmayla düşünceyi kabul ettirmek mümkün değildir. 'Kadının kaç çocuk, nasıl doğum yapacağına ben karar vereceğim' diyor. Bunlar nereden çıktı? Türk siyasetinde böyle bir anlayış, dayatma yoktu. Sağduyuya davet etmek, 'toplumla inatlaşma, gençlerin sesine kulak ver, o gençler bu ülkenin geleceğidir' demek, benim görevimdir. Demokrasilerde karşıt düşünceye saygı vardır. Siyasetçinin görevi dinlemektir, 'sus' demek değildir. Vatandaş derdini anlatamazsa sorun çıkar."
Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetçi kadar kamu görevlilerinin de sorumlulukları bulunduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Sivil kıyafetli, eli çivili sopalı polis görevlileri olamaz, böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Temel kural, silahsız ve saldırısız herkesin eylem yapmasının serbest olduğudur. Polis eğer eylemde bulunan, kimseye zarar vermeyenlerin üzerine çivili sopalarla giderse bu olmaz. Gezi Parkı'nın belleğimizde yarattığı, oluşturduğu fotoğraflar var. Yüzüne biber gazı sıkılan kırmızılı kadın, ellerini açmış göğsüne su sıkılan kadın... Gezi Parkı, Türk kadınının baskıya direncini gösterdi."
Kılıçdaroğlu, "Türk sözcüğünün çıkmaması", "Türk milleti kavramının çıkarılmaması" ve "Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucu ve önder rolünün mutlaka yer alması"nın, yeni anayasayla ilgili kırmızı çizgileri olduğunu, ayrıca "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran iradenin maddeleri" olarak tanımladığı anayasanın ilk 3 maddesinin, kendileri için dokunulmaz nitelikte bulunduğunu dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, iş dünyasında yıllardır süregelen "CHP, iş dünyasına karşıdır" algısı bulunduğuna dikkati çekerek, bugünkü gibi toplantılarla, bunun aksinin doğru olduğunu anlatacaklarını belirtti.
"Ekonomiyle ilgili bir büyüme masalıdır, gidiyor" görüşünü ifade eden Kılıçdaroğlu, 1946-2002 yılları dönemine göre 2003-2012'de büyüme hızının, yüzde 5,1'den yüzde 5'e düştüğünü, bunun bu yıl öngörülen yüzde 3 tahmininin gerçekleşmesi durumunda daha da düşeceğini ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, ülke gelişiminde üretimin büyük önemi bulunduğunu belirterek, sanayinin milli gelir içindeki payının düştüğünü, ekonomi yönetiminin böyle devam etmesi durumunda Türkiye'nin dünyanın en büyük 20 ekonomisi sıralamasından çıkacağını savundu.
2002-2012 döneminde vergi, özelleştirme, iç ve dış borç toplamında yuvarlak hesap 1,5 trilyon doların harcandığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"1,5 trilyon doların harcandığı ekonomide ne oldu? 1,5 trilyon dolara yeni bir Türkiye inşa edilir. Hepiniz vergi ödüyorsunuz. Ödediğiniz vergilerin hesabını sorduğunuz gün, bu ülkeye demokrasi gelir. Son 10 yılda 7 kez mali açık verdik, vergisini düzenli ödeyen vatandaş, 7 kez aldatıldı. Vergi dairelerinden telefon edildi 'matrahını artır yoksa hesaplarını inceleyeceğiz' diye. Şantajla vergi toplandı."
Sağlıklı büyüyüp gelişmenin yolu olarak, bilgi çağını yakalamayı gösteren Kılıçdaroğlu, mevcut eğitim sistemiyle bu hedefin yakalanamayacağını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) mukayeseli üstünlüğü olan alanları bulunduğunu belirterek, bunların tarım, lojistik, genç nüfus olduğunu ancak bu imkanların değerlendirilemediğini savundu.
"Para politikasının yanlışlığı" nedeniyle ihracatçının cezalandırıldığını bildiren Kılıçdaroğlu, Japonya örneğinde olduğu gibi, sanayicinin istihdam sağladığı oranda ödediği kurumlar vergisinin azalması gerektiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, asgari ücret üzerindeki yüzde 25'e yaklaşan vergilerin yüzde 1'e indirilmesiyle, sanayiciye, üretim maliyetini azaltması, rekabet gücünü artırması gibi avantajlar sunulabileceğini anlatarak, teşvik politikalarının da yanlış olduğunu, katma değeri yüksek malların üretimini sağlayacak politikaların uygulanması gerektiğini dile getirdi.
Ekonomik ve Sosyal Konsey'in, 3 ayda bir toplanması gerekirken 5 Şubat 2009'dan bu yana toplanmadığına da değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin hala sanayi envanteri bulunmadığına dikkati çekti.
Kemal Kılıçdaroğlu, dış politikanın, ülkelerin çıkarları üzerine inşa edildiğini ifade ederek, "Başka ülkelerin çıkarları üzerine hareket ederseniz, kaybeden siz olursunuz. Suriye, bunun örneğidir. Suriye'de müthiş yanlış yaptık. Ne kadar radikal terörist varsa Türkiye'ye getirdik, kamp verdik, eline silah verdik. Gidin Hatay'a, felaket bir tablo var. Reyhanlı'da, ilçe nüfusundan fazla Suriyeli var. Herkesin çok dikkatli olması lazım" diye konuştu.
BMC'nin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) geçmesini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi, otobüs ihalesi açtı. BMC kazandı, almadılar, Hollanda'dan tanesi 1 milyon 200 bin avroya otobüs aldılar. Aldıkları otobüs yokuş çıkmıyor. Türkiye, Avrupa'nın en büyük otobüs üretim merkezidir. Yunanistan'da kullanılan otobüslerin yüzde 42'si Türkiye'de üretilmiştir. Niye kullanacağımız otobüsleri ülke içinden karşılamıyorsunuz. Hani milliyetçiydik, milliyetçiliği de ayaklar altına aldık."
Kılıçdaroğlu, her yönetimin eksiği, yanlışı, kusuru olabileceğini bildirerek, genel çerçevede bakıldığında, İzmir'in iyi noktada olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "Eski merkez sağ partilerle demokrasi, özgürlük, demokratik laik sosyal hukuk devleti konusunda hiçbir farkımız yok" dedi.
Hilton Otel'de düzenlenen "CHP İş Dünyası Diyalog ve Dayanışma Birimi İzmir Buluşması"na katılan Kılıçdaroğlu, katılımcıların sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemiyle ilgili soruya, "Başkanlık sistemi Türkiye'ye gelmez, buna izin vermeyiz. Başbakan, 'Türkiye'de tıkır tıkır işleyen parlamenter sistem var' diyor, öyleyse niye başkanlık hayali kuruyorsun? Kabul etmeyiz, doğru değildir" yanıtını verdi.
"Suriye'de neler oluyor" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Suriye'de neler oluyor, siz de ben de biliyorum. Dünyaya bakın, kan akan sadece İslam coğrafyası. Neden kan akıyor? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ne, egemen güçlerin taşeronluğunu yapmak yakışır mı? Suriye'de demokrasi yok da Katar'da mı, Suudi Arabistan'da mı var. Bunları kabul etmiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde yaşamak isteriz. Kimsenin kimseye silah çekmesini hem istemeyiz hem doğru bulmayız."
Kılıçdaroğlu, çözüm süreciyle ilgili, "Ülkemizde terör istemeyiz, barış isteriz. Kimsenin kimliği nedeniyle farklı hissetmesini, inancı nedeniyle kendini farklı görmesini istemeyiz, kimliği, inancı ne olursa olsun herkesi bu ülkenin eşit yurttaşı olarak görmek isteriz" değerlendirmesinde bulundu.
Hükümetin terör politikasıyla ilgili ciddi endişeleri bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Kimin ne yaptığı, ne olduğu belli değil. Barış sağlarlarsa memnun oluruz ama kaygılarımız var. Bir ülkede barışın yolu, özgürlük ve demokrasiden geçer. Anayasa değişikliğinden önce askeri rejim döneminde çıkmış yasaların değişmesi lazım. Yüzde 10 barajı niye var? Seçim yasasının mutlaka değişmesi, milletin kendi vekillerini seçmesi, liderlerin milletvekili listesini halka dayatmaması lazım. Hem bu yasayı savunacak hem 'demokratım' diyeceksiniz, olmaz. Özel yetkili mahkemeler olmaz. Siyasi otoritenin emrinde yargı, demokrasilerde yoktur. Bir başbakan çıkıp, 'güçler ayrılığı benim için ayak bağı' dediği anda, demokrasi yok demektir. Bağımsız demokrasilerde dördüncü güç de medyadır, bizde medya bağımsızlığı yok. Bizim özgürlük ve demokrasi bağlamında yeni mücadele başlatmamız lazım. Umuyorum Gezi Parkı olayı, bu mücadelenin önemli ayağı olsun."
Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP, merkez sağ oylara talip mi" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Yeni bir süreç yaşıyoruz. Eski merkez sağ partilerle demokrasi, özgürlük, demokratik laik sosyal hukuk devleti konusunda hiçbir farkımız yok. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye'nin demokrasi, laiklik, sosyal devlet konusunda temel sorunları var. Ayrışma gibi lüksümüz artık yok. Herkesin sorumluluğu var, bizim de sorumluluğumuz var. Eğer ülke gerçekten çağdaş bir ülke olacak, insanların yaşam tarzına müdahale edilmeyecek, çocuklarımıza güzel bir ülke bırakacaksak, güçlerimizi birleştirmemiz lazım, bu hepimizin görevi. Ben 24 saat çalışıyor, sizler fabrikalarınızda atölyelerinizde çalışıyor ve huzurlu değilseniz, oturup düşünmeniz lazım."
Türkiye'yi kuranların hiç ekonomi eğitimi almamasına rağmen bu alanda büyük başarılara imza attığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Biz aşağı yukarı dünyayı gözlüyoruz, neyin ne olduğunu biliyoruz. Onun için ayrışmak değil, beraber olmak zorundayız" görüşünü dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, "(Yüzde 50'yi zor zaptediyorum) ne demek? Onlar bizim yurttaşımız değil mi? İnsanları 'yüzde 50 bir gruptan, diğeri karşı gruptan' diye ayıramazsınız. Ayırırsanız, ülkede çatışma ortamı yaratırsınız. Biz değil yüzde 50'sini, yüzde 100'ünü kucaklamak isteriz" ifadesini kullandı.
"CHP, sokakta olacak, sandıklara sahip çıkacak mı" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Sandık çevresi sorumlusuyla ilgili yeni çalışma yapıyoruz. Gençler, Gezi Parkı'nda Türk siyasetine ders veriyor. Her siyasi görüşten insan var, ortak değerlerimize sahip çıkmışlar. Bunu yaparsak başarılı oluruz. Herkes kendini yeniliyor, biz de kendimizi yenilemek zorundayız" diye cevapladı.
Kılıçdaroğlu, son dönemde CHP'nin çalıştığı kadar hiçbir siyasi partinin çalışmadığını anlatarak, "Bizim bir sorunumuz var. Başarılarımızı yeteri kadar anlatamıyoruz" dedi.
"Esnaf, Türkiye'nin daha iyi yönetilmesi bakımından seçimde sorumluluğunu yerine getiriyor mu" diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır, kimse kusura bakmasın. Esnafı öldürdüler, yok ettiler, esnafımız sağolsun AKP'ye oy desteğini sürdürüyor. Demek ki tamamen yok edilinceye kadar bu böyle gidecek" yorumunda bulundu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, yeni torba yasayla ilgili bakanlığın seçimle gelen ticaret ve sanayi odası yöneticilerini görevden alabileceğini anımsatarak, bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gideceklerini, seçimle gelenin seçimle gidebileceğini ifade etti.
Sosyal medyadaki mesajları nedeniyle İzmir'deki gözaltıları nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Medyayı bu kadar baskılarsanız, gazeteler sabahtan akşama kadar iktidara yağ çekerse, televizyon kanalları Türkiye gerçeklerinden uzak, insanlar evlerindeyken yemek programları verirlerse insanlar kendi medyalarını yaratır, o da sosyal medya olur. Gelişmiş ülkelerin başbakanı, 'sosyal medya, beladır' demez. Herkes, hakaret etmediği sürece eleştirebilir."
Kılıçdaroğlu, "Gezi Parkı'ndaki olaylar"a değinerek, şunları söyledi:
"Başbakan'ın dayatmacı üslubu doğru değildir. Siyasetçi birleştirici, kapsayıcı dil kullanmak zorundadır. Başbakan konumunda olan biri, sadece kendine oy verenlerin değil, herkesin başbakanı olduğunun bilincine varmalıdır. Dayatmayla bir siyaset giderse bunun sesi ertesi gün daha gür çıkar. Demokrasilerde halkla inatlaşılmaz, halkın taleplerine saygı duyulur. Sayın Başbakan'a çağrıda bulunmak istiyorum: Gezi Parkı konusundan lütfen gençleri dinle. Onlar bizim çocuklarımız, doğaya, ağaca sahip çıkıyorlar. Doğaya sahip çıkana rejimi ne olursa olsun dünyanın bütün ülkeleri sahip çıkar. Yeşili doların yeşili olarak algılamamak lazım, o yeşil farklı bir yeşildir. Onun altında oturunca huzura erersiniz. 76 yaşındaki kadının gelip o çocuklara destek vermesi ne demektir? Bir avuç içi yer orası, orayı da talan etmeyelim."
Ankara Ticaret Odası'nın IMF'ye Türkiye'nin borcu kalmaması nedeniyle verdiği teşekkür ilanının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, borcun adresinin değiştiğini ve arttığını savundu.
Toplantıda görüşlerini dile getiren iş dünyasının temsilcilerinden Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar ise olayları kaygıyla izlediklerini belirterek, "Türkiye, demokratik bir ülkedir. Farklı düşünceleri saygıyla karşılamak gerekiyor. 2023 hedefleri için heyecanlandığımız, yabancı yatırımcıları davet ettiğimiz Türkiye, bu değil" diye konuştu.
İzmir Ticaret Odası Başkanı (İZTO) Ekrem Demirtaş da huzur ve istikrarın olmadığı yerde, ekonomik istikrardan söz edilemeyeceğini, kazanılan ekonomik başarıların kısa sürede kaybedilebileceğini anlatarak, siyasetçileri sorumluluğa davet ettiğini ifade etti.
Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) Başkanı Seda Kaya da "Güzel ülkemizin hak ettiği refah seviyesine ulaşabilmesinin temelinde, iş dünyası, kamu yönetimi ve sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vererek namusu, etik değerleri ve bunların göstergesi olarak sorgulanabilir şeffaflığı her şeyin merkezinde görüyoruz" görüşünü dile getirdi.