Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Terörü bitireceksen o 400'ü ben tamamlayacağım

Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Terörü bitireceksen o 400'ü ben tamamlayacağım

CHP genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son günlerde artan çatışma ortamına ilişkin olarak, "Türkiye çetin bir toplumsal bir barış sürecinden geçiyor" dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Dağlıca saldırısının olduğu 6 Eylül Pazar günü Atv – A Haber ortak yayınında Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirirken dile getirdiği “Eğer 400 milletvekilini alabilecek veya bir Anayasa'yı inşa edecek sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı, durum bugün çok farklı olurdu” sözlerine değinen Kılıçdaroğlu, "Terörü bitireceksen o 400’ü ben tamamlayacağım" dedi.

Hürriyet'e yapılan saldırıları hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bir medya kuruluşunun fikirlerini kabul etmeyebilirsiniz, ama medyaya baskıyı asla kabul edemeyiz"  diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında açıklamalar yaptı.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları özetle şöyle:

Az önce 'Türkiye çetin bir toplumsal bir barış sürecinden geçiyor' dedim. Bu sınav, hepimiz için geçerli. Bir toplumsal barış sınavı hepimiz için geçerli. Bu sınavı iyi vermek zorundayız. Başarmak zorundayız. Cumhuriyetimiz için başarmak zorundayız, çocuklarımız için başarmak zorundayız. Çağdaş Türkiye için başarmak zorundayız.

Terör örgütü bizi ayrıştırmaya çalışıyor. Kardeşi kardeşe düşman etmeye çalışıyor. 30 yılda bunu başaramadı. Toplumun sağduyusu, irfanı galip geldi. Bu bizim toplumumuzun gerçekten de derin irfanını gösteriyor.  Ama bugün zor bir süreçten geçiyoruz. Bir toplumsal barış sınavından geçiyoruz. Teröre karşı çıkıyoruz, elbette karşı çıkacağız. Elbette lanetleyeceğiz, elimizde bayraklarla elbette çıkacağız ama bütün bunları yaparken terör örgütünün beklentilerine uygun davranışlardan özenle kaçınacağız. O toplumu ayrıştırmak, bölmek istemiyoruz. Bizi biz yapan bütün değerlerimize sahip çıkacağız. Tasada ve kıvançta beraber olacağız ama eğer terör örgütünün beklentilerine uygun ve provokasyonlara alet olursak farklı bir sürecin içine Türkiye çekilmiş olabilir.

 

'Provokasyonlara asla prim vermeyin'

 

Özellikle genç kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülkenin umudu gençler, geleceği gençler, annelerin ve babaların umutla besleyip büyüttüğü gençler. Sizin vatan sevginizden kimsenin en ufak bir endişesi yok. Provokasyonlara asla prim vermeyin.  Bir anda kendinizi o sürecin içinde bulabilirsiniz. Asla prim vermeyin.

Bir siyasi partiyi, düşüncesini beğenmeyebilirsiniz. Gidip oy da vermeyebilirsiniz ama yakıp yıkmak sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak anlamına gelir. Bu provokasyonlar çok tehlikelidir, ben isterdim ki bu uyarıları bu ülkenin Cumhurbaşkanı söylesin. Ey gençler, provokasyondan uzak durun desin. 77 milyon vatandaşımız, hepimiz vatanseveriz. Görüşlerimiz, kimliklerimiz, inançlarımız farklı olabilir ama aynı havayı teneffüs ediyoruz. Sevinçli günlerimizde de hüzünlü günlerimizde de beraber olmak zorundayız.

 

'Medya üzerinde baskıyı asla kabul etmeyeceğiz'

 

Terörü lanetliyoruz. Ama bir şeyi sakın unutmayın. Medya, yani basın bizim gözümüz, kulağımız ve sesimizdir. Nasıl toplumda çeşitlilik varsa medyada da öyle. Bir gazeteyi okuruz veya okumayız, bir yazara kızar veya kızmayız, gazeteyi satın alır ya da almayız ama medya üzerinde baskıyı asla kabul etmeyeceğiz. O genç arkadaşlarıma söylüyorum, bizim havuz medyası diye suçladığımız gazetelere saldırı yapıldığında ilk telefon açanlardan biri de benim. İki şey farklı, medyaya özgür alan yaratacaksınız, yazacak. Suçlamak, kırmak, dökmek, asla olmaz. Bir siyasetçi sizle gidebilir. Yakın, yıkın da diyebilir. O siyasetçi terör örgütünden farklı değildir. Bölüyor, birbirimizi birbirimize düşman kılıyor.

Bu bombalar oraya konulurken kim iktidardaydı ve neden önlemini almadılar. İnsansız hava araçları var, iki tonluk bombayı bile tespit edemiyorsunuz, doçka silahları tespit edemiyorsunuz. Siz nasıl hükümetsiniz? Terör örgütü mensupları, belli kentlerin belli merkezlerini kendi kontrollerine alıyor. Genç arkadaşım, bunlar yapılırken kim iktidardaydı? Bu soruların yanıtını bilmeden bu sorunu çözemezsin. Önce bu sorularını yanıtını kendi vicdanında arayacaksın.                   

22 Ağustos 2013... Dönemin başbakanı konuşuyor. “Bazı hazmedilemeyen şeylere rağmen operasyon yapmıyoruz.” Neleri hazmettiniz?

 

'Terörü bitireceksen o 400'ü ben tamamlayacağım'

 

7 Eylül 2015... Cumhurbaşkanı konuşuyor. Çözüm sürecini silah stoklama süreci olarak kullandılar. Neredeydiniz, “Bizi kandırdılar” mı diyeceksiniz. Siz ülke yönetiyorsunuz... Bu şehitlerin kanlarından kim sorumlu? Bu ülkeyi yönetenler nasıl yönetiyor? Genç arkadaşım, şunu bir kez daha kendine sor. Devlet yönetiliyor mu, yoksa ciddi bir boşluk ve zaafiyet mi var? Kendi vicdanına sor.

Bütün bunlara rağmen, hala 400 milletvekili arayışında olanlar var. “400 milletvekili olsaydı durum farklı olurdu.” Terör olaylarını diyor... Terörü bitireceksen o 400’ü ben tamamlayacağım.