CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin tutukluluklarına ilişkin olarak, “Samimi olarak söylemek gerekirse, öteden beri dilllendirdiğim bir gerçek var. Türkiye’de insanlarımız yarı açık cezaevinde yaşıyor" dedi. "Bunu kanıtlayan yüzlerce örnek gösterebiliriz" diyen Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının uzun süredir cezaevinde olması zaten kabul edilemez. Doğru da değildir. Gazeteyi beğenmeyebilirsiniz, yazarlarını da beğenmeyebilirsiniz. Sonuçta o gazeteyi ancak para verirseniz satın alabiliyorsunuz. Ama gazeteciyi hapse atacaksınız, uzun süre iddianame hazırlanmayacak ve sonra bir iddianame hazırlanacak, emin olun iddianameyi okurken bile gerçekten bu iddianame bir savcının kaleminden mi çıktı diye hayretler içinde kaldım" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile dün İstanbul’da bir araya geldi.
Toplantıya katılan Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat'ın aktarımına göre Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
“Samimi olarak söylemek gerekirse, öteden beri dilllendirdiğim bir gerçek var. Türkiye’de insanlarımız yarı açık cezaevinde yaşıyor. Bunu kanıtlayan yüzlerce örnek gösterebiliriz. Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının uzun süredir cezaevinde olması zaten kabul edilemez. Doğru da değildir. Gazeteyi beğenmeyebilirsiniz, yazarlarını da beğenmeyebilirsiniz. Sonuçta o gazeteyi ancak para verirseniz satın alabiliyorsunuz. Ama gazeteciyi hapse atacaksınız, uzun süre iddianame hazırlanmayacak ve sonra bir iddianame hazırlanacak, emin olun iddianameyi okurken bile gerçekten bu iddianame bir savcının kaleminden mi çıktı diye hayretler içinde kaldım. Muhasebecisi gözaltına alınmış. Beşiktaş belediye başkanımızın da adı iddianamede geçiyor. Olmayan bir şey yazılmış. Savcı delil olmadan, belge olmadan nasıl bunları yazabilir? Ama bugünkü Türkiye’de yazılabiliyor. Atilla Taş’ın ve Murat Aksoy’un savcı serbest bırakılmasını istiyor, arkasından yargıç serbest bırakıyor. Sonra gece yarısı tekrar bir savcı, tekrar bir mahkeme, tekrar bir gözaltı. Bu ne anlama geliyor? Siyasi otoritenin izni olmadan hiçbir hakim tutuklu olanları bırakamaz. Yani Hitler döneminin Almanya'sı. Türkçesi bu. Yargı ile bu kadar oynamak asla ve asla kabul edilemez. Serbest bırakan hakim ve savcı açığa alınıyor. Neden açığa alınıyor? Kamuoyundan gelen tepki. Ne demek kamuoyundan gelen tepki? Yani kamuoyundan gelen tepki üzerine mi adalet dağıtılıyor?”
Kılıçdaroğlu’nun Suriye’de kimyasal silah kullanılmasıyla ilgili toplantıdaki sözleri ise şöyle: “Suriye’de kimyasal silahın kullanılması nedeniyle çok sayıda insan hayatını kaybetti. Kimyasal silah kullanımı bir insanlık suçudur. Dolayısıyla bütün dünyanın ortak tepki vermesi kadar doğal birşey olamaz. Bunun faillerinin en kısa süre içinde ortaya çıkarılması ve yargılanması hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Eğer failler yargılanırsa bence insanlık tarihine de bir not düşülmüş olur.”
Toplantıda Kılıçdaroğlu’na ABD Başkanı Trump’ın, Suriye’ye müdahale edeceklerine dair açıklaması ve ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamaya destek vererek, “Üzerimize düşeni yaparız” şeklindeki sözleri de soruldu. Kılıçdaroğlu bu soruya da şu yanıtı verdi: “Suriye’de kimyasal silahım kullanılmasından sonra Trump’ın açıklaması oldu, ondan sonra da ‘gereğini yaptılar.’ Bu uzun süre tartışılacaktır zaten. Birleşmiş Milletler’de (BM), Güvenlik Konseyi’nde tartışılacak. Bizim Ortadoğu’da ağırlığımız büyük ölçüde kayboldu. Daha önce Türkiye, barışın sağlanması konusunda tarafları bir araya getirip aktif rol oynayabilseydi, ağırlığı daha fazla olacaktı. ‘Üzerimize düşeni yaparız’ ne demek? Türkiye Cumhuriyeti devleti bir yerlerden talimat alarak mı hareket edecek? Doğru bir ifade değil. Ayrıca biz Türkiye’nin bölgede savaşın tarafı olmasını asla istemeyiz. Türkiye’nin bölgede barışın, huzurun inşa edilmesi için aktif rol üstlenmesi lazım.”
Kılıçdaroğlu, toplantıda şu cümleyi vurgulu bir biçimde dile getirdi: “Türkiye Ortadoğu’da kaybeden tek ülkedir.”
Bunu daha sonra farklı sorular karşısında da benzer ifadelerle yineledi. Bu arada, Suriye’deki YPG varlığının Kılıçdaroğlu’nun ifadelerinde Türkiye açısından bir tehdit unsuru olarak yer aldığını da belirteyim. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Suriye’den tamamen çekilmesinin, Türkiye’nin güvenlik çıkarları açısından doğru olmadığını savundu ve “Ancak biz Suriye’nin derinliklerine doğru ilerlenmesini doğru bulmuyoruz” dedi.
Kılıçdaroğlu’na Adil Öksüz ile ilgili yaptığı açıklamaya MİT’ten de tepki geldiği hatırlatılarak bu konudaki görüşü de soruldu. O da şu yanıtı verdi: “Biz bunu ifade etmeseydik, açıklamasaydık nasıl bilinecekti?”
Kılıçdaroğlu’na gelen sorular içinde referandum önemli bir yer tutuyordu. Referandumda kesinlikle ‘Hayır’ çıkacağına inandığını ve sandığa gitme oranı yükseldikçe hayırın da oranının artacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bir işçi bu referandumda sandığa giderken, ‘evet’ oyu verirsem ben de taşeron işçi olur muyum, diye sormalı” dedi. Referandumda sandıklara sahip çıkacaklarını belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun referanduma nasıl hazırlandıklarını göstermek bakımından verdiği bir örnek de şöyleydi:
“Bugün öğleden sonra bize sıfır oy çıkan 150’nin üzerinde muhtarla görüşeceğiz. Onlara normal bir seçimde istedikleri partiye oy vermelerini belirterek, bu referanduma Türkiye’nin nasıl gittiğini anlatacağım.”