Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yapılan "Tutuklanabilir" yorumlarıyla ilgili olarak "Nasıl oluyor da kendi endişelerinize böyle hızla körleşiyorsunuz? Eğer Kılıçdaroğlu tutuklanırsa siz de biliyorsunuz; her zamanki gibi ölçülü bir öfkeyle ayaklanıp hemen yatışacaksınız" dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, iki ay önce MİT TIR'ları davası kapsamında 25 yıl hapis cezasına çarptırılan ve mahkeme salonunda tutuklanan CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili olarak "Halen ülkesinin aleyhine işlediği suçtan dolayı cezaevinde bulunan zat konunun kendisine kadar ulaşmasına endişe ettiği için şimdiden suyu bulandırmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu'nun bağlantısı çıkarsa şaşmayın. Buradan çıktım, çıktım, çıkmadığım taktirde açıklamalarda bulunacağım diyor içerideki zat. Bütün bunlar FETÖ taktiğidir" demişti. Erdoğan'ın ilgili açıklaması, kamuoyunda "Kılıçdaroğlu da tutuklanabilir" yorumlarına yol açmıştı.
Mine Söğüt'ün "Kılıçdaroğlu tutuklanırsa..." başlığıyla yayımlanan (18 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Kimi “Olmaz öyle şey” diyor. Kimi de “Her şeyi yapar bunlar” diye düşünüyor. Kılıçdaroğlu... Nicedir hukuksuzlukla yönetilen bir ülkede ite kaka muhalefet yaparak; Ve tabuları bazen yıkıp bazen onların altında kalarak... Herkes gibi başına gelecekleri bekliyor. Muhalefet kendi dilinin ve fikrinin incelikleriyle oyalanırken; İktidar sırtlan gibi, çakal gibi, bir leşin üzerine gider gibi en kaba haliyle hedefine doğru ilerliyor. Bu başıboşlukta Kılıçdaroğlu bal gibi de tutuklanabilir. Ve sonrasında... Darbe bahanesiyle demokrasi alaşağı edildiğinde ne olduysa o olur. Diğer politikacılar tutuklandığında ne olduysa o olur. Gazeteciler tek tek hapse atıldığında ne olduysa o olur. Akademisyenler ardı ardına işten çıkarıldığında ne olduysa o olur. Referandum sonuçlarında hile yapıldığında ne olduysa o olur. Seçim sonrası Meclis onca oya rağmen AKP karşında ortak bir direnç oluşturamadığında ne olduysa o olur. Gülen Cemaatiyle AKP işbirliği ayan beyan ortaya çıktığında ne olduysa o olur. Kontrolsüz bir gücün devletin içine sızışı ve sonra da “sözde” ayıklanışı korkunç bir film gibi izlenirken ne olduysa olur. Yani olan olur... Ve sonrasındaki öfke hep yalan olur. “Artık o kadarını da yapamazlar” diye diye tepkisizleşen; Ve başlarına gelecekleri kurbanlık koyun gibi bekleyenler... Görürler ki o kadarı da yapılır. Hatta daha fazlası da yapılır. Artık “Kılıçdaroğlu tutuklanırsa ne olur?” diye düşünmenin anlamı yok. Başımıza gelen bunca şeydeki ortak yanılgıyı bulmazsak... Her birini bir parıltı sandığımız toplu eylemlerimizin neden hemen söndüğünü; o eylemlerin etkisinin neden bu kadar kısa sürdüğünü sorgulamazsak... Ve kendimizi yersiz umutlarla kandırmayı bırakmazsak... Ortak bir yanılgının ve eksik reflekslerin kurbanları olmaya devam edeceğiz. Sadece şu son bir yılda bile neleri kaybettiğinizi düşünün. O kaybettiğiniz şeylerin adını neden hiç koyasınız yok? Başınıza gelen felaketi inatla ve umutla farklı kodlamanızın nedeni ne? Kayıplarınızın öfkesini bilemekten neden kaçınıyorsunuz? Nasıl oluyor da kendi endişelerinize böyle hızla körleşiyorsunuz? Eğer Kılıçdaroğlu tutuklanırsa... Siz de biliyorsunuz; Her zamanki gibi ölçülü bir öfkeyle ayaklanıp hemen yatışacaksınız. Aranızda, bu yaptığı hatanın iktidarın sonu olacağını konuşup... Aynı alışkanlıklarla bir kez daha kendinizi avutacaksınız. Yapılan hukuksuzluğa dair yazılanları yeni korkulara bürünerek okuyacaksınız. Ve diğer olanlara alıştığınız gibi buna da alışacaksınız. Ne demokrasinin elden gitmesi, ne hukukun ortadan kalkması, ne de adaletin ayaklar altına alınması... Gördünüz; Hiçbiri bu ülkeyi gerçekten ve derinden sarsmıyor. Bu halk kazandıklarını kaybetmekten hiçbir şey öğrenmiyor. Bu tahammül sınırının uçsuz bucaksızlığına güvenenler 90 küsur yıllık devletin kuyusunu güle oynaya kazıyorlar. Cumhurbaşkanının unvanındaki Türkiye Cumhuriyeti tanımından Cumhuriyet kelimesini çıkarıp atacak kadar da rahat davranıyorlar. Unutmayın. Her koşulda kendini avutma ve yatıştırma reflekslerinin huzurlu kollarında uykuya dalan halklar... Her yerde ve her çağda kâbuslara uyanırlar. O yüzden “iş işten geçtikten sonra”nın korkunç tarihini tekrar tekrar yaşar bizim gibi insanlar.