CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlattığı Adalet Yürüyüşü'nün 15. gününde canlı yayında açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu, başlattığı Adalet Yürüyüşü'nün Berberoğlu'nun tutuklu Maltepe'de biteceğini ifade ederken "Umarım güzel bir miting gerçekleştireceğiz" dedi.
Hâkim ve savcıların hükümetin kontrolünde olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Sesimin kesilmesi arayışı var" ifadesini kullandı.
"Kontrollü darbe" söylemini tekrar eden CHP lideri, “2 tane 15 Temmuz var. Bir halkın, iki sarayın 15 Temmuz’u. Halkımız demokrasiyi savundu, bunu ben de destekliyorum. 246 şehidimiz var. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Bu darbeden yararlanıp kendi pozisyonunu güçlendiren” diye konuştu.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın “darbeyi en iyi bilen kişiler” olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Emir ve talimat verdiler, darbeyi en iyi bilen iki kişi parlamentoya gelip bilgi vermediler” dedi.
Kılıçdaroğlu, HDP’nin yürüyüşe katılma ihtimaline ilişkin olarak Ankara’dan şimdiye kadar geldiklere yere kadar hiçbir partinin bayrağının alanda bulunmadığına dikkat çekerken “Hiç kimsenin parti kimliğiyle katılmasını doğru bulmuyorum. Kim haksızlığına uğradığını düşünüyorsa, siyasi parti kimliği kullanmaksınız gelebilir" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Meclis'i bombalayan askerlerden birisinin CHP Genel Merkezi'ne geldiğini ancak kabul edilmediğini açıkladı.
Sakarya'nın Hendek ilçesinde, Habertürk'ten Ece Üner, Nagehan Alçı ve Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:
İstanbul Maltepe’de bitecek. Umarım güzel bir miting gerçekleştireceğiz.
Doktor arkadaşlarımın önerisi var, tempoyu koruyun diye. Bazen dozu kaçırıyorum daha hızlı yürüyorum. Biraz daha yavaşlıyoruz uyarı üzerine sonra belli bir tempoda devam ediyoruz.
Bir davaya inanıyorsanız, haklı olduğunuza inanıyorsanız emin olun yürürsünüz. Düzenli spor yapan bir insan değilim. Adalet için bir yürüyüş yapalım dedik, sağ olsun yalnız bırakmadılar.
(CHP'li vekilin 'Erdoğan ve AK Parti Lahey'de yargılanacak' sözleri) Doğru bulmuyorum.
Şantajla kaybedecek zaman yok. Varsa elinizde bir koz, savcı orada hâkim orada. Hâkim ve savcı sizin zaten. Alırsınız yargılarsınız. Ne olacak? Biz çekinecek miyiz?
Kendi söylemlerine dikkat etmeliler. Bizim ve FETÖ'nün sözlerini kıyaslayacaklarmış. Vallahi çok mutlu oluruz. Eleştirdiğimizde kıyameti koparıyorlardı 'Hoca Efendi'ye bunu nasıl söylersiniz.' diye. Kendi sözleri ile FETÖ'nün sözleri arasında paralellik var. 'Aynı menzil' sözünü eden ben değilim ki, 'aynı menzil' lafını söyleyen onlar. Gülen cemaatini devlete yerleştiren kim? Ben miyim? Bizim ve FETÖ'nün söylemlerini karşılaştıracaklarmış. Çok ama çok mutlu olurum. Duyduğum en iyi haber. Vallahi çok mutlu olurum.
Siz Gülen cemaatinden şikayet ediyorsunuz. Gülen cemaatini devletin içine yerleştiren kim? Bir kişi hâkim olacaksa, savcı olacaksa, kaymakam, vali olacaksa nereye gidiyordu? Önce Pensilvanya’dan izin alıyorlardı. Bunların tayinini kim yaptı? Keşke bir araştırma yapsalar da biz ne söylemişiz onlar söylemiş görsek.
Sesimin kesilmesi arayışı var, bundan korkmayız.
(Kontrollü darbe söyleminin arkasında mısınız?) Elbette. Kontrollü darbeden şunu kastediyoruz. Bilinen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye kontrollü darbe denir. Biliniyordu. 249 şehit var önlenmiyor. Sonuçlarından yararlanıyor. 20 Temmuz’da sivil bir darbe oldu.
İki tane öğretmen var açlık grevi yapan, bunların FETÖ ile ne alakası var? Üç günlük er, eline silah dahi almamış, ne ilgisi var bunun FETÖ ile?
Emir ve talimat verdiler, darbeyi en iyi bilen iki kişi parlamentoya gelip bilgi vermediler. Yazılı olarak bilgi vermekle gelip ifade vermekle çok fark var.
15 Temmuz'da darbe girişimi olmuş, bir savcı bunun için çaba harcıyor. Bir kişiyi davet etti diye siz savcıdan alıyorsunuz bu görevi, neden? Bir kişi, gidiyor diyor darbe olacak. Verilen bilgi şuydu, "Helikopterle MİT Müsteşarı kaçırılacak" ihbarı buydu. Sonra bu kişi savcı davet etti ve ifadesini aldı. İfadesinde şunu soruyor: Siz, MİT'e bilgi verirken darbe olabileceğini söylediniz mi? Evet diyor. Bu yansımıyor kamuoyuna. Bu tutanak 4 veya 5 kişinin elindeydi. Niye bu kamuoyuna yansıtılmıyor. Bir başka savcı bu kişinin ifadesini almak istedi. Bu kişiyi MİT kadrosuna aldılar. Başbakan izin vermeden gidip ifade veremez şimdi. Buna kontrollü darbe demeyeyim de ne diyeyim? Ben kontrollü darbe sözünü çok önceden kullandım. Adil Öksüz'le kullandım bu sözü.
2 tane 15 Temmuz var. Bir halkın, iki sarayın 15 Temmuz’u. Halkınki malum, ben de destekliyorum. Darbe girişiminde bulunuldu, halk sokaklara çıktı. 246 şehidimiz var. Bir de sarayın 15 Temmuz’u var. Bu darbeden yararlanıp kendi pozisyonunu güçlendiren.
Bir Başbakanlık Müşaviri darbenin olduğu akşam niye gider Adil Öksüz’le konuşur? Aklım almaz bunu.
MİT’in FETÖ’cü diye tanımladığı kişiler görev başında.
Biz üç ayrı yerde üç uçak tutuyorduk diyor. Ne demek? Sizin haberiniz vardır demek bu. Darbeyi öğrendiği zaman o uçaklar hemen gelebilir mi? En 6-7 saat geçmesi lazım. Peki ne oluyor? Bilinmeyen çok şey var.
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de çok güzel bir iklim oluştu. Bütün siyasi partiler, meslek kuruluşları, STK’lar darbeye karşıydı. Sonra 20 Temmuz geldi. İlk çıkardıkları KHK’ya itiraz ettik. Askeri hastaneler kapatıldı vs. Bunların hiçbirisinin FETÖ terör örgütüyle ilgisi yok. Kışın arabaya takacağınız lastiği bile KHK ile çıkardılar. Bana verdikleri hiçbir sözü tutmadılar. Saraya gittik, yargı bağımsızlığı konusunda görüş birliğine vardık.
Söylediğim her şeyi kulaklarımla duyan birisiyim. Bana anlatılır, bakarız, araştırırız, doğruysa dillendiririz.
Bugün yargı bağımsız mı? Hayır. Bir partinin genel başkanı mahkemeye hâkim tayin ederse ne olur?
(Niye dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek verdiniz?) AYM'nin kararı vardı. Vekiller tutuklanamaz, yargılanır diye. Bizim parti programımız var, kürsü dokunulmazlığı harici dokunulmazlıklara karşıyız var. Yargının tarafsız olması, AYM'nin kararlarına uyulması gerektiğini biliyoruz. AYM masanın başına otursa karar verse, eski kararından vazgeçmezse vekiller tutuklanamaz diyecek. AYM aylardır karar veremiyor, saraya bakıyor.
Yürüyüşe katılanlardan ‘evet’ oyu kullananlar var. Bize sempati ile el sallayanlar var evet kullananlardan. Ak Partiliyim ben ama destek veriyorum diyenler var. Toplumun her kesiminden destek var. Eleştiri de var protesto da var.
(“Yolları teröristler yürüsün diye yapmadık” diyen Gümrük Bakanı Bülent Tüfenkci’ye) O bakan bizi de terörist ilan edebilir. Bir sakıncası yok. Demokrasi kültürünü özümsememiş insanların demokrasiyi anlamaları mümkün değil. Yürüme hakkını bile bana lütuf olarak takdim ediyorlar. Pes. Sen kim oluyorsun, sen devlet misin? Ben yürürüm, yürürken suç işlediysem eyvallah. Benim yürümeme sen nasıl lütuf olarak anlatırsın. Demokrasi geleneğinden gelmeyen birisinin böyle bir suçlamayı yapması yürüyenlere karşı büyük bir talihsizlik. Referandumda da demişlerdi, hayır oyu kullananlar teröristtir diye. Bunlar devleti yönettikleri için devlet bu halde? Ben niye yürüyorum? Benim yürümem için bir şey olması lazım.
(Tutuklu gazeteciler konusu) Eğer bir ülkede 150’nin üzerinde gazeteci hapisteyse ülkede demokrasiyi anlatamazsınız. Adil yargılama olursa hiçbir sorun yok. ama ortada adil yargılama yok. Ben yargıç değilim. Ama eğer siz cezalandırdığınız kişi delillere dayandırmışsanız itirazım yok. Ama geldiğimiz nokta şu: Öyle bir noktadayız, dosyanın içi boş, siz mahkûmiyet kararı veriyorsunuz. Bu atmosfer yargı açısından tehlikeli. Ahmet Şık, Kadri Gürsel… Ahmet Şık’ı alalım, FETÖ tutukladı, şimdi de FETÖ’cü diye tutuklandı. Aklım mantığım almıyor.
(HDP'nin yürüyüşe katılması) Bu adalet yürüyüşünde bir tane bile altı oklu CHP bayrağı göremezsiniz. Adalet kim tarafından talep ediliyorsa gelip bu yürüyüşe katılabilir. Ben kişi olarak katılıyorum. Güvenpark’ta dedim, Kemal Kılıçdaroğlu olarak yürüyeceğim dedim. Parti olarak yürüyeceğimizi söylemedim. Her partiden insan var. MHP, BBP, HDP, ÖDP, EMEP, DSP’den de var. Hiç kimsenin parti kimliğiyle katılmasını doğru bulmuyorum. Belki de bu yürüyüşün içinde Fethullah Gülen’e sempati duyan vardır. Kim haksızlığına uğradığını düşünüyorsa, siyasi parti kimliği kullanmaksınız gelebilir.
Meclis'i bombalayanlardan birinin eşi CHP Genel Merkezi'ne geldi, kabul edilmedi.