Adalet Yürüyüşü'ne tutuklu gazeteci Kadri Gürsel’in fotoğrafının olduğu tişörtü giyerek katılan Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen'in, "Bu yürüyüşten sonra başka eylemler de olacak mı, yoksa bu eylem bir son mu" şeklindeki sorusuna CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu daha başlangıç" diye cevap verdi.
Ali Sirmen'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (28 Haziran 2017) nüshasında yayımlanan "Bu daha başlangıç" başlıklı yazısı şöyle:
Bolu Dağı’ndan başlayan Kemal Kılıçdaroğlu önderliğindeki Adalet Yürüyüşü’nün 13. gününde konvoyu Düzce’nin Kaynaşlı ilçesinin Bakaca mevkiinde yakaladım. Sadece adalet pankartı altında, adalet istiyoruz sloğanıyla yürüyen beş bini aşkın kortejde Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yürürken çeyrek yüzyıldan da önceyi 4 Ocak 1991 günü Zonguldak’ı hatırladım. O gün Zonguldak’ta dağ taş inliyor, pankartlar ve sloganlar gırla gidiyordu. Tıpkı 2017 Adalet Yürüyüşü gibi sendika lideri Şemsi Denizer’in önderliğindeki büyük madenci yürüyüşüne de son anda karar verilmiş, hazırlıkları tamamlanabildiği kadar tamamlanmış, gerisi kervan yolda düzülür denilerek yolda tamamlanmıştı. Madenci yürüyüşünün amacı Türkiye’yi sallamak, işci düşmanı olarak görülen eski MESS Başkanı Özal’ın koltuğunu sarsmaktı. Madenci vurdukça inletmeyi ve sesini Ankara’da dinletmeyi amaçlıyordu.
Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü, bir yandan adaletsizliğe seyirci kalınmayacağını haykırarak umutsuzluk örtüsünü yırtmayı amaçlarken, öte yandan olayı saptırarak Türkiye’nin siyasi atmosferini daha da gerip her şeyi zıvanadan çıkaracak olan provokasyonları önlemek hususunda, büyük çaba harcıyor. Yürüyüşün 13. gününde bu provokasyonları engelleme kaygısı, yapılan anonslardan da kolayca anlaşılacağı gibi büyük önem kazanmıştı. Yürüyüşü baştan beri izleyen arkadaşımız İklim Öngel Düzce’ye yaklaştıkça dikkatlerin çoğaldığı ve önlemlerin arttığını belirtiyor. Kemal Kılıçdaroğlu adaleti aramak için son çare olarak sokağa inerken her türlü kışkırtmaya karşı da azami dikkati gösteriyor. Yürüyüş sırasında, kendisine neden referandumdaki yolsuzluklar dolayısıyla da sokağa inmediklerini sorduğumda, o zaman havanın böyle bir eylemin salimen yürütülmesine elverişli olmadığı yanıtını verdi. Uzun Ankara-İstanbul yürüyüşü İstanbul’a doğru yaklaşırken, coşku ve katılım ile birlikte, provokasyon endişesi ile ilgili artan önlemleri koordine etmek için 25 kişilik bir milletvekili heyeti oluşturuldu. Katılımın yüz bini aşmasının, kimilerine göre milyona ulaşmasının beklendiği İstanbul’da önlemler en üst düzeye varacak.
Yürüyüşe, herkes gibi adalete hasret bir vatandaş, adaletin yokluğunun ve baskının bedelini ilk ödeyecek meslek dalının mensubu, geçmişte adaletsizliğin bedelini özgürlüğünen yoksun kalarak ödemiş bir gazeteci, sürekli baskı altında tutulan, saldırılara hedef olan, çalışanları, yöneticileri adalet mağduru olan Cumhuriyet gazetesinin bir mensubu olarak katıldığıma göre Silivri’deki Cumhuriyetçiler Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, M. Kemal Güngör, Ahmet Şık, Y . Emre İper’i de temsil etmek üzere orada bulunuyorum. Bunu vurgulamak üzere, Kadri Gürsel’in Galatasaray’dan sınıf arkadaşları 114. dönem mezunlarının Kadri için yaptırdıkları, üzerinde resmi olan ve “Sorarlarsa bizdendir” yazan, tişörtü giyiyorum. Bir ara Adalet Yürüyüşü’nde ön safta Kılıçdaroğlu’nun yanında Kadri yürüyormuş gibi oluyor. Kılıçdaroğlu’nun dillendirdiği adalet istemine yediden yetmişe kadın-erkek birçok vatandaş yürekten katılıyor. Bunu sokaktaki insanların tepkisinden anlıyorsunuz.
Bunların arasında asli uğraşları adaleti aramak olan, yargının onsuz olmazı avukatlar da yer alıyorlar. Bir ara düşünüyorum, yanımda cüppesiyle yürüyen avukat hanıma “Neden yürüyorsunuz” diyerek, hayatımın en saçma sorusunu sorsam ne kadar şaşırır diye. O yürüyüşte avukatlar olmayacak da kimler olacak? Kimbilir, şu anda vicdanını hâlâ boğamamış olup da bir rahat uykuya hasret kalmış yargıçlar arasında o avukatların yanında olmayı isteyen kaç kişi vardır? Kılıçdaroğlu’na “Bu yürüyüşten sonra başka eylemler de olacak mı, yoksa bu eylem bir son mu” diye sorduğumda, “Bu daha başlangıç” yanıtını veriyor. Meclis etkisizleştirilmiş, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılmış olduğu bir ortamda gündüz otasında elinde fenerle adam arayan Diyojen’in ülkesinde ana muhalefet lideri sokakta adalet arıyor. Bu onun hakkı, hakkı olmaktan öte görevi. Demokrasilerde çare tükenmediğine göre, baskı ve zulüm arttıkça daha ne gibi yeni demokratik yöntemlerle tanışacağız bakalım.