CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Eğer bir ülkede Başbakan çıkıp, 'Türk lirası çok değerli oldu' diye övünüyorsa, kimse kusura bakmasın o Başbakan ekonomi bilmiyor demektir'' dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu, CHP Genel Başkan yardımcıları Gökhan Günaydın, Sezgin Tanrıkulu ve CHP İzmir milletvekilleriyle önce Ege Bölgesi Sanayi Odası'nı (EBSO) ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, daha sonra İzmir Ticaret Odası'nda (İZTO) düzenlenen Özel Meslek Komitesi ve Meclis Üyeleri Toplantısı'nda konuştu.
Siyasetin toplumda belirleyici unsur olduğu gerçeğinden hareketle her insanın siyasetle ilgilenmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu demokrasilerde siyaseti belirleyen temel unsurun halk olduğunu söyledi.
EBSO Başkanı Ender Yorgancıoğlu'nun ekonomik sorunlara ilişkin sunumunu dinleyen Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada, CHP'nin sanayicileri, "Ekonominin kamu görevlileri" olarak gördüğünü söyledi.
Sanayicinin sorunlarını iyi bildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin iç ve dış politikada, ekonomide yeni çıkışlara ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Türkiye'nin iç politikada tıkandığını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"İç politikada çözüm bulamaz hale geldik. Dış politikada komşularımızla kavgalı hale geldik. Bu yapıyla Türkiye'nin geleceğe umutla bakan bir ekonomi yaratma şansı yoktur. Suriye, Irak, İran, Rusya ile hemen hemen her komşumuzla kavgalıyız. Eğer siz dış politikada başarısız bir tablo çizmişseniz bunun yansımalarını iç politikada görürsünüz. Gaziantep'e, Osmaniye'ye, Çankırı'ya, Çorum'a bakın, dış politikanın yarattığı olumsuzlukları ekonomide çok daha fazla görürsünüz. Bu tablo Türkiye'ye yakışan bir tablo değil. Kendi başımızı belaya soktuk. Biri kalkıp sırtımızı sıvazladı diye kalkıp komşumuza savaş mı ilan edeceğiz? Geçmişi unutup, tarihi unutup 'ben yeniden yol yöntem çizeceğim' derseniz başarısız olmaya mahkumsunuz.
Sanayiciye neden önem veriyoruz? Çünkü kurtuluşun reel ekonomide olduğuna inanıyoruz. Sıcak para politikasıyla bir ekonomi yönetilemez, uzun süre balayı yaşadık. Dolar pompalandı, ucuz döviz geldi sonunda mağdur olan biz olduk. Eğer bir ülkede Başbakan çıkıp, 'Türk lirası çok değerli oldu' diye övünüyorsa, kimse kusura bakmasın o Başbakan ekonomi bilmiyor demektir."
Mukayeseli üstünlük kavramının büyük önem taşıdığına değinen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kendi mukayeseli üstünlüklerini çok iyi saptaması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin mukayeseli üstünlük göz önüne alındığında tarım ve genç nüfusu desteklemesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bir ülkede üniversitenin fizik bölümü kapanıyorsa herkesin şapkasını önüne koyması gerekir. Bu, bilimi, bilgiyi bir köşeye bırakıyoruz demektir. Bunun için her sanayicinin oturup düşünmesi lazım. Eğitim seviyesi çağdaş olmayan bir ülke çağdaşlığı yakalayamaz. Bu ülke hepimizin ülkesi. Birileri sabahleyin diyecek ki 'ben eğitim sistemini değiştirdim.' Neye göre? Üniversitelerin konuşmadığı bir ülkede büyüyemezsiniz, gelişemezsiniz. Farklı bir yol, yöntem bulmak zorundayız. Olağanüstü coğrafi güzelliğimiz var. Bu kadar güzel bir yerde lojistiği öldürdük. Neymiş Suriye'de demokrasi yokmuş. Sen kendi ülkene bak bakalım. Senin ülkende demokrasi var mı?"
Kılıçdaroğlu, nükleer santral konusunda Rusya ile anlaşma yapıldığını belirterek, "Nükleer santralin getirdiği riski üstleniyor onların istediği fiyatı ödüyoruz. Biz teknolojiyi öğrenemiyoruz. Teknolojiyi öğrenemeyeceksem nükleer santralin ülkemde ne işi var?" dedi.
Bütün dünyada hızla gelişen yenilenebilen enerji kaynakları olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bizim ülkemiz bu açıdan cennet. Neden biz Şanlıurfa'yı, Güneydoğu'yu enerji tarlalarına dönüştüremiyoruz. Yeni şeyler yapmaya ihtiyacımız var" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "1 Ocak'ta İstanbul Borsası'na 1 milyon dolar yatıran sermayedar ekim ayının sonunda 1 milyon 463 bin dolar alıyor. Yüzde 43 kar dolar bazında. Hiçbir sanayici böyle bir kar alamaz. Niye gelsin reel sektöre, deli mi? Öbür tarafta yüzde 43 kar ediyor. CHP olarak bu tabloyu istiyoruz" dedi.
Teşvik politikasını da eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "6. Teşvik politikası değişti. Deneme yanılma yoluyla değişmez" diye konuştu.
Türkiye'nin iyi yönetilip yönetilmediği sorusunun iyi düşünülmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak, önceliğim CHP iktidarı değil, Türkiye'nin selametidir. Ülke kötü yönetildiği için çıkmaz sokaklara giriyorsa, herkesin sorumluluğu vardır. İktidara yön verecek olan halkımızdır" dedi.
Türkiye'nin geldiği noktada, sorunları büyüyen ve kronikleşen bir yapıya sahip olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, Ege Bölgesi Sanayi Odası'nda şöyle konuştu:
"Dış politikada kavgada olmadığımız kimse kalmadı. Tarihi birikimden gelen dış politikamız vardı. 'Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir' anlayışı benimsenmişti. 'Yurtta ve dünyada barış istiyoruz' diyerek, komşularla huzur içinde yaşamak istiyorduk. Bugün herkesle kavgalıyız. Bunun ekonomiye de iç siyasete de etkisi olur. Türkiye'nin sınırında bulunan iller de, komşularla ticaret de açmazla karşı karşıya. Dış politikayı çıkar üzerine belirlerseniz, karşılıklı çıkarları dengelemelisiniz. Bunu yapmadığımız için açmazla karşı karşıyayız."
Terör sorununun çözümünde siyaset kurumunun etkili olamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak çözümde sorumluluk üstlenip yol haritası ürettiklerini, sorunları çözme konusunda irade gösteren CHP'ye yeniden güç ve yetki verilmesi gerektiğini bildirdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ekonomik sorunlarının çıkmaza girdiğini, 10 yılda 6 kez mali af çıkarılmasının, sorunların en önemli göstergesi olduğunu söyledi.
Gelinen noktada sistemin düzelmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yeni ekonomi politikası oluşturulmalı. Reel ekonomi, üreteceksiniz, hakça bölüşeceksiniz. İşsizliği önlemenin yolu, üretmektir. Huzurlu toplum yaratmak istiyorsak, üreten Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmalıyız. Üreticinin önündeki engelleri ortadan kaldıracağız. Yeni bir teşvik politikası geliştirilmeli. Türkiye Avrupa'nın en büyük tarım üreticisi olmalı. Saman, kırmızı et, canlı hayvan ithal ettik. Bu tablonun değişmesi lazım. Bu tabloyu yaratan politikacı, halkın seçtiği politikacı, halkı samana muhtaç hale getiriyor. 1987 yılında 20 büyük ekonomi arasında 14'üncü sırada olan Türkiye, 2012'de 18'inci sırada. Bu ekonomi politikaları ile gidersek, ilk 20 arasına giremeyeceğiz."
Bilginin, büyümenin önemli ayakları arasında bulunduğunu, bilgi toplumunun yaşandığı günümüzde bilgi toplumuna aklı özgürleştirerek ulaşılacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, merakın insanı geliştirdiğini, eğitimin merak üzerine kurulmaması halinde Türkiye'nin bilgi toplumundan kopacağından endişe duyduğunu belirtti.
Türkiye'de sanayiciler, ticaret erbapları, işsizler, çiftçiler, tüm toplumun sorumlulukları bulunduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Türkiye iyi yönetilmiyor. İşsizlik, terör almış başını gidiyor. Sorumlu yurttaşlar, 'Ne olacak bu memleketin hali?' diye soruyor. Yeni bir iklime, siyaset anlayışına ve iktidara ihtiyaç var. Ülkesini seven, devlet adamı kimliği olan, daha cesur politikalar üreten bir anlayışa ihtiyacı var" diye konuştu.
Yerel seçimlerde CHP'nin belediye başkan adaylarına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, halkın sevdiği, güvendiği kimseleri belediye başkan adayı olarak belirleyeceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına ilişkin soruya ise "Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yasaklanamaz. Ulusal bayram yasak kapsamına giremez" yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, insanları ötekileştirmenin yanlış olduğunu, siyasetin dilinin ayrım üzerine değil, herkesi kucaklamak üzerine kurgulanması gerektiğini bildirdi.
Cezaevlerindeki açlık grevlerinin sürdüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Beğeniriz beğenmeyiz, insanlar bedenlerini ölüme yatırmışlar. Başbakan'ın kullandığı dil, doğru bir dil değildir. Ayrımcı bir dile izin vermemeliyiz. Kimsenin ölmesini istemeyiz. Neden insanlar ölsün? Ayrımcı dil kullanmaktan, sert ifadeler kullanmaktan özellikle iktidarın kaçınması lazım, varsa bir sorun oturup çözülmesi lazım. Her sorun çözülmeyebilir. Bazı sorunları çözemeyebiliriz ama bir insan bedenini ölüme yatırmışsa, siz sert söylemler kullanmamak durumundasınız, çünkü biz bu ülkeyi beraber kurduk, beraber yaşıyoruz. Çocuklarımız evli, komşuluklarımız var. Terörle diğer olayları birbirinden ayırmamız lazım. Terör farklı bir olay. Kürt kökenli arkadaşlarımız olabilir, barış varken neden kavga edelim- Çözümü üreteceğiz. Mustafa Kemal'in Türkiye Cumhuriyeti'nde hepimiz bağımsız yaşayacağız. Özgür yaşayacağız, hedefimiz bu."
İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ise İZTO olarak her siyasi partiye eşit mesafede bulunduklarını, siyasi partileri çok partili demokratik ve parlamenter rejimin vazgeçilmezi olarak gördüklerini kaydetti.