CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı direnişiyle ilgili olarak, "'Ben dünyanın lideriyim' diyordu, bizim üç beş çapulcu çıktı, karizmasını çizdi, diz çöktürdü. Sonuçta ne oldu? Karizmasını çizdiler, panik içinde geldi. Korkuyor. Tükürdüğünü yalattılar ona" dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın "Başbakanlık Ofisi’nde Kadıköy vapurlarından inen gençleri izliyorum" sözlerini de eleştirerek, "Seni ‘dikizci’ olasın diye mi Başbakan seçti. Sıkılmıyorsun da" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı eleştirerek, "Ağzından bir cümle çıkıyor, ertesi gün kanun teklifleri, yasa önerileri parlamentoya gelir. Hitler döneminde 'Führer'e doğru'ydu bunun adı" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
“Madımak'ta hayatını kaybeden 33 kişinin adı, ağır bir bedelle tarihe yazıldı. Onları her zaman saygıyla, sevgiyle anacağız. Siyaset, siyaset yapan kişinin halka adanmışlık sözüdür. Siyaset yapan kişinin odak noktasında ülkesinin çıkarları vardır. İnsanının çıkarları ve özgürlüğü vardır. Hukukun üstünlüğü vardır, diktatöre, sultana karşı direnmek vardır. Halkın gücünü öne çıkarmak vardır.
Düşünün 2002'de bir seçim yapıldı, bir parti %34 oy aldı ancak genel başkanları Meclis'e giremedi. %34 oy alan bir partinin Genel Başkanı Meclis'te olmalı dedik destek verdik. Siirt'te yeni seçim yapıldı, kendisi Meclis'e geldi. Demokrasi diyordu, herkese özgürlük diyordu, halk en büyük güç diyordu. Her seçimden sonra balkon konuşmaları yapıldı, "Ben bu ülkede herkesin Başbakanıyım dedi, bana oy vermeyenler de benim Başbakanıyım" dedi. Bir tarih vereceğim, özellikle medya mensubu arkadaşlar unutmasınlar. 2004: Bir AKP'li bakanın Gaziantep'de bir gazeteyi yırtmasıdır. Düşündüler, demokrasi bizim istediğimiz demokrasi değildi, özgürlük, hukuk ve insan hakları bizim istediklerimiz değildi. Onlar kendi dünyalarındaki özgürlük anlayışını kurmak istiyorlardı. Ne yapmaları gerekiyordu? Önce medyayla başladılar, medyayı darmadağın ettiler, ağır cezalar kestiler. Gazete yırttıklarında kimse ses çıkarmadı. Makam koltuğunu garantiledi, sonra medya patronlarına ağır cezalar verdi. Beğenmediklerinin işine son verdiler. Medyayı çökerttiler. Halkın sağlıklı bilgi alma yollarını tıkadılar. Artık gazeteler ve televizyonlar hep ondan bahsediyordu. Sabah akşam, iktidarın yanında olan söylemlerle bütün günlerimiz gecelerimiz geçti.
Sonra baktılar bir engel daha var. Neydi o, yargı. Yargıyı militanlaştırmaları gerekiyordu. Bir referandum yaptılar, yargı sil baştan değişti. Bir gecede 160 militanı Yargıtay'a Danıştay'a yerleştirdiler. Düşünebiliyor musunuz, Danıştay Başkanı emekli oldu yerine başkan adayı çıkmıyor. Niçin? Pazarlık henüz bitmedi. Danıştay'ın bir kültürü vardır, en yaşlı daire başkanı Danıştay başkanı olurdu. Bu kültürlerin tamamını yok ettiler. Ne Yargıtay'da kültür kaldı, ne Danıştay'da... Herkes bir kişinin gözünün içine bakıyor. Böyle bir yargıyla, yargı da elden çıktılar.
Sonra üniversiteler... Üniversiteleri de silbaştan yenilediler. Üniversiteler suskun kuruluşlar haline getirildi. Bereket versin oralarda gençler var da, mezuniyet törenlerinde özgürce bağırabiliyorlar.
Sendikalar greve gidiyor, bir sendikanın başkanı grev kırıcılığına gidiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü, Türkiye'yi kara listeye aldı. Konuşan var mı, tartışan var mı? Bu sendikalardan bizim bildiğimiz sendikacı çıkmaz. Sendikacı işçinin hakkını korur. Memur sendikaları... Kendi memur sendikalarının üye sayısı yüzde 770 arttı. Bunlar da bir de memurların hakkını koruyacak, "Memura grev yasağı getireceğim" diyor, sen gidiyorsun "Evet bana grev yasağı getir" diyor. Sana kapıkulu sendikası denir.
Yasama organı, bildiğimiz yasa organı mı? AKP'li milletvekili bile diyor ki, "El kaldırıp indiriyoruz, niçin kaldırdığımızı biz de bilmiyoruz." AKP'nin kendi vicdanlı milletvekilleri "Bu durumu kabullenemiyoruz" diyor. Ağzından bir cümle çıkıyor, ertesi gün kanun teklifleri, yasa önerileri parlamentoya gelir. Hitler döneminde Führer'e doğruydu bunun adı.
Gezi olayları, İstanbul’da başladı ve bütün dünyaya yayıldı. Bütün sivil toplum örgütleri, herkes bu gençlere sahip çıktı. Gençler ne diyordu, “Özgürlüğüme dokunma, hayatıma dokunma” diyordu. Bu ne diyordu, “Başbakanlık Ofisi’nde Kadıköy vapurlarından inen gençleri izliyorum” diyordu. Seni ‘dikizci’ olasın diye mi Başbakan seçti. Sıkılmıyorsun da… Bu nasıl bir ruh halidir, bu tiranla ilgili bizim değil psikologların konuşması gerekiyor…
“Ben dünyanın lideriyim” diyordu, bizim üç beş çapulcu çıktı, karizmasını çizdi, diz çöktürdü. Sonuçta ne oldu? Karizmasını çizdiler, panik içinde geldi. Korkuyor. Tükürdüğünü yalattılar ona. İsterse bütün televizyon kanalı canlı versin, isterse gazeteler manşetten versin, senin bu ülkede kıymetin kalmadı. Dünyada da kıymetin kalmadı.
Thomas Jefferson “Halk hükümetinden tiranlık, hükümet halkından korktuğu zaman özgürlük vardır” diyor. Ne güzel söz değil mi? Gençlerle konuştuk, “Başbakandan korkuyor musunuz?” diye sorduk, “Hayır” dediler, “Karizmasını çizdik o bizden korkuyor” dediler. “Korku yalan duyulur” diye bir sözü var Dostoyevski’nin. Bugünlerde bakıyoruz, ağzını ne zaman açsa, yalan… Biz ne diyoruz, “Yalancıdan Başbakan olmaz.”
Kalktı ölümü meşrulaştırmak için, “Bakın Wall Street’te 17 kişi öldü” dedi, 5 dakika olmadı, Amerikan Büyükelçisi, “Böyle bir şey olmadı, yalan söylüyorsun” dedi. Hayatını yalan üzerine kuruyor çünkü korkuyor. Korkma Recep Tayyip Erdoğan, korkma, yalana sığınma. Komplo teorileri üretiyor, “Şunlar yaptı, bunlar yaptı” vesaire. Komplo teorileri üreten adam halktan korkan adamdır, halkıyla ayrı düşen adamdır. Sen önce kendine bir sor “Burada ne oldu?” diye.
4 kişi hayatını kaybetti. Bir kez çıkıp, ağzını açıp “Allah rahmet eylesin” dedi mi. Neredeyse öldürenlere “İyi ki öldürdüler” diyecek. Öldürenlere ikramiye veriyor, “Talimatı ben verdim” diyor. Ülke böyle yönetilmez, sağduyuyla yönetilir.
Bugün bir yalan daha söylemiş. Malum, Kabataş’ta bir kadının üzerine 70-100 kişi saldırmış. Bu olayı duyar duymaz, arkadaşlarıma telefon ettim. Derhal gidin bulun diye. Gazetelere, “Bunu yapan insan değildir, bunu yapanlar hayvandır” dedim. Hayvanseverler, “Hayvanlar bile bunu yapmaz” dedi. Ayrıca bunun takipçiliğini de yapmamız gerekiyor. Kim yaptıysa çıkarın ortaya, sen değil misin Başbakan? Üniversiteyi nasıl bitirdiği konusunda ciddi endişelerim var. Sen benim söylediklerimi niye çarpıtıyorsun. Gazetelerde var, CHP’nin internet sitesinde var. Yalan söylüyorsun, bir Başbakan halkına yalan söylemez. Sen başörtülü kadına nasıl bir muamele yapıldığını öğrenmek mi istiyorsun? Polisin başörtülü kadınlara nasıl tokat attığını gördün mü? Çıkıp tek laf ettin mi? Edemezsin… Senin derdin başörtüsünü sömürmek, oy hesabı yapmak…
Merdiven altı atölyelerde İstanbul’da binlerce kız çalışıyor. Bunların hakkını savunan var mı? Yok, neden? Çünkü insan sevgisi yok senin yüreğinde. Bu kadar kini bir insan yüreğinde nasıl barındırabilir.
Rahmetli babamın söylediği bir söz var, hiç unutmam. “Oğlum sen doğru dur, eğri belasını bulur” diye... Gençlerimiz ne istiyor? Gençlerimiz özgürlük ve demokrasi istiyor. Gezi eylemlerinden önce bir demokrasi ve özgürlük manifestosu yayımladık. Bizim özgürlük ve demokrasi manifestomuzu okuyun, eklemek istedikleriniz varsa ekleyin. Sizin enerjiniz bize güç katacak, sizin gücünüz özgürlüğünüzdedir. Biz size inanıyoruz, size güveniyoruz. Tıpkı Mustafa Kemal’in size güvendiği gibi…
O kadar çok yalan söyledi ki… Bir camiyle bire şişalarıyla girmişler… Caminin müezzinini 6 saat sorgulamışlar. Adamın söylediği şu söz 76 milyonun kulağına küpe olsun, “Ben din adamıyım yalan söylemem” dedi. Yalan söylemeyen o din adamını alnından öpüyorum. Doğru her yerde doğrudur. Yalanla iktidar olunmaz.
Ölere “İyi ki öldürdüler” diyecek. Öldürenlere ikramiye veriyor, “Talimatı ben verdim” diyor. Ülke böyle yönetilmez, sağduyuyla yönetilir.
Milli iradeye saygı istiyorsan, gel yüzde 10 seçim barajını kaldıralım. Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Kenan Evren ve arkadaşları. Yüzde 10 seçim barajını kim savunuyor? Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları. İkisi de darbeci, ikisi de vesayetçi. Biri Atatürk’ü istismar ederdi, bu dini istismar ediyor. Yüzde 49 aldı, parlamentodaki oranı kaç? Yüzde 65… Aradaki fark çalınan oylardır, aradaki fark milli iradeyi yansıtmaz. Milletin oyunu alavereyle dalavereyle çalmayacaksın. Parlamento milli iradeyi aynen yansıtmalı. Hodri meydan. Var mısın?
Değerli arkadaşlar, yüzde 10 seçim barajı en yüksek barajdır dünyadaki… Bu kadar büyük bir baraj yoktur, demokrat olarak kendini lanse eden siyasi otorite, bir siyasal parti darbe yasalarının arkasına saklanamaz. Bir vesayet gitti, başka bir vesayet geldi ama senin karizmanı bu ülkede gençler çizdiler. Yine çağrı yapıyoruz, diyoruz ki 12 Eylül döneminde siyasi partiler yasası çıkmadı mı, çıktı? Lider sultasına son verelim diyoruz, niye milletin önüne liste koyup biz götürüyoruz. Millet niye kendi milletvekilini kendisi seçmiyor? CHP Genel Başkanı olarak söylüyorum, halkın iradesine saygı gösterelim. Gezi olaylarına katılanları şafak baskınlarıyla korkutacaklarını zanettiler. Onlar ne yaptı, aldılar ellerine dilekçeyi, adliyeye gittiler, sorumlusu biziz dediler. Tutuklayın bakalım hepsini. Bu çocukların arkasında olacağız.
“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nı değiştirelim” diyorum, gelmiyor, saklanıyor onların arkasına… Din ve vicdan özgürlüğü… Hep dini kullanıyor. Bu ülkede dini kullanan adamdan ülkeye hayır gelmez. Dini istismar eden, dini siyasi çıkarları için kullanan adamdan hayır gelmez. Dini istismarı eden adam dine saygısızlık etmiş olur. Bütün kainat bir ibadethanedir. İnsanoğlu istediği yerde ibadetini yapar, miting meydanlarında da söyledim, şimdi de söylüyorum. Hangi yurttaşım ben ibadetimi yaparken bana engel olunuyor diyorsa onun önüne düşeceğim ve ibadetini yapabilmesi için elimden geleni yapacağım.
Dini siyaset konusu yapan insanlardan dine hayır gelmez. Bununla ilgili yasa teklifi verdim. Cemevleri ibadethane olsun dedim, niye olmasın? Allah’a ibadet etmenin, peygambere dua etmenin yeri mi var? Eski kafayı bırakın, yenilenin biraz. Bakın gençler ne söylüyor. Taksim Meydanı’nda gençlerimiz namaz kıldı, kandil simidi dağıttı. Bir tek sen rahatsız oldu, onu çok iyi biliyorum. Ellerinden silahları alındı, din silahı ellerinden alındı.
Gel şu medya özgürlüğünü yeniden ele alalım. TMSF televizyonlara gazetelere el koydu. İki gazeteciyi daha Akşam gazetesinden attılar, niçin? Hükümeti zaman zaman eleştirmek için. Senin itibarın artık sıfır. Sende itibar yok. Dünyada da itibarın yok. Hiçbir ülkenin başbakanı ya da devlet başkanı Gezi Olayları konusunda Erdoğan’a destek vermedi. Bir tek kendisi doğruyu düşünüyor zannediyor. Adamdaki egoya bak… Bir numaralı bölücü, vatandaşları bölüyor.
Bugün hapishanelerde binlerce üniversite öğrencisi var, yazık günah değil mi bu çocuklara? Bu gencecik insanları niye hapislerde çürütüyorsun, gel değiştirelim. Gelir mi, gelmez. Bunu isteyen kimdi, Kenan Evren ve arkadaşları… 2010’larda Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları…
Özel yetkili mahkemeler… Bu mahkemelerin verdikleri kararlar karar değildir. Siyasi otoritenin görüşüdür. UEFA’ya da sesleniyorum, bu mahkemenin kararlarıyla siz Türk sporunu suçlayamazsınız. Bu ülkede demokrasi olmadığını, bu mahkemelerin mahkeme olmadığını öğrenemediniz mi siz? Kalkımışlar bu mahkemenin kararını esas alıp hüküm veriyorlar. Binlerce milyonlarca insan bunların yanlış olduğunu biliyor.
Söylüyorum, halkın iradesine saygı gösterelim. Gezi olaylarına katılanları şafak baskınlarıyla korkutacaklarını zanettiler. Onlar ne yaptı, aldılar ellerine dilekçeyi, adliyeye gittiler, sorumlusu biziz dediler. Tutuklayın bakalım hepsini. Bu çocukların arkasında olacağız.
“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nı değiştirelim” diyorum, gelmiyor, saklanıyor onların arkasına… Din ve vicdan özgürlüğü… Hep dini kullanıyor. Bu ülkede dini kullanan adamdan ülkeye hayır gelmez. Dini istismar eden, dini siyasi çıkarları için kullanan adamdan hayır gelmez. Dini istismarı eden adam dine saygısızlık etmiş olur. Bütün kainat bir ibadethanedir. İnsanoğlu istediği yerde ibadetini yapar, miting meydanlarında da söyledim, şimdi de söylüyorum. Hangi yurttaşım ben ibadetimi yaparken bana engel olunuyor diyorsa onun önüne düşeceğim ve ibadetini yapabilmesi için elimden geleni yapacağım.