Kılıçdaroğlu: Çözüm sürecinin ayrıntılarını hükümetten değil Kandil'den öğreniyoruz

Kılıçdaroğlu: Çözüm sürecinin ayrıntılarını hükümetten değil Kandil'den öğreniyoruz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dört eski bakana ilişkin Yüce Divan oylaması konusunda, "Ben isterim ki sadece AKP 'li değil, bütün milletvekilleri vicdanlarının sesini dinleyip, ortadaki belgelere, bulgulara, ifadelere, bilirkişi raporlarına bakıp karar versinler. 9 milletvekili, bir başka otoriteden gelen telkinle oy kullanıyorlarsa, o soruşturma komisyonu, soruşturma komisyonu değildir" dedi.

Star Haber 'de Nazlı Çelik'in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Çözüm Süreci" konusunda kendilerine herhangi bir şekilde bilgi verilmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, sorunun toplumsal uzlaşmayla parlamentoda çözülmesi gerektiğini, CHP'nin adres olarak da parlamentoyu gösterdiğini ancak bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini dile getirdi. 

Kılıçdaroğlu, müzakere sürecinde ana aktörün "İmralı" olduğunun ifade edildiğini ve onunla pazarlıklar yapıldığını dile getirerek, şöyle devam etti: 

"Varılan sonuçlar Kandil'e götürülüyor. Kandil'de oturulup konuşuluyor, onlar demeç veriyor. Geldiğimiz nokta şu; bakanların, milletvekillerinin, Türkiye'de medyanın, muhalefetin bilgi sahibi olmadığı bir süreç yaşanıyor. Kim biliyor? Kandil, İmralı, hükümetten birkaç kişi biliyor. En ayrıntılı bilgileri Kandil'den alıyoruz. '3 sayfalık metin geldi' diyor. Herhalde bir söz verilmiş ki, nisan ayında Öcalan kongrelerine katılmazsa çatışma başlayacağını söylüyor. Yalçın Akdoğan, 'Neden bunu erken açıkladın?' diyor. 

Aralarında bir uzlaşma var. Görülüyor bu uzlaşma. Samimi olmayan, birbirine güvenmeyen iki tarafın kendi aralarında vardıkları ama kamuoyundan ısrarla gizledikleri bir çerçeve var. Bu çerçeve ne kadar sağlıklıdır, ne kadar tutarlıdır, ne kadar uygulamaya konulabilir bilmiyoruz. Hükümet cesaret edip getirebilir mi bunu? Onu da bilmiyoruz. Kandil 'Siz eğer verdiğiniz sözü tutmazsanız, bu açıklamayı kamuoyuyla paylaşacağız' diyor." 

 

‘Anadili öğrenimi konusunda eğitim verilmeli’ 

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun 70 maddelik "Toplumsal Barış ve Demokrasi için Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nde ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin bütün milletvekillerinin ortak imzasıyla gerçekleştiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, daha önce parça parça verilen kanun tekliflerinin tümünün birleştirilerek, tek kanun teklifi olarak verildiğini kaydetti. 

Kılıçdaroğlu, "Anadilde eğitime siz destek verir misiniz?" sorusuna, "Kişiler, kendi anadillerini öğrenebilmeliler, anadili öğrenimi konusunda eğitim verilmeli. Burada herhangi bir sorunumuz yok. Ama onun dışında anadilde eğitim, yani tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya gibi derslerin tümüyle Türkçe'nin dışında başka bir dilde verilmesinin doğru olmadığına inanıyoruz" yanıtını verdi. 

"Sürecin sonunda Öcalan'a ev hapsi gündeme gelirse, CHP'nin bu noktadaki tavrı ne olur?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, hükümetin bu konuda bir gerekçesi olması gerektiğini belirtti.  Kılıçdaroğlu, sorunun hükümete sorulması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: 

"Bizim haberimiz yok, bilgimiz de yok. İmralı'da bir pazarlık masası kuruldu, görüşmeler yapılıyor zaten. O görüşmeler yapılmalı mı? O çerçevede de düşüncelerimizi söyledik. Devletin bu tür bir sürecin içine girmemesi, meşru organlar aracılığıyla bu görüşmenin yapılması gerektiğini söyledik. HDP var parlamentoda. HDP pekala görüşme sürecinin içinde ana aktör olarak kullanılabilirdi ama bunları yapmadılar. Birebir kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılıyor. Mutabakat nedir bilmiyoruz. Dolayısıyla bizim yorum yapmamız doğru da olmaz. Bilmediğimiz bir konuda yorum yapmamız, görüş açıklamamız doğru değil." 

Parlamentoya gelen yasa tasarısında "faili meçhullere, cinayetlere yol açacak düzenlemeler" olduğu gerekçesiyle bir maddeye karşı çıktıklarını, daha sonra maddenin tasarıdan çıkarıldığını ve değiştirildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, tasarıya destek verdiklerine değindi. 

Kılıçdaroğlu, aynı tasarıda "Yapılan bu görüşmeler konusunda kamuoyuna bilgi verilir" denildiğine dikkati çekerek, "Parlamentonun iradesi böyle. Hükümet, Bakanlar Kurula kararıyla bu teklifi getiriyor, parlamentoda görüşülüyor, parlamento da 'Evet' diyor. O zaman siz parlamentonun iradesini çöp sepetine atıyorsunuz, diyorsunuz ki 'Biz bu görüşmeleri gizli götüreceğiz'. Kamuoyuna bilgi verin. 'Hayır, bilgi de vermeyeceğiz". Kandil bilgi veriyor, 'Erken konuşuyorsun sakın ola ki konuşma' diye ayar çekiliyor" ifadelerini kullandı. 

 

‘Kendi aralarında bir görüşme var’ 

 

"AK Parti ile HDP arasında gizli bir ittifak olduğunu söylediğinin" hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, somut delile gerek olmadığını belirterek, "Her şey meydanda. Pekala görüşüyorlar. 'Gizli tutalım' diyorlar, gizli tutuluyor. Kandil arada bir oyunbozanlık yapıp düşüncelerini açıkladığı zaman ona ayar veriliyor, 'Sen de sus' deniliyor. Dolayısıyla kendi aralarında bir görüşme var. Zaman zaman da belki büyük bir ihtimalle kapalı kapılar ardında 'Siz bizi eleştirin, biz de sizi eleştirelim. Böylece kendi kamuoyumuzu da aldatmış oluruz' diye bir düşünce. Bu, hepimizin üç aşağı beş yukarı bildiği bir gerçek" dedi. 

Kılıçdaroğlu, PKK'nın silahsızlandırılmasından memnun olacaklarını ifade etti. 

 

"Yüce Divan'a gidip, 'aklanmak istiyoruz' demesi lazım"  

 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dört eski bakana ilişkin Yüce Divan oylaması konusunda "AK Partili 9 üyenin 'Evet' oyu verebileceğini düşüyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:  "Soruşturma komisyonuna 4 bakanın gidip, 'Biz Yüce Divan'a gidip, aklanmak istiyoruz' demesi lazım. Ahlak bunu gerektirir. Kendilerine güveniyorlarsa, herhangi bir yolsuzluğa bulaşmadılarsa, o anlayış da bunu gerektirir. 'Ben gidip aklanmak istiyorum. Nerede aklanacağım? Soruşturma komisyonu beni aklamayacak, TBMM de beni aklamayacak. Benim aklanacağım yer, bütün dünyada, demokrasilerde hukuktur'. Yani gidersiniz, mahkemede beraat edersiniz, çıkarsınız toplumun önüne dersiniz ki 'Benim hiçbir suçum yok, ben aklandım ve geldim'. Kapalı kapılar ardında görüşmelerin yapıldığını, bazı taktiklerin güdüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bütün bunların hepsi kamuoyu önünde oluyor ve bu bizi rahatsız ediyor. Aslında bizden çok suçlanan kişileri rahatsız etmesi lazım. Onların 'Ben gidip aklanmak istiyorum' demesi lazım ama demiyorlar. Neden? Herhalde suçlular da onun için. 

İsterim ki sadece AKP'li değil, bütün milletvekilleri vicdanlarının sesini dinleyip, ortadaki belgelere, bulgulara, ifadelere, bilirkişi raporlarına bakıp karar versinler. 9 milletvekili, bir başka otoriteden gelen telkinle oy kullanıyorlarsa, o soruşturma komisyonu, soruşturma komisyonu değildir. Oradaki kişiler de soruşturma komisyonunun bağımsız üyeleri değildir. Özellikle soruşturma komisyonunda görev alan bütün milletvekillerinin dikkat etmesi lazım. Sonuçta onların vereceği karar, tarihe not düşme anlamına geliyor." 

 

‘Davutoğlu vesayet altında ve yönetemiyor’  

 

Kılıçdaroğlu, 5 Ocak'ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesinin, başkanlık sistemine geçiş için bir viraj olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine, Anayasa değişmediği sürece başkanlık sistemi olmayacağını hatırlattı.

Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'na başkanlık yapmasını doğru bulmadığını, bunun geleneklerde de yer almadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 

"Bu şu anlama geliyor, 'Bir başbakan var, bu başbakan vesayetim altında, ben ne dersem onu yapıyor, zaten başkanlık yapıyorum. O da yanımda duracak'. Bu, başbakanın konumuyla alay etmek, konumunu hiçe saymak demektir. Cumhurbaşkanı icra organı değil, farklı bir konumu var. Siz kalkıp da doğrudan doğruya bütçeden, bütçenin uygulanmasından sorumlu olan başbakanın koltuğuna oturup da 'Ben bakanlar kurulunu yöneteceğim' dediğiniz zaman olmaz. 

Parlamenter sistemde bu olmaz. Parlamenter sistemin temel özelliği, bütçenin uygulanmasından sorumlu kimse, hesabı da o verecek. Sayın Erdoğan'ın sorumluluğu var mı? Hayır. Hesap veriyor mu? Hayır, hesap da vermiyor. Vatana ihanet hariç, hiçbir sorumluluğu yoktur. Sayın Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun konumunu güçlendirmesi lazım. Şu anda Davutoğlu, vesayet altında ve yönetemiyor." 

Kılıçdaroğlu, daha önceden, plaket verilmeyeceğinin ve bunun tasarruf nedeniyle ortadan kaldırıldığının Başbakanlık genelgesiyle ortaya konulduğunu ancak Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yeniden genelge çıkardığını hatırlatarak, "İkinci genelgeye gerek yok. Başbakanlık bir tane zaten. İkinci genelge çıkarıyorsanız, buna da uyulmayacak, arkadan bir üçüncü genelge mi çıkaracaksınız? Siz eğer o yaptırımı yapamıyorsanız veya devletin nasıl yönetileceğini bilmiyorsanız, orada sorun var. Davutoğlu şu anda devleti nasıl yöneteceğini bilmiyor" diye konuştu. 

 

‘Biraz vicdan sahibi olmak lazım’

 

Konya'da 16 yaşındaki lise öğrencisinin Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla tutuklanmasına ilişkin bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "16 yaşındaki bir çocuk için tutuklama kararı vermek kolay bir olay değildir, biraz vicdan sahibi olmak lazım. O, bir lise öğrencisi. Konuşmayı yapıyor, şu veya bir şekilde belli kişileri, belli makamları incitmiş olabilir bu çocuk, bizim çocuğumuz, bu ülkenin çocuğu. Onu kazanmamız lazım, kaybetmemiz değil" dedi. 

Kemal Kılıçdaroğlu, çocuğun okuldan alınarak hâkimin karşısına çıkarıldığını ve hapse atıldığını dile getirerek, şunları söyledi: 

"Çağdaş dünyanın yüzüne nasıl bakacağız biz? Yazık günah değil mi bu çocuğa? Ben, şunu içime sindiremiyorum, hırsızların elini kolunu sallayarak gezdiği bir ülkede, 16 yaşındaki bir çocuğun hırsızları eleştirmesi nedeniyle kalkıp hapse atılmasını benim vicdanım kabul etmiyor. Bu ülkede hangi insanın vicdanı kabul eder bunu? O çocuk buna isyan ediyor. Amacını aşmış ifadeler kullanmış olabilir. Buna da itirazım yok, kullanmamalı. Söylenebilir ama bu çocuk eğitilmeli. Bu çocuğu alıp hapse attığınız andan itibaren başka bir sürecin içine sokacaksınız o gencecik çocuğu."