Kılıçdaroğlu'nun Başdanışmanı: AKP, tarım alanlarını ranta açtı; Belçika büyüklüğünde alan ekilmez hale geldi

Kılıçdaroğlu'nun Başdanışmanı: AKP, tarım alanlarını ranta açtı; Belçika büyüklüğünde alan ekilmez hale geldi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu’nun başdanışmanı Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, AKP’nin Türkiye tarımına ve doğasına verdiği zararlara ilişkin olarak bir rapor hazırladı. Buna göre; Türkiye net ihracatçı bir ülke konumundan net ithalatçı bir ülke konumuna getirildi. Çiftçinin borcu 89 kat artarken, devletin çiftçiye olan borcu ise yaklaşık 102 milyar liraya ulaştı. Tarım alanları ranta açıldı, Belçika büyüklüğünde bir alan ekilmez hale getirildi.

Cumhuriyet'ten İklim öngel'in haberine göre CHP Lideri Kılıçdaoğlu’nun başdanışmanı ve Edirne Milletvekili Gaytancıoğlu, AKP’nin Türkiye tarımına ve doğasına verdiği zararlara ilişkin bir çalışma hazırladı. Gaytancıoğlu’nun çalışmasında dikkat çekenler şöyle:

İhracattan ithalata geçiş: AKP, iktidar olduğu 2002’den bugüne, Türkiye tarımda net ihracatçı bir ülke konumundan net ithalatçı bir ülke konumuna geldi. AKP iktidarıyla birlikte Türkiye, buğdaydan, mısıra, soyadan, tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar neredeyse her ürünü ithal ediyor ve ciddi bir dövizi başka ülkelerin çiftçilerine ödüyor.

Çiftçi hem borcu hem alacaklı: Bu süre içinde çiftçi borçları tam 89 kat artarak, 1 milyar TL’den 89 milyar TL’ye yükseldi. 2006’da, çıkartılan Tarım Yasası’na göre çiftçimize her yıl GSMH’nın yüzde 1’i oranında destekleme yapılması gerekirken 2007’den beri sürekli olarak bu desteğin her yıl yaklaşık yarısı ödendi. Çiftçilerimizin AKP hükümetlerinden yaklaşık 102 milyar TL’lik alacağı bulunuyor.

Tarımsal nüfus azaldı: AKP’li yılların başında yüzde 22’lerdeki tarımsal nüfus 2017’de yüzde 8’lere kadar geriledi, köyden kente göç arttı. Örneğin İstanbul’un nüfusu 2002’de 10 milyon iken 2017’de 15 milyonu geçti. AKP’li yıllarda çiftçi ihmal edildi ve fakirleştiridi, tarım topraklarının fazlalığı ve verimliliği ile dünyada ön sıralarda yer alan Türkiye, halkına yerli ürün yerine ithal ürünler yedirir hale geldi.

Belçika kadar alan ekilmiyor: AKP iktidarı boyunca Türkiye’de tarım toprakları ekilmez hale döndü. Örneğin 2002’de 94 milyon dönüm alanda buğday tarımı yapılırken 2017’de 76 milyon dönüm alanda buğday ekimi yapılır hale geldi. Türkiye’de halen Belçika yüzölçümü kadar bir alan ekilmiyor.

Tarım değil rant: Türkiye’nin yıllardır ekilen ve biçilen tarım alanları betonlaşmaya açıldı “ucuz enerji temin edeceğiz” söylemleri ile doğa katliamları yapılır hale geldi. Türkiye’nin en verimli tarım toprakları ranta açıldı ve doğa kirletilerek adeta ormanlar, meralar, zeytinlikler ve birinci sınıf tarım arazileri plansız sanayileşme ve yandaş çıkarları doğrultusunda kullanılır hale dönüştü.

HES, jeotermal ve termik etkileri: Karadeniz doğasına zarar veren HES’ler Karadeniz’de her akarsuyu tehdit eder duruma geldi. Ege bölgesine zarar veren Jeotermal enerji santralleri bölgedeki bitkileri, ağaçları, gölleri ve akarsuları etkiledi. Termik santrallerin oluşturduğu hava kirliliği ise sadece havayı soluyan canlılara değil, orman ve geniş tarım arazilerine de olumsuz etkiler yaptı. Trakya bölgesindeki Ergene Havzası, Eskişehir’deki Alpu Havzası gibi birinci sınıf tarım arazilerinin bulunduğu yerlere termik santral kurulması yanlıştır. Türkiye’de halen projelendirilmiş veya duyurusu yapılmış kömürlü termik santral sayısının 60 civarında olması ve Adana, İskenderun Körfezi çevresi, Çanakkale, İzmir, Zonguldak- Bartın, Konya Kapalı Havzası ve Trakya’da yoğunlaşan projelerin bazı yerlerde birden fazla santrali içermesi tarım topraklarının geleceği açısından endişe veriyor.

Meralar ‘kamu yararı’ diye azaltıldı: AKP iktidarında en önemli doğa tahribatlarından biri de meralarda yaşandı. AKP döneminde çok kullanılan “kamu yararı” kararı ile meralar ciddi anlamda azalmaya başladı.

‘Doğal afet’ yutturmacası: AKP iktidarı boyunca, ormanlar, meralar, kıyılar, dereler, su havzaları, zeytinlik alanları ekolojik tahribata uğradı ve doğa da bazen çok ağır sel felaketleriyle intikam aldı. Bu sel felaketleri AKP sözcüleri tarafından “doğal afet, takdiri ilahi, kader ” diye yutturulmaya, kabul ettirilmeye çalışıldı.

"Çözüm üretimden geçiyor"

Gaytancıoğlu çalışmasında çözüm önerilerine ilişkin de şunları kaydetti:

Türkiye’nin her alanda büyümesinin motor gücü tarım ve tarıma dayalı sanayidir. Döviz harcamalarının azaltılması, Türkiye’nin elindeki dövizi dışarıya kaptırmaması için tarımsal üretim çok önemlidir. Tarımsal üretimi artırarak, ithalatı düşürerek dışarıya döviz aktarımı azaltılabilir. Petrolde, elektronikte, bazı yüksek teknoloji gerektiren temel makine ve kimya ürünlerinde ithalatı dolayısıyla dövizi belki kısamazsınız. Ancak tarımda üretim yaparak birçok kalemde döviz çıkışı önlenebilir.

Üretim ithalatı azaltır: Marmara, İç Anadolu bölgelerinde ciddi bir üretim planlamasıyla yağlı tohumlu bitkilerin ithalatı azaltılabilir ve yılda 3-4 milyar dolar döviz çıkışı önlenebilir. Yine İç Anadolu bölgesinde nohut, fasulye ve mercimek üretimi desteklenerek yılda 400-500 milyon dolarlık tasarruf yapılabilir. Meralara su ve gübre götürülerek üretim planlamasıyla yılda 1 milyar doları aşan kırmızı et ve hayvan ithalatı önlenebilir.