Kimi canlar sevinir kar yağınca, kimi de donarak ölür işte...

Kimi canlar sevinir kar yağınca, kimi de donarak ölür işte...
Telesiyej (Radikal - 01.02.2012) Ne zaman kar yağsa –ki, beyaz ölümdür kar nicedir benim nezdimde–, sokak hayvanlarını düşünür, kederlenirim. Kimi canlar sevinir kar yağınca, kimi de donarak ölür işte...Ve Lapa lapa yağan kara bakıp, derin bir üzüntüyle içini çekerek “beyaz ölüm” deyişini hatırlarım İsmet Hoca’nın (Hukuk profesörü İsmet Sungurbey). Sokak hayvanlarını düşünürdü çünkü o.. sıcaklık sıfırın altına düşünce, kendi koruması altında olmayan uzaklardaki hayvanların donma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklarını, yiyecek bulamayacaklarını düşünüp kederlenirdi. İsmet Hoca, hayvanların –zamanımızda– peygamberiydi adeta; binlerce sokak hayvanına baktı, korudu onları, hayatı boyunca. Ve ölürken, karlı havalardaki kederini bana miras bıraktı galiba. Onun ölümünden beri ne zaman kar haberi alsam ülkenin bir köşesinden, İsmet Hoca’nın yerine ben kederlenirim. Beyaz ölüme karşı ne kadar güçsüz olduklarını bilirim sokak hayvanlarının. Onların, karda buzda mutlaka sığınacak bir delik bulup, korunabildikleri kanaati de hiç doğru değildir ayrıca. Sıcaklık eksilere düştüğünde; köpekler iri cüsseli hayvanlar oldukları için, kediler gibi sığınacak bir delik bulamazlar. Bir kapı içi, dükkân girişi ya da bahçeli bir evin kömürlüğüne sığınmayı düşünseler de, genellikle kovalanır, uzaklaştırılırlar oradan. Önceki akşam internet sitelerine bir haber düştü; Kars’ın Kağızman ilçesinde hava sıcaklığı gece eksi 30 dereceye kadar düşünce, sokak köpekleri donarak ölmüş. Haberde şöyle deniyordu: “Kars’ta etkili olan dondurucu soğuk, dışarıda kalan hayvanları da vurdu. Kağızman ilçesinde gece hava sıcaklıklarının eksi 30 dereceye kadar düşmesi nedeniyle sokak köpekleri donarak hayatını kaybetti. Neredeyse her bahçede ve köşe başlarında kaskatı donmuş şekilde ölen köpekler, görenleri üzdü. Yetkililer havaların giderek soğumaya devam edeceğini bu nedenle geceleri dışarıda kalanları veya yolculuk yapanları, dikkatli olmaları konusunda uyardı.” Bir de fotoğraf vardı haberde, donarak ölen dünya güzeli yağız bir sokak köpeği.. belli ki genç.. karlar içinde uyur gibi o güzelim yüzü. Demek bütün kapılardan kovulmuş, belki de öyle çok dayak yemiş, kovalanmış ki sokaklarda, bir eve, bir kapıya sığınma cesareti bile gösterememiş, sokak ortasında boylu boyunca uzanıp kalmış ölüme, çaresiz. Yerel yönetimler sadece insanlardan mı sorumludur peki? Bulundukları bölgelerin tüm canlılarından sorumlu değil midir? (Sokakta yaşayan insanlar böyle havalarda, geçici olarak sıcak bir ortamda barındırılıyorlar.) Nedir bu hayvan mezalimi? Bu türcülük? Hayvanların canını zerre kadar önemsemeyen yerel yönetimlere sormak istiyorum: İnsan, nereye aittir? Bu aslında sorulmaması gereken bir sorudur. Ve tartışılacak bir konu da değildir ayrıca. Bir hayvan, bir bitki, bir taş ve su neye, nereye aitse, insan da oraya aittir çünkü. Doğan ve doğuran insanın neye ve nereye ait olduğu, spekülatif, ideolojik gündemler yaratmaktan başka bir şey değildir; egemenlikle ilgili ayak oyunları yapmak için sistemler tarafından ortaya atılmış bir akıl kaydırma durumudur. Sanki bu akıl kaydırmalar yapılmasa, insan türünün birlik ve beraberliği gerçekleşemezdi! Böylece akıl sahibi(!) insan türü, ‘TÜRCÜLÜK’ marifetiyle canlı ve cansız türlerin üzerinde hegemon olamazdı: Kapitalizm de gerçekleşmezdi! Doğayı rasyonalize etmeyen, kategorileştirmeyen, doğanın üzerinden (insan doğası dâhil) para-kâr operasyonu hedeflemeyen bir kapitalizm olamazdı hiç! Oysa doğayı sömürmenin eş anlamı doğayı öldürmektir. Duyarlı insan da buna karşı çıkar. Yaşamı savunur; hayvanların, börtü böceğin, suyun yaşam hakkından başlayarak hem de. Böylece insan kendi aidiyetini de, doğaya olan aidiyetini de sürekli gündeminde tutmuş olur. İnsan aidiyetinden, doğadan uzaklaştıkça, insanlığından da uzaklaşmış oluyor bence. Türcülüğü önleyecek tek şey insanın zihninde doğayla ilgili bir devrim yolu açılmasıdır. Bu yolun ilk adımı da yeni bir kavram inşası olabilir bence. Bu kavram da, ‘candaş’lıktır. İnsanın, kendi dışındaki bütün türlere karşı DOST olabilmesinin yolunu açan bir candaşlık. Bu coğrafyada buna benzer çok ileri duyarlılıklar yaşanmıştır zaman içinde. Bilhassa AKP’li yerel yönetimlere duyurulur.