Kimsenin endişesi olmasın ANKARA (A.A) 

-Kimsenin endişesi olmasın ANKARA (A.A) - 26.09.2011 - Hükümet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.  Bir gazetecinin, ''Terörle mücadele kapsamında tezkerenin gönderildiğini söylediniz. Kara harekatına ilişkin değerlendirmelerde bulundunuz mu? Özellikle son Ankara'da olan saldırıda istihbarata ilişkin bir eksiklik olduğunu düşünüyor musunuz? Dün Başbakanın ,'terörle mücadele siyasetle müzakere ederiz' sözü vardı. Siyaseti BDP olarak yorumlayan da var yapılan görüşmeler olarak yorumlayan da var. Başbakan bu konuda bir değerlendirme yaptı mı?'' sorusuna Arınç, ''Geçmişten bu yana çokça sorduğunuz bu soruyu umarım tekrar sormayacaksınız. Kara harekatı gündemde midir? Ne zaman yapılacak şeklinde...'' yanıtını verdi. Kendisinin burada Hükümet Sözcüsü olarak, bu konudaki düşüncelerini ifade ettiğini ama onunla yetinmeyerek zaman zaman gazetecilerin İçişleri Bakanı'na zaman zaman da Milli Savunma Bakanına da bu soruyu sorduklarını ifade eden Arınç, şöyle devam etti: ''Artık bu soruları siz sormayın biz de cevaplandırmayalım. Ancak, geçtiğimiz yıl çıkarılan ve halen devam eden yetki içerisinde ne varsa şimdi önümüzdeki günlerde çıkacak olan yetki tezkeresinin içinde de aynı yetkiler var. Yani; terörle mücadele gerektirdiği taktirde Kuzey Irak ve mücaviri diye sınırlandırılan yetki, süresi ve sorumlulukları da tezkerede açıkça belirtilmiş olan konu, bizim bu konudaki azmimizi, kararlılığımızı göstermektedir. Yetki ile ilgili tezkeremiz zaten TBMM'ye intikal ettiğinde sizin de bilginiz dahilinde olacaktır. Oradaki tarihleri ve istenen yetkinin sınırlarını hep beraber göreceğiz.'' Son meydana gelen olayların toplantıda görüşüldüğünü de ifade eden Bakan Arınç, ''Bu konudaki gelişmeler İçişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcımız tarafından bilgi olarak ortaya konuldu'' dedi.  Bu konu üzerinde bakanların da düşüncelerini ifade ettiklerini anlatan Arınç, şunları söyledi: ''Biz, tabii her olayı, şüphesiz öncesinden güçlü bir istihbaratla önlemeye çalışırız. Olay meydana geliyorsa, vukuya geliyorsa, hem sorumluların yakalanması hem de zarara uğrayanların zararlarının tazmin edilmeni noktasındaki harekete geçecek mekanizmaları kullanırız.  Ne yazık ki bugün geçtiğimiz günlerde Kumrular Sokak'ta meydana gelen olayla ilgili olarak, artık basının da bilgisi dahilindedir; eşkali belirlenmiş bir kişi üzerinde arama faaliyetleri devam etmektedir. Çok kapsamlı bir arama içerisindeyiz. Bu kişinin yalnız mı olduğu, bağlantıları olup olmadığı veya hangi amaçla bu eylemi gerçekleştirdiği bütün bunlar titiz bir inceleme sonucunda umarım en kısa zamanda ortaya çıkarılacaktır.  Tabii Siirt'te meydana gelen olay da bir komplike olaydır. Karakolumuza vuku bulan tecavüzün, sonunda maalesef hayatını kaybeden askerlerimiz bulunmaktadır. Yine Siirt merkezinde 4 tane bayana, kızımıza, kadınımıza vuku bulan alçakça tecavüz de yine kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılanan ve herkesin üzüntüsüne mucip bir olaydır.  Bütün bunlarla ilgili olarak, hem sorumlular yani güvenliğimizi sağlamakla görevli olan kişilerin bir ihmali olup olmadığı ama bunun yanında da mutlaka bu eylemi gerçekleştirenler, bunun önceden hazırlığını yapanlar ve sonucunu üzerine alanlar veya almayanlar konusunda bütün incelemeler yapılmaktadır.  Şu ana kadar güvenlik görevlilerin bir ihmali olduğu konusunda bir bilgi elimizde yoktur. Esasen tecavüzden de taarruzdan da görüyoruz ki çok sinsice hazırlanmış bir plan ve bir takım destekleri ile maalesef ortaya konulmuş bulunmaktadır. Bundan sonraki bütün gayretlerimiz bu ve buna benzer olayların bir daha tekrarlanmaması, gözyaşı dökmemek, şehitlerimizin, gazilerimizin hatıralarını hiç olmazsa biraz olsun unutabilmek... Çünkü, Türkiye'nin huzura sükuna ihtiyacı var. Terörle mücadele kapsamında bugüne kadar ne yaptıysak daha fazlasını yapacağız. Bundan da kimsenin endişesi olmasın.'' -''(Siyaset derken)...''- Başbakan Erdoğan'ın, ''terörle mücadele edeceğiz, siyaset de müzakere alanımızda'' dediğini dile getiren Arınç, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: ''Bu çok açık bir ifade. Eğer bugün kendilerini belli bir etnik kökenin mensubu olarak ve kimlerden oy aldıklarını da bir şekilde ifade ederek seçilmiş milletvekilleri kastediliyorsa, öncelikle bu insanlar için siyasetin ana zemini TBMM'dir. TBMM, milli iradenin tecelli, temerküz ettiği, toplandığı yerdir ve orada kürsü masumiyeti vardır. Kürsü dokunulmazlığında, herkes düşüncesinden, sözlerinden ve oylarından dolayı sorumlu değildir. Dolayısıyla gerek bölgenin gerekse, tüm Türkiye’nin sorunlarını çözme konusunda kim ne biliyorsa, bunu rahatlıkla ve büyük bir özgürlük içinde konuşabileceği tek yer TBMM'nin kürsüsüdür. O kürsüde konuştuklarını dışarıda tekrarlamaları halinde dokunulmazlıktan istifade edeceklerdir. Ana zemini kullanmayarak ona benzer mekanlar oluşturmaya çalışmanın veya Meclisteki görevlerine başlama konusunda isteksiz davranmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz. Seçilmek ve vekil sıfatını almak bir vekalet görevine başladıklarını gösterir. Eğer halktan aldıkları vekalet görevini bir şekilde yerine getirmemekte direnirlerse, bunun karşılığını hem TBMM'nin kendi mekanizmaları hem de vekalet aldıkları halktan görecekleri şüphesizdir. Elbette TBMM'de temsil edilen veya edilmeyen tüm siyasi partilerin söyleyeceklerini dinlemek ama özellikle Meclis içerisinde bulunan milletvekilleri, hangi konuda ne söyleyeceklerse, Hükümet olarak da Adalet ve Kalkınma Partisi olarak da onun karşılığını vermek, doğrularda birleşmek, yanlış olan noktalarda da belki birbirimizi hatırlamak veya birbirimize saygı göstermek gerekir. Bu konuşma Bakanlar Kurulunda gündeme gelmedi ama esasen gündeme gelmesi için de sebep yok. Sayın Başbakanımızın 'siyaset' derken mutlaka seçilmiş milletvekillerini ve siyasi partileri amaçladığını, onları ifade etmek istediğini düşünüyorum.''