T24 - Halk oylamsında hayır oylarının sahil kesimlerinde daha çok olması sahil kesimlerinin daha demokrat olduğu şeklinde yorumlandı.Bugünkü (15 Eylül 2010) köşesinde bu konuya değinen Milliyet gazetesi yazarı Mehveş Emin'in yazısı:ABD’nin sahilleri demokrat bizimkiler muhafazakâr!Referandum ertesinde beliren Türkiye haritası, iki renge boyandı: Genelde “evet” için mavi veya yeşil, hayır içinse kırmızı kullanıldı. Neden tüm Ege, Trakya ve Akdeniz illeri hayırcı çıkmıştı? Karadeniz’den neden yalnızca en doğudaki Artvin hayır demişti? Bu durum, bazı gazetelerde “tuzlu su muhafazakârlığı” olarak alaya alındı. Ancak hem seçmeni, hem yaşam tarzıyla muhafazakârlığa en uzak duran Batı sahilini bu şekilde damgalamak, fazlasıyla kolaycı bir yaklaşım. KIRMIZI VE MAVİ EYALETLER Siyasette, demokratikleşmede, ekonomide kendimize örnek aldığımız ABD’ye bakalım. ABD’deki kırmızı eyaletler Cumhuriyetçilerin, mavi eyaletler ise Demokratların yoğun olduğu bölgeler olarak tanımlanıyor. Dikkat ederseniz Demokrat Parti seçmenleri, yani demokrat ve liberaller genelde sahilde ve ülkenin batısında kümeleniyor. (Not: Liberal, Amerika’da solcu, özgürlükçü anlamında kullanılıyor... Bizde ise hakaret!) Amerikalı demokratların en yoğun olduğu eyaletlerin başında Massachusetts, Rhode Island ve New York geliyor. Yani Kuzey Doğu sahili... Vermont, Maryland, Connecticut küçük, Doğu şeridine yakın, zengin ve “beyaz” eyaletler. Batı sahilinde de California, Washington, Oregon demokrat. Sahil kaidesini bozan eyaletler, Illinois, Michigan ve Minnesota. Ülkenin ortasında yer alan bu eyaletler, en verimli göller ve ırmaklarla çevrili. Yani bu eyaletler de su kenarında! Muhafazakâr Cumhuriyetçiler ise ülkenin iç kesimlerinde ve batısında daha yoğun. Mormonlar’ın kalesi Utah, en çok Cumhuriyetçi seçmenin bulunduğu eyalet. Idaho, Wyoming, Nebraska, Oklahoma, Kansas gibi ülkenin içinde ve doğusunda yer alan eyaletler onu takip ediyor. Coğrafi konumu itibariyle ABD’den kopuk, Kanada’nın kuzeydoğusunda, kutuplarda yer alan Alaska’nın sıkı Cumhuriyetçi olması, en büyük istisna. SU KÜLTÜRÜ “Su kenarında”ki kentler genelde daha demokrattır. Batı kültüründe sahil, liman demektir. Yani gelişmişliktir, modernliktir, ekonomik güç demektir. Dünyanın başlıca metropollerinin su kenarında (okyanus, deniz veya nehir) kurulu olması tesadüf değil. Avrupa, Asya, ABD ve Kuzey Afrika’nın gece çekilmiş uydu fotoğrafına bakın, metropollerin sahillerde yoğunlaştığını ışıklardan bile göreceksiniz... Kişisel gözlemim, denize, suya yakın yerlerde büyüyen insanın daha özgürlükçü, daha yeniliklere ve maceralara açık olduğu. Peki ABD’de demokratlar sahillerde yoğunlaşırken, Türkiye’de neden kendine demokrat diyenler sahile inemiyor? “Hayır”lar neden Batı sahilinde yoğunlaşıyor? Neden “evet”çiler, yani AKP iktidarına güvenoyu verenler Anadolu, Karadeniz ve Doğu’dan çıkıyor? Elbette sosyologların uzun uzun incelemesi gereken bir konu. Burada kısaca bazı tespitlerde bulunalım. 1- Muhafazakârlık, sadece dini muhafazakârlık anlamına gelmiyor: Bizde muhafazakâr, dindarlıkla eşanlamlı kullanılır. Oysa muhafazakârlık, varolan statükoyu korumak anlamını da içeriyor. İzmir, yaşam tarzı olarak Batı’ya en yakın kent. Aynı zamanda düşünce farklılıklarına karşı aynı demokrat tavrı gösteremiyor. Son örneği, Sezen Aksu’nun isminin yazdığı sokak tabelasının indirilmesi. 2- Dini ve milliyetçi muhafazakârlıkla evet ilişkisi: Ramazan ayı boyunca Türkiye’nin doğusunda, farklı illerde bulundum. Muhafazakârlığın bölgeye göre değil, şehre göre değişkenlik gösterdiğini söyleyebilirim. Örneğin “hayır” rekorunun çıktığı Tunceli’de “Kılıçdaroğlu faktörünü” bir yana bırakalım. Şehirde CHP alerjisi yüksek! Ama kapalı kadın olmadığı gibi oruç tutma yönünde baskı yok. Aynı şekilde “hayır”ın kazandığı tek Karadeniz şehri Artvin de solcu ve modern. Oysa aynı sahil şeridinde, Rize ve Trabzon’da Ramazan’da açık restoran bulmak, sokakta su içmek sorun olabiliyor. “Evet”lerin en yoğun olduğu Batman’da sokakta sigara içene bile kötü gözle bakılabiliyor. Dindar, muhafazakâr ve milliyetçi seçmenin genel olarak “evet” dediğini söylemek yanlış olmaz. 3- Laik, solcu ve modern kesimle hayır ilişkisi: Hayırcılar, kabaca CHP ve sosyal demokrat seçmen olarak tanımlanıyor. İddiaların aksine, hayır demeleri darbe istedikleri anlamına gelmiyor. Darbe yoluyla iktidarın değişmesini isteyenlerin oranı, bana kalırsa dindar kesimin içinde şeriat isteyenler kadardır. Fakat iktidar partisinden ölesiye nefret ediyor, korkuyorlar! Türkiye’nin yüzde 42’sine tekabül eden bu kesimin asıl motivasyonu, iktidar partisinin herhangi bir icraatını onaylamamak, hatta ceza verme isteği. 4- Kürtler’le milliyetçiler “evet”te buluştu: Kimse yüksek sesle söylemiyor ama, referandumun en çarpıcı sonuçlarından biri, MHP ile BDP seçmeninin aynı tercihte birleşmesi oldu: Boykota katılmayıp sandığa giden Kürtler, evet dedi: Urfa 94-6, Diyarbakır 94-6, Ağrı 96-4. MHP’nin ve BBP’nin güçlü olduğu bölgelerden de evet çıktı. 2009 İl Genel Meclisi’nde MHP’nin aldığı Gümüşhane 78-22, Isparta 58-42, Kastamonu 63-37, Adana 44-56 ve BBP’nin kalesi Sıvas 77-23. 5- Büyükşehirler ve diğer sahil kentleri: Hayırcıları sadece Batı’nın sahil kentleri, Tunceli, Eskişehir ve Artvin temsil etmiyor. Ankara (%46) ve İstanbul’dan (%45) çıkan hayırlar, Türkiye genelinden yüksek. Karadeniz sahilinde ise Zonguldak, Bartın, Amasya, evet ile hayırların arasındaki farkın az olduğu iller. Karadeniz’in muhafazakârlaşmasında, denizle ilişkisinin Sahil Otoyolu ile koparılmasında da yatıyor olabilir. Aynı proje Akdeniz ve Ege sahilinde yapılacak olsa ortalık inlerdi...
Türkiye sahillerindeki durum, bazı gazetelerde “tuzlu su muhafazakârlığ” olarak alaya alındı. Ancak, Bu fazlasıyla kolaycı bir yaklaşım. Siyaset ve demokratikleşmede kendimize örnek aldığımız ABD’ye de bakalım.