Kızlarını Adnan Oktar'dan kurtarmak isteyen ailelerin yolu 'FETÖ’den aranan savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen’le kesişmiş. İki isim ifade almadığı ailelere sadece baklava ikram etmiş ve uğurlamış.
Firari savcılar Öz ve Seçen FETÖ'den aranıyor. Seçen'in FETÖ'nün İstanbul yargı yapılanmasının başındaki isim olduğu düşünülüyor.
Sözcü'de Adnan Oktar'ın kızlarını kandırdığını iddia eden ailelerle ilgili olarak yayımlanan haberin bir kısmı aynen şöyle:
Ebru Akyüzalp… 24 yaşında… Adnan Oktar örgütüne 1998 yılında katıldı. 20 senedir bu yapının içerisinde. Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi mezunu. İki yabancı dil biliyor. Geçen cuma sabahı İstanbul Emniyeti'nin yürüttüğü operasyonla gözaltına alınan isimlerden ve ifade veriyor. Anne Türkan Akyüzalp ise bugün 80 yaşında ve 98 yaşındaki eşi Necdet Bey'le 20 yıldır kızını bu örgütten koparmaya çalışıyor. Diğer anneler ve babalar gibi. Türkan Akyüzalp'i evinde ziyaret ettik ve zorlu hikayesini dinledik. İlk cümlesi, “Çocuklarımızın ruhunu çaldı, beyinlerini yıkadı. Cemiyet mikrobu o adam” dedi.
1998 yılında aile Ebru'ya bir araba alır. Genç kız Bebek yokuşunda arabayı park etmeye çalışır ama acemi olduğu için park yeri bulamaz. O sırada ‘tesadüf' Adnan Oktar'ın müritlerinden ve gizli kamerayla şantaj kuran grubun başındaki Serkan Ciminli oradan geçer. Sözü anne Türkan Akyüzalp'e bırakıyoruz: “Özel takipte miydi orasını bilmiyorum. Baktı kız güzel, araba güzel, ‘ben bunu tavlarım' dedi. Bugün öyle düşünüyorum. Çünkü onları tanıdım. Serkan kızıma ‘Siz Boğaziçi'nde okuyorsunuz. Ben de orayı bitirdim, doktora yapıyorum' demiş. Telefonlarını almışlar. Ebru onlarla bir kere gece çıktı ve geldi bana dedi ki ‘Anne biliyor musun? Namık Kemal Zeybek'in kızları, gazeteci Taha Akyol'un oğlu Mustafa da onlarla'… Prof. Cevat Babuna'nın çoukları. Bunlardan iyi arkadaş mı bulacak. O zaman öyle düşünüyoruz.”
Bir kere görüşmenin ardından Akyüzalp Ailesi tatile çıkar. İsviçre, Fransa gezerler. Bu arada Serkan Ciminli Ebru'yu aramaya devam eder. Israrla konuşmak ister anne rahatsız olur bu telefonlardan ‘konuşma' der. Tatil dönüşü Serkan bir kez da genç kızı arar ve ‘kahve içelim' der. Akşam saat 21'dir. Anne anlatmaya devam ediyor: “Yasakçı bir aile değildik. İzin verdim. Ebru evden çıktı. Bizim köpek havlamaya başladı. Ben ne olduğunu anlamadan iki çocuk ‘Türkan teyze Ebru vuruldu' diye bağırdı. Meğer arabaya biner binmez çapraz ateşe tutmuşlar, Serkan orada hayatını kaybetti kızım da yaralandı.” Ebru Akyüzalp'in Adnan Oktar hikayesi işte bu saldırıdan sonra başlar.
Türkan Hanım'ın, 20 yıldır Ebru'yu geri getirmek için çalmadığı kapı kalmamış. 1999'da umutlanan aileler, İstanbul polisinin çalışmasıyla tekrar umutlandığını söyledi.
Ebru'yu hastaneye götürürler. Hastanenin bir katı kapatılır. Genç kızlar ve erkekler Ebru'nun başındadır. Türkan Hanım o gün öğrenir Adnan Hoca olayını ve Serkan Ciminli'nin Oktar'la hareket ettiğini. Hastane çıkışında sonradan öğrendikleri bir ‘Baş imam' Ebru ve annesini ‘Eviniz korunaksız' diyerek kiralık bir yalıya götürür. Evde Kuran okuyan gençleri görür ve içi rahatlar. Türkan Akyüzalp'i dinleyelim: “3-4 gün ben evden ayrıldım. Ebru kaldı. O zaman Bahadır Güven, Ebru'nun aklını bir güzel yıkadı. O gün bugündür kızım orada kaldı.”
1999'da dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın talimatıyla Adnan Oktar ve ekibine operasyon yapılır. Gençler dağılır. Ebru iki kız arkadaşını eve getirir. İki buçuk sene onlara bakar. Sonra Ebru annesine ‘Babam artık odasından çıkmasın' cümlesini kurunca Türkan Hanım patlar ve yumruğunu masaya vurur, “Burada benim kurallarım geçer' der. Kızlar evden ayrılır, 3-4 gün sonra da Ebru gider. 3-4 ayda bir eve gelmeye başlar. O sırada devletin bazı görevlileri Türkan Akyüzalp'i ziyaret eder ancak bir gelişme yaşanmaz.
2007'de, Türkkan Akyüzalp ve diğer anneler avukatlarıyla bugün FETÖ'den aranan firari savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen'e giderler. Ünlü Beşiktaş'taki Özel Yetkili yere. Fikret Seçen, “Benim orda ne kızım ne çocuğum var ama acınızı anlıyorum' diye konuşur. Öz ve Seçen, baklava, şeker ikram ederler ailelere. “İfadenizi aldılar mı? Ya da suç duyurusu…” diye sorduğumda yanıt ilginç: “Hayır ifade bile almadılar. Sohbet ettik, baklava, şeker yedik bizi gönderdiler. Yardım etmediler. Şimdi başka bir şey daha var. Bir gün eşimle evde oturuyoruz. Kapı çaldı, iki sivil polis karşımda. Bana Adnan Oktar'ın şikayetçi olduğunu söylediler. Şaşkınım. Bizim kızımızı çalan adam bizden şikayetçi. İfademi almak istediler. Ben de ‘Evde bilgisayar var, çıkış alırsınız, imzalarım' dedim. Kabul etmediler. Gayrettepe'ye gittik. Ahlak polisiymiş bunlar. Avukatım da geldi. İki polis benim ifademi alırken birisi ‘Çantanızda ne kadar para var' diye sordu. Sinirlendim ve bağırdım ‘Paramdan size ne' dedim. O sırada başkomiser geldi ve ‘Hanımefendi telaşlanmayın. Ben gitmeyin dedim ama sizi almaya gittiler' dedi. Düşünün polisler amirlerini dinlemiyor. Beni korkutmak için geldikleri çok açık.”
Haberin tamamı için tıklayın