KKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada "BM Genel Sekreteri’nin raporunda, iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, işbirliği yapmaları yönünde çağrı yapılmasını, statükonun değişmesi bağlamında verilen çok yerinde bir mesaj" ifadeleri yer aldı.
KKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri raporu hakkında yazılı açıklamalarda bulundu. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan BM Genel Sekreteri’nin raporunda, iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, işbirliği yapmaları yönünde çağrı yapılmasını, statükonun değişmesi bağlamında verilen çok yerinde bir mesaj olarak değerlendiriyor ve selamlıyoruz. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (BMBG) faaliyetlerine ilişkin 10 Temmuz 2019 tarihinde yayınlanan dönemsel raporunu onaylayan ve BM Barış Gücü’nün görev süresini 6 ay süreyle uzatan 2483 (2019) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı dün akşam (25 Temmuz 2019) geçmiştir. Rapor ve kararda öne çıkan bazı hususlara ilişkin Bakanlığımızın değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaşmak isteriz. BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan BM Genel Sekreteri’nin raporunda iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, hiçbir engele takılmaksızın, işbirliği yapmaları yönünde çağrı yapılmasını sürdürülemez statükonun değişmesi bağlamında verilen çok yerinde bir mesaj olarak değerlendiriyor ve selamlıyoruz. Bu çağrı, Kıbrıs’ta müzakere yoluyla ulaşılacak bir anlaşma için adadaki iki tarafın ve uluslararası aktörlerin doğrudan iletişim içinde olmasına ve işbirliği yapmasına ihtiyaç olduğunu göstermekte, çözümden önce ve çözümü beklemeden işbirliği yapmanın gerekliliğine işaret etmektedir. Bu yolla, Rum liderliğinin yıllardır yaslandığı ilkel propaganda araçlarından bir tanesi daha elinden alınmaktadır. 51 yıldır süreçlerin sonuçsuz kalmasına neden olan en önemli unsur, iki taraf arasında doğrudan iletişim ve işbirliği olmamasıdır. Uluslararası aktörlerin bu çağrıya uygun şekilde Kıbrıs Türk tarafıyla doğrudan iletişim ve işbirliğine girerek, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de bu yönde teşvik etmesi, gelinen aşamada BM’nin de beklentisi haline gelmiştir. Kuşkusuzdur ki, ancak doğrudan iletişim ve işbirliğiyle, iki taraf arasındaki güvensizlik aşılabilecek ve karşılıklı bağımlılık yaratılabilecektir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak, söz konusu BM çağrıları çerçevesinde doğrudan iletişim ve işbirliğine hazır olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isteriz."
Açıklamada, "Hem raporda hem de kararda, bir öncekilerde de olduğu üzere, doğrudan iletişim ve işbirliği mekanizmalarına atıfta bulunulmakta ve tüm adayı ilgilendiren konuların ele alınmasına yardımcı olacak mekanizmaların kurulması ve geliştirilmesi için çağrı yapılmaktadır. Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri’nin yaptığı işbirliği mekanizması çağrısı ertesinde, Bakanlığımızın inisiyatifiyle zanlı ve suçluların BM’nin de yardımıyla karşılıklı olarak diğer tarafa verilmesi gibi çok önemli bir konuda doğrudan işbirliği yapılabilmiştir. BM Genel Sekreteri’nin çağrısıyla halihazırda başlayan işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi sürecine Bakanlık olarak kararlı bir şekilde katkı koymaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: "Ada etrafındaki hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türkleri’nin hak ve iradesini yok sayarak sürdürdüğü tek yanlı provokatif faaliyetlerinin ortaya çıkardığı gerilim ada ve bölgedeki barış ve istikrarı tehdit etmektedir. Bu bağlamda rapor ve kararda konuya dair yer alan ifadeler oldukça yüzeyseldir. Kıbrıs Türk tarafı 2011, 2012 ve son olarak Temmuz 2019 tarihlerinde işbirliği içeren üç öneri yapmış ve tümü Kıbrıs Rum liderliğince reddedilmiştir. BM ve ilgili tüm taraflardan beklentimiz, hidrokarbon kaynaklarına ilişkin gerilimi ortadan kaldıracak tek yolun diplomasi ve işbirliği olduğu gerçeğini Kıbrıs Rum liderliğine daha fazla geç kalmadan net bir şekilde telkin etmeleridir."
Açıklamada, "Ne yazık ki kararda, Kıbrıs sorununa ilişkin yer alan ifadeler, adada müzakere yoluyla bir anlaşmaya ulaşılmasını tetikleyecek, sonuç odaklı ve net ifadeler değildir. 51 yıldır sonuç alınamayan süreçler, iki taraf arasında adanın geleceğine dair ortak vizyon konusunda anlaşılmadan bir müzakereye girilmesinin zaman kaybından başka bir şey olmayacağını ve çabaların bir kez daha sonuçsuz kalacağını defaten göstermiştir. Rapor ve kararın diğer bazı noktalarıyla ilgili ciddi itirazlarımız olduğunu ve bu itirazları hem Bakanlığımız hem de New York yemsilciliğimiz vasıtasıyla, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, ilgili tüm taraflarla en detaylı şekilde paylaşmakta olduğumuzu kamuoyumuzun dikkatine getiririz" denildi.