2016 yılından beri tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişiden 22’sinin tutuklu yargılandığı Kobani davasının 7’inci duruşmasının bugünkü oturumunda, reddi hâkim talebi reddedildi. Dosyada “müşteki” sıfatıyla yer alan 47 kişiden 31’inin şikâyetçi olmadığı ve katılma taleplerinin bulunmadığı; 10’unun şikâyetçi olduğu ve katılma talebinin bulunduğunu belirtildi. 6 kişinin ise katılma talebinde bulunmadığını kaydedildi.
Eski HDP Eş Genel Başkanları Yüksekdağ ve Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişinin yargılandı Kobani davasının 7’inci duruşmasının bugünkü oturumu Sincan Cezaevi Kampüsünde görüldü.
Bianet'te yer alan habere göre, bugün kimlik tespitiyle başlayan duruşmaya Sincan’da tutulan siyasetçiler katılırken, farklı cezaevlerindeki siyasetçiler ve tutuksuz yargılananlar ise Kocaeli, İstanbul ve Edirne’den Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı.
Dosyaya eklenen evrakları okuyan mahkeme başkanı, haklarında dava açılan siyasetçilerin milletvekili oldukları dönemde Meclis’te yaptıkları konuşmaların mahkemeye iletilmesi için yazılan müzekkereye cevap verildiğini ifade etti.
Dava avukatlarının duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesi talebinin reddi üzerine mahkeme heyeti hakkında Hakim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) yaptıkları şikayet başvurusu da dosyaya eklendi. Mahkeme heyetinde bugün bir değişiklik daha yapıldı, bir üye değiştirildi.
HDP’nin aktardığına göre, mahkemeye 47 kişinin “müşteki” sıfatıyla alınan ifadeleri “alındı okundu” denilerek dosyaya eklendi. Buna göre 47 kişiden 10’u şikâyetçi olduğunu ve katılma talebinin bulunduğu ifade ederken, 31 kişi şikâyetçi olmadığını ve katılma talebinin bulunmadığını belirtti. 6 kişi ise katılma talebinde bulunmadığını belirtti.
Gelen evraklara dair iddia makamının görüşünü alan mahkeme başkanı, avukatların beyanlarını almadı.
Bunun üzerine söz alan avukat Cihan Aydın, “Bize de söz vermeniz gerekiyor, birçok belge girdi dosyaya. İddia makamına sordunuz ancak bize de sormanız gerekir” dedi.
Mahkeme başkanı, gelen evrakların bir kısım müştekiye dair olduğunu belirterek söz hakkı vermedi.
Aydın, “Heyetinizde bir değişiklik daha var. Daha önce bir mahkeme başkanı görevden azledildi. Şimdi ikinci bir üye daha var. Daha 10 ay olmadan iki üye bu mahkemeden azledildi. Katılan taraf Adalet Bakanı mahkeme heyetine doğrudan müdahale ederek iki yargıcı görevden aldı. Sizin ne kadar orada oturacağınızı da bilmiyoruz. Yeni üyenin nasıl geldiği konusunda da hem müvekkillere hem de bize açıklama yapmalısınız. Bu heyet değişikliğini bilmek zorundayız. ‘Mahkeme başkanı neden görevden alındı’ diye sorduk. Siz buna gerek yok dediniz, muhtemelen yeni üyeye dair de cevap vermeyip gerek yok diyeceksiniz” dedi.
Bir dizi belgenin okunduğunu belirten ve bunların hiçbirini kabul etmediklerini dile getiren Aydın, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu bilgi ve belgelerin tamamı davanın katılanı olan Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı personeli tarafından hazırlanıp bu dosyaya gönderilen bilgi ve belgeler. Bunların güvenilirliği son derece şüpheli. Katılanların lehe delil toplama gibi bir yükümlülüğü yok.
“Bu belgeleri ve bu belgeler üzerinden müvekkillerimizin itham edilmesini kabul etmiyoruz. Bunları geri gönderin ya da dosyadan çıkarın veya katılan olarak dosyadan çıkacaklar. Yoksa bu yargılama bu şekilde sürmez.
“Biz buna ortak olmayız, bu hukuksuzluğa, haksızlığa ortak olamayız. Siz bunları dosyaya koydunuz ama biz buna dair de her birini tek tek tartışacağız.”
Yeni üyenin bu dosyayı gerçekten okuyup okumadığını da soran Aydın, bu konuya ilişkin tutanakta herhangi bir bilginin yer almadığını dile getirdi:
“Buna dair tutanakta bir şey yok. Yeni üye ne kadar yeni, bu davanın hangi aşamasından beri içinde, duruşmalarda yapılan itirazların ne kadarına hakim, bilmiyoruz. Bu bile yargılamanın ne kadar mevzuata aykırı yürütüldüğünü gösteriyor. Bu konuda da mahkeme başkanı olarak bizlere ve müvekkillerimize bilgi verme yükümlülüğünüz var. Bunu talep ediyoruz.”
Avukat Zeynep Sedef Özdoğan da mahkemenin savunma yapmayan siyasetçiler için “savunma yapmadıkları halde susma haklarını kullanılmış sayılacakları” sözlerine itiraz etti.
Özdoğan, “Susma hakkı işkence yasağını destekleyen bir düzenlemedir” diyerek BM İnsan Hakları Beyannamesi’ne işaret etti. Özdoğan, siyasetçilerin susma hakkını kullanmak istemediğini söyledi.
Avukatların beyanlarını alan mahkeme başkanı, “Bu celse için sağlık mazereti, başka mahkemede olunmasına dair belirtilen sebepler ve diğer nedenlerle müşteki vekilleri, sanık müdafileri ve sanıklar tarafından sunulan mazeretlerin kabulüne, bir önceki celsede duruşma periyoduna ilişkin olarak ise 1 nolu ara kararda belirtilen nedenler göz önünde bulundurularak, sanık avukatlarının duruşmanın bir haftayı geçmeyen duruşma aralığı talebinin reddine” karar verdi.
“Kısıtlamalar normalleşmeye rağmen kaldırılmadı”
HDP eski MYK Üyesi Bülent Parmaksız yaptığı savunmada, cezaevinde yaşanan sorunları anlattı.
Pandemi döneminde getirilen birçok kısıtlamanın “normalleşmeye” rağmen kaldırılmadığını dile getiren Parmaksız, beyanına şöyle devam etti:
“Yeni normalleşme şöyle; önceleri iki kere sayım yapılıyordu şimdi sayım sayısı üçe çıkarıldı. Her gün bunu yapıyorlar. Sabah saatlerinde personel kalabalık geliyor 3-4 kişi hücreye giriyor ve sayım yapıyor. Gece saatlerinde dahi arama yapılıyor ve bunun devam edeceğini söylediler. Sıkıyönetim dönemlerinde bile bu uygulama yoktu.”
Davanın 6 yıl sonra açıldığını belirten Parmaksız, “Şimdi niye acele ediyorsunuz” diye sordu, “Üzerinizde baskı var farkındayım. Bu sürecin böyle gitmeyeceğini siz de çok iyi biliyorsunuz” şeklinde konuştu.
Duruşmanın öğleden sonraki oturumu, HDP’nin önceki dönem MYK Üyesi Bülent Parmaksız’ın konuşmasıyla başladı.
Savunma yapmadığını tekrar hatırlatan Parmaksız, “Ben savunma yapmıyorum ve bir süre daha savunma yapmayacağım. Savunma yapmadığımı anlatmak için söz aldım. Bu susma hakkı değil, biz susma hakkının ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bize işkence yapanlara karşı susarız, onurumuzu kimseye çiğnetmeyiz ama burada susma hakkımı kullanmıyorum. Kendilerinden o kadar emin olsalardı Meclis’te Kobanî’ye dair verilen tüm önergeleri reddetmezlerdi. Savunmamı yapabilmem için makul bir süre istiyorum” dedi.
Buna rağmen mahkeme başkanı ısrarla Parmaksız’a sorular yöneltti. Parmaksız savunma yapmadığını belirterek soruları yanıtsız bıraktı.
Parmaksız’ın konuşmasının ardından mahkeme, “Parmaksız'ın savunmasını daha sonra yapacağını, bu aşamadaki beyanlarının savunmaya yönelik olmadığını, savunma için süre istediğine dair gerekçeleri olduğunu beyan etmekle müdafi bulunduğu oturumda savunmasının alınmasına karar verildi” açıklamasında bulundu.
Heyet, kadın hakları aktivisti Aynur Aşan’a savunma yapıp yapmayacağını sordu. Savunma yapmayacağını belirten Aşan, bazı hususlar üzerine beyanlarda bulunmak için söz aldı.
Savunma vermek için henüz hazır olmadığını ifade eden Aşan, “11 Ekim’de iddianame elime ulaştı. 3 bin 530 sayfalık iddianame var, ek klasörler elime ulaşmadı. Bu nedenle hazırlanmam için uzun bir süreye ihtiyacım var” dedi.
Önceki dönem HDP MYK Üyesi Dilek Yağlı da savunma vermeyeceğini ifade etti. Yağlı, bu durumun susma hakkını kullandığı anlamına gelmediğini belirtti:
“8 Kasım’da size sağlık nedenleriyle bir gerekçe sundum ancak sizin neye dayanarak mazeret dilekçemi reddettiğinizi biliyorum. Karar elime ulaştığında mazeret dilekçemin dosyaya alınmadığını gördüm. Dilekçenin yanıtını almak istiyorum.
“Ben MYK Üyesiyim. 6 yıl sonra açılan ve sizin de iddianameyi kabul etmenizin ardından başlayan kovuşturmanın hukuksuzluğu ile karşı karşıyayız. Bir hafta ara verilecek şekilde bir duruşma periyodu koydunuz. Bu durumda savunma yapmak istediğimizi bildirmemize rağmen siz susma hakkımızı kullanmış sayılacağımızı söylüyorsunuz. Biz gerçekleri tekrar tekrar dile getiriyoruz.
“Adil yargılanma hakkının ihlali açısından makul sürenin göz önüne alınmasını istiyoruz. Gerçekleri anlatmak için makul sürelerin verilmesini istiyoruz. İlerleyen aşamalarda, özellikle adil yargılanma hakkının sağlandığı koşullarda savunmamı yapacağım.”
Yağlı’ya “Sizi savunma yapmak üzere çağırdım” diyen mahkeme başkanına Yağlı, “Hayır, ben savunma vermiyorum, bu durumda ne yapacaksınız?” dedi. Mahkeme başkanı, “görürsünüz” diyerek soru sormaya başladı. Mahkeme başkanının sorularına karşı, savunma vermediğini bu nedenle de soruları yanıtlamayacağını ifade eden Yağlı, heyeti reddettiğini tekrarladı.
Mahkeme başkanı, Yağlı’nın reddi hakim talebinin duruşmayı uzatmaya yönelik olduğunu savunarak talebin reddine karar verdi.
Mahkeme kararın tebliğinin ardından Yağlı’nın bir üst mahkemeye başvurabileceğini ifade etti. Yağlı ise, “Siz hukuksuzluğunuza devam ettiğinizde bizim haklarımızı kullanmayacağımızı mı düşünüyorsunuz? Sağlık koşulları iyi olmayan birine, üstelik savunma vermeyeceğimi ve neden vermeyeceğimi gerekçelerimle sunmama rağmen, ‘Savunma yapacak mısınız?’ diye soruyorsunuz. Ben size cevap vermeyeceğim” dedi.
Yağlı, mahkeme başkanının savunma almadaki ısrarı üzerine, reddi hakim talebinin reddedilmesine ilişkin itirazını sunacağını belirtti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, reddi hakim talebi, duruşmalara makul süre verilmesi gibi temel talepler dahil bütün talepleri reddederek duruşmanın yarın devam etmesine hükmetti.
Mahkemenin ara kararına itiraz eden avukatlar sıralara vurarak ve alkışlayarak protesto etti.