KÖKSAL: TERÖRÜ BİTİRMEK İÇİN RANTI KALDIRMAK GEREK ANTALYA (A.A)

-KÖKSAL: TERÖRÜ BİTİRMEK İÇİN RANTI KALDIRMAK GEREK ANTALYA (A.A) - 07.12.2010 - Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, terörden ve sınır aşan suçlardan rant toplayanlar varsa, terörün birden bire sonlanmasını beklemenin mümkün olmadığını belirterek, ''O rantı ve onun yaşadığı iklimi ortadan kaldırarak terörle mücadelenin sürdürülmesi veya terörün sonlandırılması mümkündür'' dedi. Polis Akademisi Başkanlığı ile Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu Ramada Plaza Otel'de başladı. Sempozyumun açılış oturumunda konuşan Emniyet Genel Müdürü Köksal, polis akademilerinde terörizmle mücadele yapmak üzere son yıllarda bazı birimler kurulduğuna değinerek, bu birimlerin gelişmeleri yakından takip ederek, meseleye bir yandan akademik çözüm üretirken, bir yandan da uygulayıcılara yol gösterdiğini kaydetti. Köksal, polis akademilerinin artık yalnızca polis yetiştirmek yerine, meseleleri irdeleyen ve uygulayıcılara yön veren çalışmalar yürüttüğünü vurguladı. Oğuz Kaan Köksal, dünyada terör ve sınır aşan suçlara bakıldığında bu suçların artık sadece bir ülkeyi ilgilendirmediğini, ya da bir ülkenin sorunu olmadığını, tüm dünyayı ilgilendiren adeta bir insanlık suçu haline geldiğini belirtti. Terörün geçmişine bakıldığında, bir ülkedeki terörün diğer ülkeleri ilgilendirmiyor diye duyarsız kalınması düşüncesinin değiştiğini, terörün zaman içinde onu ilgilendirmeyen ülkeleri de vurmaya başladığını anlatan Köksal, ''Bu yüzden tüm dünya harekete geçerek, terör ve sınır aşan suçlarla mücadele konsepti geliştirilmeye başlanmıştır'' dedi. Terör ve sınır aşan suçları birbirinden ayırmanın mümkün görülmediğine değinen Köksal, sınır aşan suçların kendine geniş bir çerçeve yaratmak için terörü kullandığını, terörün de zaman zaman sınır aşan suçlar haline geldiğini bildirdi. Oğuz Kaan Köksal şöyle devam etti: ''Terörden istifade edenler, sınır aşan suçlardan rant toplayanlar, terörden rant bekleyen insanlar varsa, terörün birden bire sonlanmasını beklemek mümkün değil. O rantı ve onun yaşadığı iklimi ortadan kaldırarak terörle mücadelenin sürdürülmesi veya terörün sonlandırılması mümkündür. Sınır aşan suçlar ve terör, dünyanın konseptine gelen yeni bir olay. Terör ve sınır aşan suçlar bir yerde başlayıp, bir yerde devam ediyor, bir başka ülkede de sonuçlanıyor. Bu uzun sürecin içinde mücadele kolay olmuyor. Bu mücadelede başarının sağlanabilmesi için mücadele eden grupların veya bundan zarar görenlerin bir araya gelip birlikte mücadele etmeleri gerekiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü olarak bu konuda özel gayretlerimiz var. Bu çalışmalarımızı sürdürerek sınır aşan suçlarla uluslararası mücadelede kendimize yer bulduğumuzu, hatta iyi bir yer bulduğumuzu burada ifade etmek istiyorum.'' -NATO TERÖRLE MÜCADELE BÖLÜMÜ BAŞKANI ERGEN- NATO Terörle Mücadele Bölümü Başkanı Sabri Ergen de, NATO olarak terörle sadece askeri yöntemlerle baş edilemeyeceğini yakından bildiklerini ve bu konuda çok boyutlu işbirliğini desteklediklerini söyledi. NATO'nun terörle küresel mücadeleye katkısının yalnızca askeri çalışmalarla sınırlı kalmadığını, siyasi istişareler, istihbarat ve bilgi paylaşımı, kabiliyet ve teknoloji değişimi gibi alanlarda da çalışmalar yürütüldüğünü belirten Ergen, Türkiye'nin de NATO'nun terörizmle mücadelesine çok yönlü katkıda bulunduğunu bildirdi. Terörist saldırıların, yeni tehdit algılamalarından yalnızca biri olduğunu anlatan Ergen, nükleer silahların ve balistik füzelerin yayılmasının, NATO çevresindeki istikrarsızlık, siber saldırılar, enerji yollarının tehlike altında kalmasının da NATO'nun tehdit algısı içerisinde yer aldığını kaydetti. NATO'da ciddi bir istihbarat reformuna gidildiğini, ittifak içerisinde sivil ve askerlerin çok yakın çalışmasının önem kazandığını ifade eden Ergen, terörizm ve diğer bir çok asimetrik tehditlerin, güvenlik ve savunma birimlerinin yakın işbirliğini gerektirdiğini sözlerine ekledi. -POLİS AKADEMİSİ BAŞKANI ARSLAN- Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan da, geçen yıl birincisi düzenlenen toplantının, ikinci ve üçüncüsünün yapılmamasını temenni ettiklerini ancak terörün Türkiye ve dünyanın gündeminden çıkmaması nedeniyle bu iyi niyetli temenninin gerçekleşmediğini ifade etti. Bugünkü toplantıda, terörle uluslararası işbirliğini geliştirmek, bilgi birikimini paylaşmak ve ortaya konulan modellerden faydalanmanın amaçlandığının altını çizen Arslan, şöyle devam etti: ''Terör sebep olmaktan ziyade bir sonuçtur. Neyin sonucudur sorusuna farklı pencerelerden bakarak farklı cevaplar verilebilir. Dünyanın farklı bölgelerinde kendisini farklı hisseden, toplumun farklı kesimlerini oluşturanlar, kendilerini dışlanmış ve baskı altında hissettiklerinde şiddete başvurma yolunu seçebiliyorlar. Bu da karşımıza etnik ya da din temelli terörü ortaya çıkarabiliyor.'' Terörü oluşturan sebeplerin ortadan kaldırılması konusunda iki farklı görüş bulunduğunu anlatan Arslan, bunlardan birincisinin toplumun homojenleştirilmesi, farklı etnik ya da dini grupların ayrı ayrı bölgelerde toplanmalarını sağlayarak, farklılıkları ortadan kaldırmayı amaçlayan model olduğunu belirtti. Bunu savunan teorisyenlerin demokrasinin toplumda homojenleştirmeyi gerektirdiğini savunduğuna değinen Arslan, 20. Yüzyıl başındaki Türk-Yunan nüfus mübadelesinin de buna başarılı bir örnek olarak sunulduğuna dikkati çekti. Bu modelin tartışmaya açık olduğunu ve kendi kanaatine göre yanlış olduğunu bildiren Arslan, bu teorinin tarihsel ve teorik açıdan da yanlış olduğunu dile getirdi. Arslan, ikinci modelin ise, farklılıklarla bir arada yaşama modeli denilebilecek çoğulcu model olduğunu, bu modelde insanın kendi içinde bir değer olarak, farklılıklarıyla, farklı kimlikleriyle tanınması gereken bir değer olarak görüldüğünü kaydetti. Bu modelin savunucusunun Alman bilim adamı Kant olduğunu anlatan Arslan, ''Kant'a göre her farklı birey saygıya layıktır. Çoğulcu toplum ve siyasal model insanı farklı kimlikleriyle kabul eden bir modeldir'' diye konuştu. Anadolu'nun tarihsel kökeninde, Selçuklular'dan Osmanlı'ya çoğulcu yaklaşımın örneklerinin görüldüğüne işaret eden Arslan, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin de dile getirdiği bu modelin başka ülkelere de örnek teşkil ettiğini belirtti. Arslan, Türkiye'nin terörle mücadele ederken, özellikle son 10 yılda benimsediği ikinci modelin, ikinci yaklaşımın ne derece uygulanabileceği meselesinin önemli olduğunu da vurguladı. Arslan, yeni anayasa tartışmalarında bunun ne derece gündeme geleceği ve ne derece yeni anayasaya yansıtılacağının da önemli olduğuna değindi. Farklı kimliklerin yönetimindeki başarısızlığın teröre yansıdığının bilindiğini ifade eden Arslan, şu görüşleri dile getirdi: ''Tersinden bakıldığında, farklılıkları bir arada yaşatmanın teröre en önemli çözüm olacağını biliyoruz. Çünkü çözüm sebepte yatmaktadır. Farklılıkları bir arada yaşatacak bir siyasal, anayasal yapı oluşturulduğunda Türkiye'de terörün kaynaklarının önemli ölçüde kuruyacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok. Çünkü terörün ekonomik, sosyal ve kültürel sebeplerini hepimiz biliyoruz. Bütün toplantılarda tartışıyoruz ve çözüm önerilerini sunuyoruz.'' -UTSAM MÜDÜRÜ ÖZEREN- UTSAM Müdürü Süleyman Özeren de, küreselleşmenin toplumların birbirine olan bağımlılığını artırırken, güvenlik sorununun çözümünde birlikte çalışmayı zorunlu hale getirdiğini söyledi. Terör örgütlerinin konjonktürel değişime en hızlı ayak uydurabilen yapılar olduğuna işaret eden Özeren, bu nedenle terörle mücadelede bilimsel araştırmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi. Özeren, ''Terör ve organize suçlarla mücadele edebilmenin en önemli yollarından biri uygulayıcılarla teorisyenlerin birbirlerini sürekli beslemeleridir'' dedi.