Barbaros Sayılgan Ne oluyor tanrı aşkına! Beş yılın ardından komediyle biten Hrant Dink davasının nihayete ermesiyle bir haller oldu bu hükümete. Samimi değiller elbet ama samimiyetsiz haller oldu işte. Komedi devam ediyor anlayacağınız. Yoksa buna bir halkla ilişkiler kampanyası desek, daha mı doğru olur? Yürüyen on binlere, vicdanlarını darma dağın ettikleri milyonlara, “Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz” diyen yüz binlere, davasında haklı olduklarını bildikleri bu ülkenin yurttaşlarına, tabii ki batıya ve biraz da AİHM’ye karşı başlatılan, “bizim de vicdanımız sızlıyor bu dava bitmedi” türünden samimiyetsiz, durumu kurtarmaya, Yüce Türk Adaletinin zedelenmiş imajının telafisine yönelik bir halkla ilişkiler kampanyası. Daha doğrusu bir komedi kumpanyası… “Biraz daha geç kalırsak beş yıl dolacak, bu adamlar da serbest kalacak, hadi en azından şu Hayal’e ağırlaştırılmış müebbet verelim, gerisine sonra bakarız” diyerek mi verildi bu ceza, sormak gerekiyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin AK Parti’nin 2001 yılında “aydınlığa açık, karanlığa kapalı” sloganıyla yola çıktığını ifade etmiş. Ben bu mücadeleyi değersizleştirmek istemesem de bunun sadece AK Parti hükümetini gayri hukuki yollarla yıkmaya çalışanlara karşı bir eylem planına dönüştüğünü görüyoruz. Yoksa bu ülkeye eşik atlatacak, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmuş onlarca, yüzlerce davanın aydınlatılmamış olduğunu göreceksiniz. Kısaca, seçilmiş üç beş askeri Silivri’ye ya da Hasdal’a göndererek ya da gazetecileri örgütle ilişkilendirip içeri tıkarak demokrasi savaşı verilmiyor. Bakınız “Büyük bir Anıt” var hala yargılanmayan. Bakınız toplu mezarlar açılıyor, topraktan cesetler fışkırıyor, üstelik de devletin öldürttüğü insanların cesetleri. Cumartesi Anneleri hala, doğurdukları ve bu ülkenin öldürdüğü evlatlarının kemiklerini istiyor. 80’ler ve 90’ların karanlık simaları hala aydınlık insanların arasında dolaşıyor. Bu ülke 1 ay önce kendi bombasıyla öldürdüğü çocukların hesabını veremiyor. Bu mudur “aydınlığa açık, karanlığa kapalı” miyonunuz sizin? Eğer buysa vay halimize!! Görünen tablo şu, iktidara gelirken bizi heyecanlandıran AK Parti ve Erdoğan bir bukelemun gibi renk değiştirerek sisteme ayak uydurdu. Baskıcı bir yönetime dönüştü. Arada bir çıkıp da “bizim zamanımızda özgürlükler…” falan diye söze başlayan AK Parti hükümetinin sözcüleri 2001’den bugüne kadar yaşananlara şöyle bir baksınlar, istatistiklere göz atsınlar. Sayın Başbakan, “Dink'in davası kimsenin endişesi olmasın Ankara'nın derin dehlizlerinde kaybolmaz, kaybolamaz. Türkiye eski Türkiye değil. Kimsenin yaptığı kimseye kar kalmaz. 6 farklı dilde aynı duyguyla söylenen Sarı Gelin türküsünü Şişli'de sıkılan bir kurşun susturamaz. “ diyor. Sormak lazım mahkemelerin tanımadığı Kürtçe de o diller arasında mıdır? Bırakınız Hrant üzerinden hukuk ve demokrasi nutku çekmeyi. Bu devlet yedisinde ne ise yetmişinde de o.