TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, taslak raporunda yapılması gereken yasal değişikliklere ilişkin bir dizi öneride bulundu. Hayvanları Koruma Kanunu'nun, Hayvan Hakları Kanunu olarak değişmesi ve hayvanlara yönelik kötü muamelenin ve istismarın suç kapsamına alınması istendi. Raporda Adalar'daki fayton sorununa yönelik de öneriler yer aldı.
Sputnik Türkiye'den Yurdagül Şimşek'in haberine göre yeni yasama yılının ilk toplantısında taslak raporu ele alan TBMM Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu, nihai raporunu 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü'nde, TBMM Başkanlığına teslim etmeyi planlıyor. Komisyon Başkanı AK Partili Mustafa Yel, yaptıkları çalışmanın öneri ve tespit çalışması olduğunu vurgulayarak, “Bu çalışmanın sonucunda da umuyorum ki yasa yapılırken bizim raporumuzdan da esinlenilerek, kamuoyu vicdanının da rahatlayacağı çözümlerin ve uygulamaların olabileceği bir dönem başlar" diye konuştu.
Komisyon üyeleri, Hayvanları Koruma Kanunu'nun, ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değişmesi konusunda mutabık kaldı. Kanunda yaşanan terminoloji sorununun önüne geçmek için ‘evcil hayvan’, ‘yaban hayvanı’ ve ‘çiftlik hayvanı’ gruplandırması önerisi getirildi. Komisyon üyeleri, gruplandırma yapılırken herhangi bir türü küçümseyecek, ötekileştirecek, hayvan onuruna aykırı bir adlandırma yapılmaması görüşünde birleşti.
Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda ise hayvan haklarına ilişkin hem yasalarda yapılacak değişiklikleri hem de idare olarak alınacak kararlara ilişkin bir dizi öneride bulundu. Taslak raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununun adı ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değiştirilmelidir. Hayvanlar hukuk öznesi sayılmasa da hukuk nesnesi de (eşya) sayılmamalı. Can taşıdığı ve duygulu varlıklar olduğu değerlendirilerek kendine özgü yapısı içinde değerlendirilmelidir.
Mevzuatta yer alan ve özellikle şehirlerde insanlarla birlikte yaşayan ve daha çok kedi, köpek gibi insana bağımlı yaşayan hayvanlar için ‘ev ve süs hayvanı’, ‘başıboş hayvan’, ‘sokak hayvanı’ gibi ifadeler yerine, ‘evcil hayvan’ ve ‘yaban hayvanı’ ayrımı yapılmalı, bu sınıflandırma altında ‘şehir hayvanı’ ve ‘kırsalda yaşayan hayvan’ ya da konu uzmanlarının görüşü doğrultusunda uygun görülecek farklı bir taksonomi doğrultusunda gruplandırma çalışması yapılmalıdır.
Şehirlerde popülasyon kontrolünü sağlamak amacıyla uygulanması önerilen tek yöntem kısırlaştırmadır. Ancak kısırlaştırmanın başarıya ulaşabilmesi ancak tüm ülke çapında uygulanmasıyla mümkündür. Popülasyon kontrolü amacıyla öncelikle şehirlerdeki sahipli ve sahipsiz hayvan sayısının, coğrafi olarak dağılımının ve sayısının tespit edilmesi ve buna göre hareket edilmesi önerilmektedir.
Kısırlaştırma sürecinin doğru yönetimi için; bütçe tahsisi, veteriner hekim, yardımcı teknik personel ve destek personel istihdamı ivedilikle gerçekleştirilmeli, kısırlaştırma operasyonunun bir cerrahi girişim olduğu gerçeğiyle hayvanların operasyon sonrası bakımları için gerekli barındırma alanlarının planlanması, hayvanların yakalanabilmesi için tüm personele yönelik eğitimlerin düzenlenmesi ve gerekli donanımın temini sağlanmalıdır.
Belediyelere, hayvanların korunmasına yönelik faaliyetleri için gelecek yılın bütçesini belirlerken bir önceki yıla ait gerçekleşmiş bütçenin belli bir oranında bir sonraki yılın bütçesine pay koyma zorunluğu getirilmelidir; hâlihazırda böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığınca yerel yönetimlere yönelik desteğin kapsamı ve miktarı genişletilmelidir.
Hayvanlara yönelik bir hayvan neslini yok etme, hayvanı öldürme, hayvana acımasızca ve zalimce eylemlerde bulunma, hayvanların cinsel istismarı ve hayvan dövüştürme suç kapsamına alınmalı; bunun yanında 5199 sayılı Kanunda yer alan ev hayvanını terk etmek, hayvanı başıboş bırakmak gibi fiillere ilişkin idari para cezaları artırılmalı; hayvanlara yönelik suç işleyenlerin hayvan sahibi olması engellenmelidir. İnternet üzerinden hayvan dövüşü duyurusu ve yayını yapılması katalog suç kapsamına alınmalı, bu sitelere erişim BTK kararıyla engellenmelidir. Hayvanlara karşı işlenen suçlarda açılacak davalara ilgili kuruluşlar ve hayvan koruma dernekleri müdahil olabilmelidir.
Hayvanlara yönelik işlenen fiillerin cezalandırılmasında sahipli-sahipsiz hayvan ayrımına son verilmelidir.
Apartmanlarda evcil hayvan beslenmesini engellemek üzere ‘Apartman Yönetim Planı’na buna yönelik hükümler konulduğu görülmektedir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapılacak bir revizyonla, yönetim planlarına hayvanlara ilişkin bu tip keyfi kısıtlamaların getirilmesine engel olunmalıdır.
Hayvanların bakıldığı ortamların asgari standartlarının belirlenmesi ve ‘istifçilik’ olarak tabir edilen, hayvana kötü muameleye varacak derecede yetersiz bir alanda çok fazla sayıda hayvanın barındırılmasının önüne geçilmesi için ‘refah kriterlerinin’ ortaya konulması amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığınca mevzuat çalışması yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.
Hayvan sahiplerine ilişkin kural ve yaptırımlar net olarak belirlenmelidir. Üzerine kayıtlı olan ve çevreye sorun yaratan hayvanların önlemini almayan, sahibi olduğu hayvanı sokağa atan kişilere ciddi yaptırımlar getirilmelidir. Sokağa terk edilen bir hayvanın sahipli olduğunun anlaşılabilmesi için, kimliklendirmeye ilişkin mevzuat ivedilikle yürürlük kazanmalıdır.
Hayvanlara yönelik süreçlerin yönetilmesinde kullanılmak üzere ‘Hayvan Refahı Fonu’ ya da başka bir ad altında bir fon oluşturulması önerilmektedir.
Hayvanlara yönelik işlenen suçlara müdahale etmek amacıyla yetkileri belirlenmiş, bu konuda eğitim almış hayvan kolluğu kurulmalıdır.
Hayvan bakımevi kavramı genişletilmeli. Hayvan bakımevlerinde yirmi dört saat nöbetçi veteriner hekim bulundurulmalıdır.
Yurtdışından ülkemize kaçak yollarla hayvan sokulmasının önlenmesi amacıyla sıkı denetim yapılmalıdır.
Petshoplarda kedi ve köpek satışının yasaklanması önerilmekte; ancak bu yasaklamanın anlık değil, belli bir süreç içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Hayvan haklarına ilişkin eğitim müfredata eklenmeli, çocuklara ve yetişkinlere – özellikle yargı mensupları, kolluk güçleri ve öğretmenlere- tarihimizdeki ve kültürümüzdeki iyi örnekler hatırlatılarak hayvanlara nasıl yaklaşılmasına yönelik eğitim verilmelidir.
Ülkemizdeki yaban hayat ve ekolojik denge ciddi tehdit ve tehlike altındadır. Ülkemize komşu diğer ülkelerle işbirliği içinde avcılığın belli bir süre yasaklanması önerilmektedir. Merkez Av Komisyonu’nun yapısı değiştirilmelidir.
Göçmen kuşların göç dönemleri olan ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde binlerce göçmen kuş türü enerji nakil hatlarına çarparak ölmektedir. Bu ölümleri engellemek için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının koordinasyonunda, kuş gözlemcilerinden de yararlanılarak göç yolları üzerindeki tehlikeli hatların belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
Tarım alanlarına bağımlı olarak yaşayan nesli tehlike altında olan türler çeşitli tarımsal uygulamalar nedeniyle ölmektedir; bunun engellenmesine yönelik çalışma yapılmalıdır.
Hayvanat bahçeleri yönetmeliğinde yapılacak revizyonla, şehir merkezlerinde hayvanat bahçesi açılmasına izin verilmemesi, kafes tipi barındırmanın tamamen ortadan kaldırılması, türe göre değişmekle birlikte hayvanlar için geniş barınma, beslenme ve aktivite alanları bulunacak şekilde asgari teknik koşul tanımlamaları yapılması, tüm hayvanat bahçelerine sorumlu yönetici ile yeterli sayıda veteriner hekim, yardımcı teknik personel, hayvan bakıcısı, destek personeli istihdamı hükme bağlanmalıdır. Bu koşulları sağlayamayan hayvanat bahçeleri kapatılmalıdır.
Hayvanlı kara sirklerinin hiçbir çeşidinin kurulmasına ya da ülkeye girişine izin verilmemelidir. Hayvan gösterilerine ilişkin süreçler iyi tanımlanmalı, sirk kurma başvurusu bulunmasa dahi bu çerçevedeki gösteriler aynı kapsamda değerlendirilerek yasak kapsamında tutulmalıdır.
Deniz memelilerinin eğitilerek gösterilerde kullanılması, komisyonumuzun kara sirkleri için almış olduğu ilke kararına paralel olarak insancıl bulunmamaktadır. Dolayısıyla yunus ve diğer deniz memelilerinin barındırıldığı işletmelerde hayvanların eğitilmesine ve gösterilerde kullanılmasına izin verilmemelidir.
Adaların tarihi ve kültürel mirası olan faytonları yaşatmak adına, belli bir miktarda faytonun Fayton Yönetmeliğine uygun ve belirlenecek fayton sayısına uygun miktarda atın Adalar’da bırakılması (Uzmanların önerisi; 30-40 civarında fayton ile bu faytonlara koşulmak üzere 300 civarında at). Faytonlara koşulmak üzere sadece ağır yük atları (soğukkanlı at ırkları) için izin verilmesi. Atların İSPARK Fayton Park Alanındaki ahırlarda barınması ve Lunapark Meydanından Büyük Tur Yolunda gezinti yaptırılması. Acil olarak Adalarda elektrikli ulaşım araçlarının kullanımına geçilmesi önerilmektedir.