Hürriyet yazarı Ayşe Arman, Elvan Şimşek adlı okuyucusundan gelen bir şikâyeti bugünkü köşesine taşıdı. Şimşek Arman'a yazdığı yazıda, özel bir hastanede anestezisyen olarak çalışan T.C adındaki doktorun, sitenin bahçesinde havlayan köpeğe iğne yapıp, sersemlettikten sonra köpeği arabasının bagajına atıp bilinmeyen bir yere götürüp bıraktığını söyledi. Olayı mahkemeye taşıyıp hukuki süreci sonuna kadar takip edeceklerini de belirten Şimşek, doktorun bu hareketinin kameralarda açık ve net görüldüğünü de ifade etti.
Ayşe Arman'ın "Anestezisyen havlayan köpeği nasıl cezalandırdı" başlığıyla yayımlanan (11 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Korku filmi senaryosu gibi. Komşunuz olan anestezisyen doktor, çok havlıyor diye bahçenize giriyor, köpeğinizi sersemletiyor, bagajına atıyor ve bilinmeyen bir yere bırakıyor. Olayın detaylarını aşağıda okuyacaksınız... “Adım Elvan Şimşek. Göksu Evleri’nde oturuyorum. Beykoz Hayvan Barınağı gönüllüsüyüm. 17 gün önce, alt sokağımızda çok feci bir olay yaşanıyor, mutlaka basında yer alması gerektiğine inandığımız için size yazıyoruz.
Komşum Gaye’nin 2 sene önce barınaktan sahiplendiği köpeğine, karşı komşusu T.C.tarafından -ki kendisi bir özel hastanede doktor- bugüne kadar hiç duymadığımız bir kötülük yapılıyor. Bu kişi Gaye’nin bahçesine girip, habersiz bir şekilde köpeğe iğne yapıp, sersemlettikten sonra köpeği arabasının bagajına atıp, bilinmeyen bir yere götürüp, orada bırakıyor. İnanabiliyor musunuz? Tüm bunları yaparken de tepede kamera var. Artık, akıl mı edemiyor, yoksa umursamıyor mu, tüm bu anlattıklarım sitenin kameraları tarafından tespit ediliyor ve kayıt altına alınıyor. Gaye’nin önce aklına sitenin kameralarına bakmak gelmiyor, çevresindekilere, güvenliğe, belediyeye, etraftaki barınaklara soruyor ama köpeğinden bir haber alamıyor. Sonra aklına sitenin kameraları geliyor ve gerçek ortaya çıkıyor. Barınak gönüllüsü olduğu için bana da haber verdiler. Gaye, suç duyurusunda bulundu. Doktorla da görüştü, ‘Evet yaptım çünkü havlama sesine alerjim var!’ cevabı aldı. Şaka değil! Biz 8-9 kişi, ki eşim de vardı aralarında, bu doktor beyle görüştük. Köpeği arabasının bagajına koyduğunu ve bir yerlere götürüp bıraktığını kabul ediyor. ‘Nöbetten gelmiştim. Çok havladı. Kafam şişmişti. Aldım, attık bir yere. E ne var bunda?’ tarzında bir davranış içinde.
Son derece küstah olduğunu da belirtmeliyim. ‘Beyefendi, sizin de köpeğiniz var!’ diyorsunuz, ‘Farz edin ki, biri aynı şeyi ona yapsa?...’ Lafımızı kesiyor... ‘Benim köpeğimle ilgili böyle bir şeyi farz bile edemezsiniz!’
Anlamak, çözmek mümkün değil
Eşim, ‘Siz Hipokrat Yemini etmiş birisiniz. Bu yeminin ne anlama geldiğini biliyor musunuz!’ dedi. Ona dönüp ‘Sen biliyor musun!’ dedi. Biz olayı çalıştığı hastaneye ve hayvan haklarıyla ilgilenen tüm kurumlara bildirdik, sizinle de paylaşmak istedik. Evet, bu ülkede insan hayatının önemi yok, değil ki hayvan hayatının olsun, belki bir ceza da almayacak ama yine de insanların bu beyefendinin bu tür şeyler yapabilecek bir kişilikte olduğunu bilmesinde yarar var. Son duruma gelince, bu kadar baskı olunca, oğlu, köpeği dün gece bir yerlerde perişan bir halde buluyor ve tekrar Gaye’lere teslim ediyor.
Gaye ve ailesi şikâyetlerinden vazgeçmediler, her türlü hukuk mücadelesini sürdüreceklerini belirtiyorlar...”
Tabii ben hızımı alamadım. Gaye Güzelhan'ı aradım. İşte anlatıkları...
“Teşekkürler bu konuyla ilgilendiğiniz için. Köpeğimiz Ares’e ancak dün gece kavuşabildik. Şu an klinikteyiz. Sağlık durumu pek iyi değil. Çok kilo kaybetmiş, hırpalanmış. Açık yarası var, şimdi dikiş atılıyor. Anlayacağınız kötü durumda. Biz tabii, insanın karşı komşusuna böyle bir kötülük yapabileceğini düşünemedik, barınak barınak Ares arıyorduk. Sonradan oğlum akıl etti, ‘Anne, sitenin güvenlik kameralarına bakalım, yer yarılıp içine girmedi ya!’ dedi. Kameralarda açık ve net görülüyor. Pazar sabahı bir güzel evinden çıkıyor, bizim bahçeye giriyor. Ares’i alıyor. Arabasının bagajına atıp, çıkıyor. Kamera kayıtlarında iğne yaptığı görülmüyor ama 2 yaşında sağlıklı, büyük bir hayvan bizim ki, onu sakinleştirmeden bir arabanın bagajına atmak kolay değil. Ben sersemlettiğine kesinlikle eminim, beyefendiyi de gördüm, yaşlıca bir bey, Ares’le asla başa çıkamaz. Güvenlik kameralarındaki kayıtlara ulaşınca hukuki işlemleri başlattık. Tabii ki gittik, kendisiyle de görüştük. Son derece kaba ve tersti. Daha sonra öğrendik ki, Bodrum’daki yazları yaşadığı sitede de benzer olaylara sebebiyet vermiş. Önce bize, ‘Sizin köpeğiniz olduğunu bilmiyordum. Çok havlıyordu, rahatsız oldum! Şehir dışındayım, İstanbul’a dönünce sizi ararım’ dedi. Ama hiç aramadı. Sonra biz, 8-9 kişi kapısına gittik. Önce olanları kabul etti. ‘Nöbetten gelmiştim. Çok yorgundum. İki-üç köpek havlıyordu, iki tanesi kaçtı, biri sizin bahçeye girdi, ben de aldım götürdüm!’ Ama sonra biz ısrarcı olunca çirkinleşti, ‘Zaten cins de değil! Bir şey değil. Neden peşine düşüyorsunuz!’ demeye başladı. Biz ise sadece ‘Köpeği nereye attınız, söyleyin de gidip bulalım!’ diyorduk. Önce, ‘Bir şantiyeye bıraktım!’ dedi, sonra taksi durağına çevirdi, sonra otoban dedi, sonra da ‘Ben hiçbir şeye karışmıyorum, ne haliniz varsa görün!’ dedi. Hatta eşimle arasında bir itişme oldu. Polis geldi. Biz de o arada eşine ve oğluna güvenlik kameralarındaki görüntüleri izlettik. Tesadüfe bakın ki, oğlu Küçüksu’da Ares’i bulup bize getirdi. Şimdi sağlık sorunlarıyla uğraşıyoruz. Akıl alır gibi değil, di mi? Böyle bir duyarsızlık yok. Ve biz bu insanlara, hayatlarımızı emanet ediyoruz, gerisini siz düşünün... Bir sonuç alamasak da hukuk mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz...”