KONDA Hayat Tarzları/ Toplumsal Cinsiyet raporunu açıkladı.
11 sene içinde farklı zamanlarda toplamda 20 bine yakın kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen 3 farklı Hayat Tarzları araştırmasının karşılaştırmalı verilerine dayanan rapor Türkiye’de kadınlarla erkekler arasındaki dengesizlikleri çeşitli alanlar üzerinden ortaya koyuyor.
Rapor ilk olarak temel demografik farkları ve toplumun toplumsal cinsiyete dair bakışını ele alıyor. Ardından yerleşim, eğitim, medeni durum, yaş gibi farklar üzerinden kadınların ve erkeklerin kamusal alanda yer alma, tüketim, beden ve sağlık, medya ve müzik, din ve değerler açısından kadınlarla erkeklerin nasıl ayrıştığını ortaya koyuyor.
Son olarak 9 ayrı hayat tarzı kümesi içindeki cinsiyet farklarına odaklanıyor. Ayrıca, kadınların yarısını oluşturan ev kadınları da raporda ayrı bir konu başlığı olarak ele alınıyor.
KONDA Araştırma 2008 yılından beridir toplumda farklı yaşayan, farklı değerleri olan kümeleri ortaya çıkarmak ve takip etmek amacıyla Hayat Tarzları araştırmaları gerçekleştiriyor. Demografik özellikler, değerler, algılar, beklentiler, korkular, gündelik pratikler, sahiplikler, kamusal alan, geleneksel medya ve sosyal medya, bankacılık ve zaman kullanımı gibi farklı alanlara dair toplanan verilerle, araştırma 9 farklı hayat tarzı kümesini ve bu kümelerin zaman içindeki değişimini ortaya koyuyor.
Araştırmanın bazı bulguları şöyle:
“Bulgularımız Türkiye’de kadınlarla erkeklerin birbirinden birçok açıdan farklı yaşadığını ortaya koydu. Ancak bu fark temel demografik özelliklere dayanıyor.
“Temel Demografi bölümünde kadınların yüzde 20’sine karşılık erkeklerin yüzde 32’sinin bekar olduğunu ve kadınların yüzde 8’ine karşılık, erkeklerin ancak yüzde 2’sinin dul olduğunu belirtmiştik. Aynı zamanda kadınlar erkeklerden daha uzun yaşıyorlar.
“Her ne kadar genç kadınlar hızla arayı kapasalar da kadınların eğitim gördüğü süreyle (7,8 yıl) erkeklerinki (9,3) arasında 1,5 yıl kadar fark bulunuyor. Kadınların bir yandan erkeklerden ortalamada daha az eğitim görmüş olmaları, diğer yandan oldukça daha erken evlenip, erkeklerin aksine ileri yaşlarda bir kısmının hayatlarına dul olarak devam etmeleri her alandaki farkları yaratan temel etkenlerden olduğunu iddia edebiliriz.
“İki cinsiyet arasında rapor boyunca yaptığımız karşılaştırmalardaki farklar sadece cinsiyet özelliklerine değil, daha birçok farklı demografik özelliğe dayanıyor. Yani örneğin erkeklerin kültürel etkinliklere daha fazla gitmeleri erkeklerin “doğaları gereği” daha fazla ilgilenmelerinden değil, daha eğitimli ve daha fazla bekar bir kitle olmalarından kaynaklanıyor.
“Türkiye’de halen kadınların yüzde 22’si, erkeklerinse yüzde 62’si çalışıyor. Kadınların yarısından fazlası ev kadını.
“Kadınlar günlerinin önemli bölümünü evişlerine ve buna bağlı olarak yemeğe ve alışverişe ayırırken, erkekler yoğun olarak çalışıyor ve evişi neredeyse hiç yapmıyorlar.
“Ayrıca kadınlar, önemli bir kısmının evkadını olmasının da etkisiyle, okul arkadaşları veya iş arkadaşları gibi farklı gruplarla erkekler kadar sosyalleşmiyorlar. Daha az spor yapıyor, kültürel etkinliklere çok daha az katılıyorlar.
“Kadınlar daha dindarlar, daha sık ibadet ediyorlar ve daha muhafazakâr değerlere sahipler. Gıda alışverişi hayatlarında daha önemli yer tutsa da genel olarak tüketim alışkanlıkları, sosyal medya üyeliği, geleneksel medyaya ilgi açısından erkeklerin gerisindeler.
“Kadının çalışmak için eşinden izin alması gerektiğini, isteyen kadının kürtaj yaptıramayacağını düşünenler çoğunlukta.
“Öte taraftan Erkekler ağlamaz ifadesine katılanlar azınlıkta; kadınların önemli bir kısmı futbol takımı tutuyor; erkeklerin bir kısmı ev işi yapıyor. Tablo olumlu olmasa da son 10 yılda mesafe alındığını gösteriyor.
“Rapor boyunca ortaya çıkan bir diğer bulgu, aynı durumu kadınlarla erkeklerin farklı algılamasına dair. Örneğin erkekler de kadınlar da evde televizyon izlenirken kumandanın kendilerinde olduğunu düşünmeye daha fazla meyilliler.
“Benzer demografik özelliklere sahip olan kadın ve erkekleri karşılaştırdığımızda kadınların bireysel özgürlükler bağlamında erkeklere göre daha özgürlükçü olduğu ortaya çıkıyor.
“Metropolleşmenin yanı sıra medya kanallarında da son 10 yılda değişimler oldu: Televizyona etkisi azaldı, gazeteler neredeyse yok oldu ve 2008’de çok kısıtlı olan ve o dönem ele almadığımız sosyal medya hızla yaygınlaştı. Kadınlar ve özellikle ev kadınları, erkekler kadar hızlı benimsememiş olsa da ev kadınlarının dahi 10 yıl içinde yüzde 44’ünün sosyal medya kullanır hale gelmesi dönüşümün hızı konusunda ipucu veriyor.
Raporun tamamını buradan okuyabilirsiniz.