KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Karmaşa içinde yaşıyoruz, kısa da sürmeyecek; buna alışmamız lazım

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Karmaşa içinde yaşıyoruz, kısa da sürmeyecek; buna alışmamız lazım

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, küresel olarak bir karmaşa içinde yaşadığımızı belirterek, “Üstelik bu durum kısa sürmeyecek. Hepimiz bu karmaşa içinde yaşamaya alışmalıyız" dedi.

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) eylül ayı buluşmasının konuğu olan Ağırdır, yeniden bir arada yaşamayı ve kader duygusunu inşa etmemiz gerektiğini ifade etti. Türkiye'deki bazı insanların ‘biz’ derken solcuları, bazılarının muhafazakarları, bazılarının kadınları, bazılarının Kürtleri, bazılarının da Alevileri dâhil etmediği yorumunda bulunan Ağırdır, “Hoşgörünün, toleransın, güvenin yükseldiği bir atmosfer kurmamız lazım. Ancak Türkiye’de kadın ve Kürt meselesini çözmeden bunu başaramayız" diye konuştu. 

Türkiye toplumu için 'kendine âşık' yorumunda bulunan Ağırdır, "Kendilerine dair en kötü özelliği sorduğunuzda, herkes ‘mükemmeliyetçilik’ gibi olumlu bir özellik üzerinden kötülüyor kendini, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu hangi kelimelerle anlatırsınız dediğimizde ise tamamen olumsuzluklar söyleniyor" dedi. Türkiye’de yaşayanların yüzde 72’sinin 'hayal ettiği' ülkeyi ‘adalet’ kavramıyla tarif ettiğini aktaran Ağırdır,  "Adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik… Bunlar en çok söylenen kelimeler" ifadesini kullandı. 

"Bu süreçten ‘büzüşerek’ değil, ancak ‘değişerek’ çıkabiliriz"

Ağırdır'ın konuşmasının satır başları şöyle: 

-Küresel olarak hepimiz bir karmaşa içinde yaşıyoruz. Üstelik bu durum kısa sürmeyecek. Hepimiz bu karmaşa içinde yaşamaya alışmalıyız. Bu süreçten ‘büzüşerek’ değil, ancak ‘değişerek’ çıkabiliriz.  -Türkiye’de ise ülkenin ortak kaderine inanmamız gerekiyor. Bizim meselemiz bu ülkede yeniden bir arada yaşamayı, ortak kader duygusunu inşa etmektir. Bu ülkede bazı insanlar ‘biz’ derken solcuları, bazıları muhafazakarları, bazıları kadınları, bazıları Kürtler’i, bazıları Aleviler’i dâhil etmiyor. Hoşgörünün, toleransın, güvenin yükseldiği bir atmosfer kurmamız lazım.  Ancak Türkiye’de kadın ve Kürt meselesini çözmeden bunu başaramayız. -Bugün zamandan ve yerçekiminden bağımsız bir dönem yaşıyoruz.  -Güçlü şirket zamana dayanan şirket değildir. Güçlü şirket bugün, hıza dayanan şirket demektir. Her yeni duruma hızla ayak uydurabilmek zorundasınız.

"Çanakkale, Bursa gibi şehirler birleşerek metropolleri oluşturacak"

-Türkiye’de nüfusu 2 binin altında olan yerlerde yaşayanların oranı sadece yüzde 16. İstanbul bu ülkenin tek başına yüzde 21’ini oluşturuyor. Önümüzdeki yıllarda nüfus 86 milyona ulaşacak ve sonra düşmeye başlayacak. 86 milyona ulaştığımızda ise 65 milyonumuz 15 metropolde yaşıyor olacak. Çanakkale, Bursa gibi şehirler birleşerek metropolleri oluşturacak. -Yaptığımız araştırmalarda gördüğümüz üzere Türkiye toplumu kendine âşık. Kendine dair en kötü özelliğini sorduğunuzda, herkes ‘mükemmeliyetçilik’ gibi olumlu bir özellik üzerinden kötülüyor kendini, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu hangi kelimelerle anlatırsınız dediğimizde ise tamamen olumsuzluklar söyleniyor.  -Türkiye’de yaşayanların yüzde 72’si hayal ettiği ülkeyi ‘adalet’ kavramıyla tarif etmiş. Adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik… Bunlar en çok söylenen kelimeler.

"Toplum giderek anlıyor ki muhatapları devlet değil, markalar"

-Çevre meselesi, kadın meselesi ve tüketici hakları. Türkiye’de bu üç konuda müthiş bir enerji birikmesi var. Önümüzdeki dönemde bir şirketin, bir markanın başına bu üç konudan birindeki ihmalden ötürü müthiş bir iş gelecek. Bu toplum giderek anlıyor ki muhatapları devlet değil, markalar. O yüzden şirketlerin insan haklarına, ülkedeki kültürel çokluğa saygılı markalar olması şart.