KONDA: Toplum hukuk devletinin varlığı konusunda tereddütlü

KONDA: Toplum hukuk devletinin varlığı konusunda tereddütlü

KONDA araştırma şirketi, 2010 yılında yaptığı “Hukuk anlayışı ve algısı” araştırmasının raporunu yeniden yayımladı. Hukuk algısının kısa vadede büyük değişimlere uğramayacağı yorumuyla yeniden yayımlandığı not düşülen raporda, “Adalet tanımı öncelikle eşitlik üzerinden yapılıyor. Adalet denilince ilk anlaşılan  ‘Herkesin dini, kökeni, cinsiyeti, fikri, dili, rengi ne olursa olsun eşit olması.’ Bu tanımın peşi sıra hukuka uygunluk ve haklının, haksızın ayırt edilmesi ekleniyor. Bulgular, adaletin yalnızca devletten beklendiği gibi kamuoyundaki genel ön kabulü teyit etmemektedir” denildi.

Toplumun, hukuk devletinin varlığı konusunda oldukça tereddütlü olduğu” belirtilen raporda, “Yani toplumun yüzde 25-35 oranında bir kesimi kanunlar önünde devlet ile vatandaşın eşit olduğuna inanmamakta, devlet ve memurların hatasında ve hatta aslında suç işlemese bile yargının kendilerini korumayacağına, mahkemelerde çıkar karşılığı iş yapıldığına inanmaktadır” denildi.

KONDA’nın “Hukuk anlayışı ve algısı” raporunun, şirket tarafından yayımlanan özeti şöyle:

 

Adalet Tanımı

 

Adalet tanımı öncelikle eşitlik üzerinden yapılıyor. Adalet denilince ilk anlaşılan  “Herkesin dini, kökeni, cinsiyeti, fikri, dili, rengi ne olursa olsun eşit olması.” Bu tanımın peşi sıra hukuka uygunluk ve haklının, haksızın ayırt edilmesi ekleniyor. Bulgular, adaletin yalnızca devletten beklendiği gibi kamuoyundaki genel ön kabulü teyit etmemektedir.

 

Hukuk Devleti Tanımı

 

Hukuk devleti tanımına bakıldığında tüm soruların ortalamasının “ne doğru ne yanlış” noktasında olması, toplumun, hukuk devletinin varlığı konusunda oldukça tereddütlü olduğunu göstermektedir. Nitekim deneklerin dörtte biri ile üçte biri arası hukuk devleti önermelerinin tümüne yanlış demektedir.

 Yani toplumun yüzde 25-35 oranında bir kesimi kanunlar önünde devlet ile vatandaşın eşit olduğuna inanmamakta, devlet ve memurların hatasında ve hatta aslında suç işlemese bile yargının kendilerini korumayacağına, mahkemelerde çıkar karşılığı iş yapıldığına inanmaktadır.

 Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin anayasasında yazılı olduğu bir ülkenin yurttaşlarındaki bu algı, kendi başına problemin ifadesidir.

 Devletin bazı kurum veya memurlarının işlem ve eylemlerinde hukuk kuralları çerçevesi dışına çıktığını düşünenler yüzde 40 oranındadır.

 

Demografik Özelliklere Göre Hukuk Anlayışı

 

Gençlerin, lise ve yüksek eğitimlilerin, gelir seviyesi ve yaşanılan evin niteliği yükseldikçe, kırlardan metropollere geçtikçe hukuk devletine olan inancın diğerlerine kıyasla azalıyor olması dikkat çekicidir. Sosyolojik olarak kentleştikçe, eğitim ve gelir seviyesi yükseldikçe, kısaca modernleştikçe bu kesimlerin geleneksel referanslar yerine modern, çağdaş değerlere olan bağlılıklarının artacağı, doğal olarak da bu sürecin sonucunda hukuk devletine olan inancın da yükselmesi beklenir. Fakat gözlenen durum, aksini göstermektedir.

 Dindarlık seviyesi yükseldikçe hukuka olan güvenin artması toplumun adalet ve hukuk kavramlarına, pozitif kurallar kadar manevi dünyanın anlamlarından da yükleme yaptığını göstermektedir. Yani adalet ve hukuk kavramları yalnızca kanun maddesinden öte bir şey olarak algılanmaktadır.

 Genel olarak gözlenen eğitim, gelir seviyesi, oturulan evin niteliği yükseldikçe ve kentleşmeyle beraber hukuk, adalet algıları ve hukuka, yargıya güvenin azalmakta olduğudur. Dindarlık seviyesiyle beraber bakıldığında ise bu algılar ve güven göreceli olarak yükselmektedir.

 

Yargıda Tarafsızlık

 

Yargıda tarafsızlık algısı “ne doğru ne yanlış” noktasındadır, yani “yargı tarafsızdır” algısı toplumda güçlü bir biçimde mevcut değildir. Özellikle farklı kültürel kimliklere ait vatandaşlarda yargının tarafsız olmadığı algısı oldukça güçlüdür.

Bir başka dikkate değer bulgu ise toplumun üçte birinin hiçbir kurum ve kişinin, kişilik haklarını korumadığı kanaatinde olmasıdır. Özellikle Kürtlerde mahkemelere olan güvenin çok çok düşük olması, Alevilerin yarıdan fazlasının kimsenin haklarını korumadığı kanaatinde olmaları dikkate değerdir.

 

İdari İşlemlerin Yargıda Denetlenmesi

 

Son yıllarda sıkça tartışılmakta olan hükümetin işlemlerinin yargı tarafından denetimi ve kanunların anayasal denetiminin gerekip gerekmediği meselelerinde, toplum, hem hükümetin işlemlerinin kanunlara uygunluğunun, hem kanunların anayasaya uygunluğunun denetlenmesinden yana açık tercih belirtmektedir.

 

Yargı Reformu

 

Genellikle varsayıldığı gibi hukukun kendine özgü kuralları, dili, yöntemleri ve görevlileri olduğu, toplumun ve hayatın içinden değil kenarından izleyen ve gerekli müdahaleleri yapan bir sistem olarak değil de toplumun ve hayatın içinde bir sistem olarak ele alırsanız vatandaşların bu araştırmada ortaya çıkan bulguları üzerinden algıları, değerlendirmeleri önemlidir. Çünkü demokratik bir devlet ve toplum olmanın başlangıç yolu vatandaşın talep, beklenti ve duygularını dikkate almaktır. Bu anlamda bu araştırmanın genel bulguları bile ne kadar kapsamlı bir yargı reformuna, hukukun üstünlüğü inancının güçlendirilmesine, tüm bir zihniyetin elden geçirilmesine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.

Devlet-vatandaş ilişkilerinde ve vatandaşlar arasında sorun ve anlaşmazlıklar ortaya çıktığında beklenen “hukuk sisteminin” bu meseleleri çözüme ulaştırmasıdır. Bu fonksiyon toplumu bir arada tutar, toplumsal barışı sağlar. Ama bu fonksiyonun hakkıyla yerine getirilebilmesinin ön koşulu toplumun hukuk sistemine güveniyor olmasıdır. Hâlbuki bu ülkede çok uzun yıllardır yargının siyasallaştığı bilinir. Bu siyasallaşmanın, vatandaş-devlet ilişkileri üzerinde yürüdüğü, hukukun devletten ve siyaseten güçlü olanlardan yana çalıştığı kanaati yaygındır. Fakat bugün gelinen noktada bu araştırmanın bulguları, vatandaşta hukukun ve yargının güvenilirliğinin artık tümüyle azaldığını göstermektedir. Güçlü olanın sözünün geçtiği, hakkının korunduğu kanaati genel bulgularla bir arada ele alındığında daha derin bir sorunu ima etmektedir.

Bu bile kendi başına araştırmanın en önemli bulgusudur. Yine de hukuk ve adalet algıları, hukuka ve yargıya güven meselelerinde toplumda demografik kümelen-meleri aşan bir ortak bir gruplaşma, kümeleşme olup olmadığını analiz etmek bulguları yorumlamakta bir adım daha ileriye gidebilmek açısından yararlı olacaktır.  

Raporun tam metni için tıklayınız