Kontrolsüz kullanımı aşık olma eğilimini artıran antidepresanlar beyin tümörünü iyileştirir mi?

Kontrolsüz kullanımı aşık olma eğilimini artıran antidepresanlar beyin tümörünü iyileştirir mi?

Eski ilaçlar, farklı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir mi? Bu sorudan yola çıkan bir araştırma, antidepresanların beyin kanserine karşı etkili olduğu ortaya koyuyor.

Bu araştırmayı yürüten Profesör Geoff Pilkington, kanser araştırmalarında heyecanlı ve üretken bir döneme girildiğini düşünüyor.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre Pilkington, eski ilaçların yeni tedavi amacıyla kullanılabileceği fikrinde ve diyabet ilaçları da dahil, çok sayıda ilacı bu bağlamda incelediklerini söylüyor.

 

Klasik kanser tedavisinden farklı

 

Yapılan araştırma, özellikle bazı antidepresanların beyin tümörüne karşı çok etkili olduğunu ortaya koyuyor.

Buna göre, beyne ulaşabilen antidepresanlar, beyne girmeye çalışan toksinlere karşı doğal bir savunma sağlıyor.

Profesör Pilkington, 2003 yılından bu yana Portsmouth Üniversitesi'nde "trisiklik" olarak sınıflandırılan antidepresanları inceliyor. Pilkington, bu antidepresan türünün 20 çeşidinden yalnızca 4 tanesinin beyin tümörüne karşı etkili olduğunu ve beyin kanseri hücrelerini öldürdüğünü söylüyor.

Bu müdahale, kanserde tedavisinde yaygın olarak kullanılan ve kanserli hücrenin DNA'sına zarar vermeyi hedefleyen ilaçlardan farklılık gösteriyor.

Antidepresanlardaki klomipraminler, kanserli hücrelerin mitokondrisine saldırıyor. Mitokondri, hücrelerin çoğalmasını ve büyümesini sağlayan parçası olduğu için, kanserin yayılması bu şekilde engelleniyor.

 

'Belli sayıda hastada işe yarar'

 

Profesör Pilkington, kanser tedavisinin doğası gereği, antidepresan tedavisinin sınırlı sayıda beyin kanseri hastasında işe yarayabileceğini belirtiyor.

Hastaların zaman zaman hem kemoterapi, hem radyoterapi tedavisi görebileceğini kaydeden Pilkington, bu durumlarda antidepresanın da kullanılmasının hastanın yaşam kalitesini düşürebileceğini söylüyor:

"Antidepresan kullanımı, beyin kimyasını iyice yorarak, hastanın daha mutsuz olmasına neden olabilir. Veya hastanın çok yorgun hissetmesine ve hayat kalitesinin iyice düşmesine yol açabilir."

Pilkington ayrıca antidepresan tedavisinin yalnızca laboratuvar ortamında sonuç verdiğini, gerçek hayatta etkili olacağına dair hiçbir kanıt bulunmadığını da ifade ediyor. Nitekim laboratuvarda alternatif tedavi araştırmaları, ancak insanlara zarar vermedikçe yapılabiliyor.

Ancak profesöre göre "trisiklik" olarak sınıflandırılan antidepresanların işe yaracağına dair çok fazla delil var. Araştırma sırasında kötü huylu beyin kanserinden bile kurtulan hastaları buna örnek olarak gösteriyor.

 

Araştırma ve deneylerin fon sıkıntısı

 

Beyin kanseri, 40 yaş altı hastalarda en fazla ölümle sonuçlanan kanser türü.

İngiltere'deki kanser vakalarının yaklaşık yüzde ikisi beyin kanseri olarak açıklanıyor. Buna rağmen beyin kanserine, kanserle mücadeleye ayrılan bütçenin yüzde biri veriliyor.

İngiliz kanserle mücadele dernekleri, bu durumun yarattığı sorunlara dikkat çekiyor.

Profesör Pilkington da benzer maddi sıkıntılar yaşıyor ve araştırmaya fon bulamamaktan şikayet ediyor.

Özellikle de eski ilaçların kullanılması, tedaviyi ucuz kılıyor ve ilaç firmaları bu nedenle fon sağlamaya yanaşmıyor.

Pilkington, benzer klinik deneylere yeterince para ayrılmadığını kaydediyor.

Onkolog Doktor Matt Williams, bu tür klinik deneylerin, hasta başına, yaklaşık 4 bin Pound'a (Yaklaşık 14 bin Türk Lirası) mal olduğunu söylüyor. Ancak bu maliyete ilaçlar dahil değil.

İngiliz kanserle mücadele kuruluşu "Cancer Research UK", klinik deneylerin maliyetinin 100 bin ile birkaç milyon Pound arasında değişebileceğini belirtiyor.

İlaçların farklı amaçlarla tekrar kullanımı yönteminin gelişmesi ve yaygınlaşması ise, klinik deneylerin fonlanması sorununun aşılmasına bağlı görünüyor.