Koray Çalışkan
(Radikal - 21 Eylül 2012)
Haluk Koç 2006’da CHP Meclis Grup Başkanvekiliydi. 6 Kasım 2006 Radikal’de seçimlere 8 ay kala yayımlanan Neşe Düzel söyleşisinde oylarının artacağını iddia ediyordu: “CHP’nin oylarında bir yıldır ilginç bir istikrarlı yükseliş var... Bu trend sürecek. Seçimde oyumuz yüzde 30’lar veya üstü olacak.” CHP’nin MHP’liğe oynadığı, milli güvenlik devleti zihniyetinin partide tavan yaptığı ve dolayısıyla tabanın CHP’den iyice uzaklaştığı günlerdi. CHP %20’de kaldı.
Parti Sözcüsü Haluk Koç’un Oslo çıkışı ve ardından Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın ‘Oslo ve Kanlı Sonuçları’ açıklamalarının Erdoğan’ın CHP’ye bel altı vuruşlarının sonucunda yapıldığı bir gerçek. Ama bu çıkışlar “1938 için özür dilerim” diyen Erdoğan’ın doğrudan sorumlu olduğu Uludere konusunda özür dilememesi gibi nedenlerle imajının gayet zedelendiği zamanlara denk geliyor.
Basında bir yıl önce çıkmış belgeleri yayımlamak nasıl bir muhalefet anlayışı belli değil. Zaten ortada yeni bir şey olmadığını herkes söylüyor. Politik olarak da “görüşme zaten olur, niye olmasın” diyenler çoğunlukta. Hatta Koç ve Kılıçdaroğlu da bunu söylüyor. O zaman bu ne lahana turşusu diye düşünenler artıyor.
Koç’un çıkışı klasik bir milliyetçi parti refleksleriyle hareket ediyor. Gereksiz, yanlış ve stratejik olarak isabetsiz. Öncelikle sosyal demokrasinin prensipleriyle çelişiyor. Barışa değil savaşa çanak tutuyor. MHP kartıyla oynamak kararsız seçmeni CHP’ye değil, MHP’ye ve Ak Parti’ye yönlendiriyor. Yani ne oy kazanma ne de CHP’nin popülerliğini arttırma amacına ulaşıyor. Yeni CHP sözünün altında yatan felsefi ve evrensel ilkelerle bağdaşmayacak kadar ulusalcı ve milli güvenlikçi bu çıkış partinin politikalarının tartışıldığı ve yönüne karar verildiği, stratejilerinin belirlendiği MYK’da da tartışılmıyor. MYK üyelerinin haberi olmuyor. Yani parti içi demokrasi açısından da sorunlu. Bu nedenle partinin fikri olgunlaşmasına ve yenilik sözlerine mini bir darbe niteliği taşıyor. Erdoğan’a sorsaydınız, ne olmasını isterdiniz diye, CHP’de yeni Baykal düzeni diye cevap verirdi.
Sonuçta Ak Parti bir şut çekiyor, CHP dört gol yiyor. Milliyetçi/ulusalcı köşe yazarları hariç neden kimse CHP’yi kutlamıyor? Neden bu açıklamadan sonra mahcup ve kendini açıklamaya ihtiyaç duyan bir panikle hasar kontrolü yapılmaya çalışılıyor? Yapılması gereken 1 Ak Parti eleştirisine 1 isabetli ve olgun tepkiyle cevap vermekti. Haluk Koç partinin çizdiği iç siyaset ve Kürt sorunu rotasına ters, partiyi MHP çizgisine benzeten bir açıklamayla konuyu köpürttü. Üstelik bu çıkış Kılıçdaroğlu’nun Menderes kabri ziyaretini de sabote etmiş oldu. Dahası Erdoğan’ın BDP’yi bile muhatap kabul etmediği ultra milliyetçi günlerinde PKK’yı muhatap kabul ettiğini halka inandırmak neredeyse imkânsız. CHP muhalefeti bu noktada geçmişte yaşıyor. 2011’de olanları anlatıyor ama 2006’dan. Bu gidişle aynı dersi tekrar tekrar alıp %20’ye düşüldüğünde CHP’de neyi yenileyelim de %30’a çıkalım diye, yine, yeniden aynı sorular sorulacak. Söyleşilerde “yeni trendler var, seçimde yine “%30’un üzerinizdeyiz” denilecek. İnanan ve dinleyen kalırsa.