Afrika kıtasının seçimle iş başına gelen ilk kadın devlet başkanı olarak tarihe geçen Ellen Johnson Sirleaf, Liberya'yı 12 yıl yönetti. 5 bine yakını ülkesinde olmak üzere 11 binden fazla kişinin yaşamına mal olan 2014-16 Ebola salgını onun devlet başkanlığı sırasında yaşandı. Nobel Barış Ödülü sahibi Afrikalı siyasetçi, koronavirüs krizi günlerinde Ebola krizinden neler öğrenilebileceğini BBC için yazdı.
İşte Ellen Johnson Sirleaf'in o yazısı:
Sevgili dünya vatandaşları,
2014 yılının 19 Ekim günü, Batı Afrika'da yaşanan ve benim ülkemde de o gün itibarıyla 2 bin kişinin canını almış olan Ebola salgınının en ölümcül günlerinde, dünyaya insan gücü ve diğer kaynakların harekete geçirilmesi için bir çağrı yapmıştım.
Küresel bir pandemi olmasından korktuğumuz salgını önlemek için dünya çapında bir işbirliği sergilenmesini istemiştim.
Bugün bu vesileyle dayanışma mesajımı iletmek istiyorum.
Bundan yaklaşık altı yıl önceki çağrımda, Liberya'nın savaş geçirmiş ekonomisinin, zayıf sağlık sisteminin nasıl hastalığın hızla yayılmasına katkıda bulunduğunu anlatmış ve dünyanın Batı Afrika'daki krize müdahalesinin, dünya çapında kolektif sağlık güvenliği politikalarımızı şekillendireceğini söylemiştim.
Kontrol altına alınamayan bir salgının dünyanın neresinde, ne kadar sınırlı bir alanda olursa olsun bütün insanlık için bir tehdit olduğunu anlatmıştım.
Dünya, bu çağrıma olumlu yanıt verdi ve çok cesur adımlar attı.
Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde çok büyük kaynaklar harekete geçirildi. Daha sonra ABD de bu mücadeleye katıldı. Hastalığı hep birlikte defettik. Bunun sonucu olarak dünyanın en donanımlı bilim insanlarının işbirliği sayesinde bugün elimizde etkili deneysel aşılar ve anti-viral ilaçlar var.
Koronavirüs salgınıyla karşı karşıya olduğumuz bugünlerde dünya vatandaşlarına benzer bir çağrı yapıyorum. Bu çağrıyı Afrika ülkelerinin şu ana kadar salgından daha az etkilendiğinin ama virüsün bu konuda en az hazırlıklı olan kıtayı da yakında vuracağının bilinciyle yapıyorum.
Virüsün yayılmasını yavaşlatmak, bulaşma zincirini kırmak ve yükselen salgın eğrisini düzleştirmek için harekete geçmeliyiz.
Açık ki virüse karşı Asya'dan Avrupa'ya, Amerika kıtasına kadar ilk tepkilerimizde eksiklikler var.
İpuçları fark edilmedi, kıymetli zamanlar ziyan oldu.
Bilgiler gizlendi, küçük gösterilmek istendi ve üzerinde oynandı. Güven sarsıldı.
Korku insanları kaçmaya, saklanmaya, kendini korumak için stoklamaya yöneltir ama tek gerçek çözüm her zaman toplumsaldır.
Ben bunu çok iyi biliyorum. 2014 yılında bütün bu yanlış adımları attım. Dünyanın diğer köşelerinde salgına karşı tepki geliştirenler de yaptı. Fakat hatalarımızı düzelttik ve bunları birlikte düzelttik.
Dünyanın dört bir yanında salgının yayılmasını yavaşlatmak için sınırlar kapatılırken kritik bir dönemeçteyiz.
Gelin buradan yanlış bir ders çıkarmayalım. Bu herkesin kendi başına olduğu her ülkenin kendini kurtaracağı anlamına gelmiyor. Tam aksine bu sınır kapatmanın etkili olacağı üzerinden ortak bir tepki verildiğini gösteriyor.
Monrovia'daki evimden gelişmeleri izlerken en cesaret verici şeyin bilimsel bulgu, bilgi, uzmanlık, malzeme, ilaç, personel ve donanımın paylaşılması olduğunu görüyorum.
Bu ulusal düzeyde olduğu gibi, gideren artan bir şekilde sınır aşırı da yapılıyor. Gecikmiş bir tepki olmasına rağmen her bireyin, her ulusun üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Bunun farkına varmak Batı Afrika'da bizler açısından salgınla mücadelede bir dönüm noktası olmuştu. Liberya'da Ebola salgınından güçlenerek daha güçlü bir toplum olarak çıktık ve sağlık düzenini oturtmuş olmamız bugün bizi Covid-19 ile başetmede daha donanımlı kılıyor.
Hepimizin bu yollardan geçeceğine kuvvetle inanıyorum.
Bireylerin direnme ruhuna inancım tam. Kriz zamanlarında toplumun her düzeyinde liderler çıkacağına, dini ve toplumsal farklarımızın, duanın gücüne ve kendi meşrebimizce tanrıya olan ortak inancımızın yanında önemsiz kalacağına inanıyorum.
Önümüzdeki bir kaç hafta boyunca hepimiz çabalarken ben de dünya vatandaşlarının sağlığı ve refahı için dua edeceğim.
Herkesten şunu hatırlamasını istiyorum: İnsanlığımızın kaderi şu anda, "iyi" bir hayatın, diğerlerinin hizmetinde bir hayat olduğu temel gerçeğine bağlı.