Çin bir süredir dünya çapında 3 milyonu aşkın kişiyi hasta eden ve 200 bini aşkın insanın ölümüne yol açan Covid-19 salgını karşısında izlediği tutumdan dolayı başta ABD olmak üzere bazı ülkelerden gelen tepkilerle karşı karşıya kalıyor. Sebebi ise salgının ilk olarak Çin'in Vuhan bölgesinde ortaya çıktığının ancak Çin'in bunu uluslararası kamuoyuna geç haber verdiğinin düşünülmesi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın hafta sonu Pekin hükümetini salgının yayılmasını önlemekte çok yetersiz kalmakla eleştiren sözleri, Çin devlet medyasında öfkeli yorumlara sebep oldu.
Trump, daha önce de salgının yayılmasında üzerine düşen rolü oynamamak ve Çin yönetimine karşı fazla yumuşak olmakla suçladığı Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) ülkesinin yaptığı katkıları askıya aldığını açıklamıştı.
Avustralya başbakanı Scott Morrison da geçen hafta Trump ile bir görüşme yaptıktan sonra, büyük salgınların nereden kaynaklandığının; tıpkı daha önce bazı ülkelerin elindeki kitle imha silahlarını denetlemekle görevlendirilen silah denetçileri gibi, uluslararası olarak tayin edilen 'bağımsız müfettişler' tarafından araştırılmasını önerdi.
Başbakan Scott Morrison, Çarşamba günü yaptığı son açıklamada "Hükümetinin bu konuda izlediği tutumun makul ve sağduyulu olduğunu" söyledi.
Canberra'da basın toplantısı düzenleyen Morrison "Bu virüs dünya çapında 200 binden fazla insanın yaşamının sona ermesine sebep oldu. Küresel ekonomiyi kapattı. Olağanüstü etkiler yarattı. Böyle bir durumda dünyanın, bunun nasıl ortaya çıktığının bağımsız bir soruşturmayla değerlendirilmesini istemesi tamamen makul ve sağduyulu bir taleptir. Böylece gereken dersleri öğrenebilir ve bir daha aynı şeyin yaşanmasına engel olabiliriz" diye konuştu.
Avustralya'nın talepleri Çin'de öfkeyle karşılandı. Son günlerde Çin'de devlet kontrolündeki medya platformlarında Çin'i eleştiren ülkelere yönelik ağır yorumlar ve tanımlamalar dikkat çekiyor.
Bunlardan birinde Avustralya "Çin'in ayakkabısının altına yapışan sakız" diye nitelendi ve "ABD'nin maşası" olmakla suçlandı. Avustralya'nın bu tutumunun Çin ile ikili ilişkilerine ve ticaret ortaklığına kalıcı zarar verme tehlikesi taşıdığı söylendi.
Pazartesi günü Çin'in Avustralya büyükelçisi Jingye Cheng, Avustralya'nın soruşturma çağrılarının Çinli tüketicilerin Avustralya mal ve hizmetlerine yönelik boykota gitmesine yol açabileceğini söyledi.
İhracatının dörtte üçünü Çin'e yapan Avustralya için bu önemli bir tehdit ve Avustralya Dışişleri Bakanı Marise Payne, bu açıklamadan sonra Çin'i "ekonomik zorbalık tehdidinde bulunmakla" suçladı.
Salı akşamı Çin'in Global Times gazetesinin baş yazısı Avustralya'nın "panda dövücülük ve kurbanı suçlayıcılık" tutumu izlediğini kaydederek Morrison hükümetinin ikili ilişkilere tamir edilemeyecek bir zarar verecek maceracılık içinde olduğunu yazdı.
Fakat bugün açıklama yapan Avustralya Başbakanı Morrison, önerdiği bağımsız soruşturmanın hedef gözetmediğinde ısrar ederek Çin'le söz düellosuna girmeyi reddetti ve Çin'in tepkilerini "kendilerini ilgilendiren bir şey" diyerek geçiştirdi:
"Avustralya, kendi çıkarları ve küresel çıkarlar neyi gerektiriyorsa onu yapacak ve tabii ki bu konuda tam olarak ne olduğu konusunda doğru düzgün bağımsız bir değerlendirme yapılması konusundaki girişimleri desteklemeyi sürdüreceğiz."
Morrison Avustralya'nın Çin ile ilişkilerinin "iki tarafın da çıkarına" olduğunu vurguladı ve Çin ile ticaretlerinin esasen ham madde ihracatından oluştuğunu kaydederek, "Gelecekte bu ilişkinin değişmesi için bir sebep göremiyorum" diye konuştu.
Pekin hükümeti, salgının dünyaya yayılmasından Çin'i sorumlu tutan eleştirilere karşı sert bir diplomatik-politik kampanya sürdürüyor.
Çin'in, Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgınının dünyaya yayılmasını engelleyemediği için tazminat ödemesi gerektiğini ileri süren farklı uluslararası seslere karşı bir bariyer oluşturmaya çalışıyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang, Salı günkü brifinginde "ABD'li siyasetçiler göz göre göre yalan söylüyor" dedi.
Sözcünün bu sözlerinden bir gün önce Başkan Trump ABD'nin Çin'den koronavirüs salgınına yeterli şekilde müdahale edemediği için "yüklü" bir tazminat isteyebileceğini söylemişti.
Sidney'deki Lowy Enstitüsü'nden Çin uzmanı Richard McGregor, Çin'in tam da rakibi ABD, salgın, siyasi bölünmeler ve kitlesel işsizliğin pençesinde zayıf düşmüş görünürken hiçbir eleştiri kabul etmemesinin tartışmayı büyüttüğünü düşünüyor. McGregor, Çin hükümetinin bunu Washington aleyhine küresel pozisyonunu güçlendirmek için önemli bir fırsat olarak gördüğü kanısında.
ABD Başkanı Trump, Pazartesi günkü brifinginde Çin'in salgının sınırlarının ötesine yayılmasını engelleyebileceğini öne sürerek, "Salgının kaynağında durdurulabileceğine inanıyoruz" dedi ama bunun olabilmesi için Çin'in hangi adımları atmış olması gerektiğine dair bir açıklama yapmadı.
"Çin'den memnun değiliz" diyen Trump ayrıca salgının nereden kaynaklandığına dair ciddi bir soruşturma yürüttüklerini ve Çin'in birçok şekilde sorumlu tutulabileceğini de ekledi.
Çin hükümetinin bu sözlere tepkisi hızlı ve sert oldu.
Dışişleri Sözcüsü, Salı günü "Amerikalı politikacılara, suçu başkalarına yıkmak için numaralar çevirmek yerine, kendi sorunları üzerinde düşünmelerini ve salgını mümkün olduğu kadar çabuk kontrol almalarını tavsiye ediyoruz" derken bu sözleri yanıtlıyor gibiydi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde Missouri eyaleti de, Çin yönetime karşı salgınla ilgili suçlamalarla Amerikan mahkemelerine başvurmuştu. Çin Dışişleri Sözcüsü bu başvuruyu da "absürt" diye niteledi ve böyle bir davanın hiçbir somut hukuki temeli bulunmadığını söyledi.