Hürriyet yazarı Onur Baltürk, köşe komşusu Ahmet Hakan'ın Abdülmecid Efendi Köşkü'ndeki 15. İstanbul Bienali'yle eş zamanlı olarak sergilenen Ömer Koç koleksiyonunyla ilgili söylediği ifadelere tepki gösterdi. Baltürk, eserleri "sevimsiz, irrite edici, rahatsız edici, kusturucu, mide bulandırıcı, bağlamsız, anlamsız" sözleriyle niteleyen Hakan'a, "Elbette beğenmeme hakkı var. Rahatsız ediciliği de anlarım. Bağlamsız ve anlamsız asla değil zaten, onu geçelim. Ama 'kusturucu ve mide bulandırıcı' abartılı olmamış mı? Çok gerçek olduğu için mi kusturucu?" dedi.
Hakan, İKSV tarafından Koç Grubu ana sponsorluğunda düzenlenen 15. İstanbul Bienali ile eşzamanlı olarak Üsküdar Bağlarbaşı'ndaki Abdülmecid Efendi Köşkü'nde sergilenen Ömer Koç koleksiyonu eserlerine yönelik olarak "Senin Abdülmecid Efendin nü tablolar yapardı yavrum" başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Hakan, "Üryanlık deyip geçmeyelim hemen. Öyle böyle üryanlık değil. Sevimsiz. İrrite edici. Rahatsız edici. Kusturucu" diye konuşmuştu.
Hakan'ın köşesinde dün (24 Ekim 2017) saldırıyla ilgili şöyle konuşmuştu:
"Halife Abdülmecid Köşkü’nde modern sanat eserleri sergilenmiş. Eserlere baktığımda aklıma gelen tek cümle şu: Üryanlığın yalın ve müstekreh vurgusu! Üryanlık deyip geçmeyelim hemen. Öyle böyle üryanlık değil. Sevimsiz. İrrite edici. Rahatsız edici. Kusturucu. Mide bulandırıcı. Bağlamsız. Anlamsız. Amaçsız. Bir gazete köşesinde yayınlanamayacak kadar berbat şeyler."
Onur Baltürk'ün "Onun gibi bıkkınlıktan üstümüzü örtüyoruz" başlığıyla (25 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Ürkmüş, endişeli, hırpalanmış, öfkeli ve yalnız...
Sanki onu tahrip etmeye çalışanları önceden biliyormuş gibi kendini korumaya almış ve üzerini hırkasıyla örtmüş...
Heykelleri dünyanın dört bir tarafını dolaşan Ron Mueck’in Abdülmecid Efendi Köşkü’nde sergilenen ve küçük bir grup tarafından saldırıya uğrayan Hırka Altındaki Adam adlı eserinden bahsediyorum.
Ron Mueck’in heykelleri sadece çıplak değildir. Öyle algılamak esere hakaret olur.
Mueck’in heykelleri dibine kadar gerçektir. Bu yüzden şaşırtıcıdır ya.
Gözaltı torbasını da görürsün Mueck’in eserlerinde, göbeği de kılı da tüyü de kırışıklığı da...
Hatta yaşlı insan heykelleri çok daha ünlüdür Mueck’in. Yani olduğu gibi aktarır insanı.
Bu yüzden saatlerce incelemeye doyamaz, “Nasıl bu kadar gerçek yapabilmiş?” diye bakakalırsın.
En azından dünyada böyle. Peki ya bizde?
Önceki güne kadar aslında bizde de öyleydi.
15 bine yakın insan hayretle izledi Mueck’i ve diğer sanatçıların eserlerini.
Ama küçük bir grubun saldırganlığı, anlayışsız hali her şeyin önüne geçti.
Hırka altındaki adam aslında durumumuza cuk oturdu işte: Onun gibi endişeli ve öfkeliyiz...
Anlaşılmadığımız için de bıkkınlıktan üstümüzü örtüyoruz.
Ahmet Hakan, Ron Mueck’in heykeli için sevimsiz, irrite edici, rahatsız edici, kusturucu, mide bulandırıcı, bağlamsız, anlamsız ifadelerini kullanmış.
Elbette beğenmeme hakkı var. Rahatsız ediciliği de anlarım. Bağlamsız ve anlamsız asla değil zaten, onu geçelim. Ama “kusturucu ve mide bulandırıcı” abartılı olmamış mı? Çok gerçek olduğu için mi kusturucu? Sokaktaki herhangi biri gibi bu heykel. Yani normal. Mueck’in diğer eserlerinde olduğu gibi...
Ron Mueck kafasındaki eseri önce kalemle kâğıda aktarıyor. Ardından balmumu ya da kilden küçük maketler hazırlıyor. Bu maketlerin istediği boyutlardaki heykellerini yaparak kalıbını çıkarıyor.
Tarzı hiperrealist olarak bilinen Mueck’in uluslararası arenada dikkatleri üzerine çektiği ilk eseri ise Londra Kraliyet Sanat Akademisi’nde sergilenen Ölü Baba.
Bu heykel, ölümüne yetişemediği babasının son hatırası için yapılmış.
Ve üzgünüm, bu heykel de çıplak!
Tabii sadece çıplak olarak algılayanlar için çıplak...
Geri adım atmayan bir açıklama
Koç Grubu’nun saldırıyla ilgili yaptığı açıklama çok yerindeydi. Gayet anlaşılır ifadelerle, eserin sergilendiği köşkün özel mülk olduğunu ve daha önce ibadethane olarak kullanılmadığını belirttiler.
Açıklamanın en vurucu kısmı ise şuydu:
“Kendisine hitap edeni sanat olarak görüp etmeyeni hayal gücü ve aşırılıklar üzerinden tehdit ve baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmak, sığ bir yaklaşımdan öteye gidemez ve kabul edilemez.”
İstanbul gece hayatının tamamen canlı müziğe teslim olduğu bugünlerde bir pazartesi gecesinin de boş geçmemesi gayet anlaşılır.
Bakınız, pazartesi geceleri People’da sahne almaya başlayan Mehmet Erdem.
Erdem’i seven, takip eden bir kitle var. Nerede çıkarsa çıksın onu takip ediyorlar.
Bu yüzden olsa gerek, People bu en ölü gecede bile doluydu, coşkuluydu.
Peki Mehmet Erdem’in sırrı ne?
* Çok damardan giriyor. Hele peş peşe Ahmet Kaya şarkıları söylediğinde herkes efkarlanıyor.
* Sesi şahane olduğu gibi orkestrasındaki enstrümanlar da özenle seçilmiş. Hiçbir ses yormuyor, zevkle şarkıya eşlik etmenizi sağlıyor.
* Mehmet Erdem pek konuşmuyor, kendini şarkılara teslim ediyor. Mütevazı ve gereksiz şovdan kaçınıyor.
* Sonuçta o kadar sıkı takipçisi olmadığım halde bir kez daha performansını izleme hevesi uyandırdı bende Mehmet Erdem.