Kot taşlama işçileri: Ölüm sırası bizde biliyoruz

Kot taşlama işçileri: Ölüm sırası bizde biliyoruz

Kot taşlama işi sırasında yakalandıkları hastalık yüzünden makineye bağlı olarak yaşamaya çalışanlar, henüz dört gün önce bir arkadaşlarını aynı hastalıktan kaybetti. Şimdi ise “Ölüm sırası bizde. Biliyoruz” sözleriyle, yaşamaya çalışıyorlar.

Bahar Kılıçgedik'in Taraf'ta yayımlanan haberi şöyle:

Köylerinden kalkıp gittikleri İstanbul’da orada-burada geceyi geçirip gündüzleri de havalandırması bile olmayan kot taşlama atölyelerinde, çok değil altı ay ile iki yıl arasında sigortasız çalıştıktan sonra ölmek için memleketlerine dönüyorlar. İşte 350 haneli Bingöl’ün Karlıova Taşlıçay Köyü, bu yerlerden sadece biri. Köyde her evde neredeyse ölümü bekleyen bir Silikozis hastası yaşıyor.

Taşlıçay Köyü’nde taziye çadırı kurulmuş yine. Dört gün önce yaşamını yitiren Vedat Yıldırak’ın yakınları, arkadaşları birarada. Hem başsağlığı diliyorlar birbirlerine hem de Vedat’ı da aralarından alan Silikozis hastalığını anlatıyorlar. Köyün kaderi gibi bu hastalık. Bugüne kadar Silikozisten ölen 51 kişinin 15’i bu köyden. 350 haneli köyün neredeyse her evinde bir Silikozis hastası var. Bunlardan 15’inin durumu ağır, makineye bağlı olarak yaşam mücadelesi veriyorlar.

 

'Ölüme yaklaştığımızda maaş bağlanıyor'

 

Köyde Silikozis hastalığı için ‘Kot hastalığı’ deniliyor. İstanbul’daki merdiven altı, kaçak atölyelerde kot taşlama işi sırasında yakalanılan bir göğüs hastalığı olduğunu hepsi biliyor ama kot hastalığı demeyi tercih ediyorlar. Taziye çadırında olan Silikozis hastaları Taraf’a sıkıntılarını, beklentilerini, zaman zaman da çaresizliklerini anlatıyor. Ortak şikâyetlerinden biri maddi sıkıntı. Devlet 61 kişiye bu hastalık nedeniyle maaş bağlamış ama çok ilginç bir detay var. Maaş alabilmek için hastalık oranının 3’te 3 olması gerekirmiş. Yani hastalığın en ileri devresinin ortaya çıkması. Hastalık oranı henüz bu seviyede olmadığı için maaş bağlanmayan Silikozis hastalarının durumunu Taşlıçay muhtarı Atik Oral anlattı:

“Birçok hasta evine yürümekte zorlanıyor. Bu hastaları en kısa mesafeye bile arabayla götürüyoruz. Bu hastalara yeterli düzeyde yardım yapılmıyor. Zaten ölüme yaklaştıkları zaman hak sahibi olabiliyorlar. Örneğin bir kişi yeni hastalığa yakalanmışsa, Silikozis hastalığı daha gelişmemişse bu kişiye maaş verilmiyor. Ancak ölüm riski arttığında, hastalık tüm vücudu sardığında para yardımı yapılıyor. Oysa sen bu parayı erken ver ki bu insanlar tedavi olabilsin.”

 

Ne ilçede ne ilde uzman doktor var

 

Hasan Dündar 26 yaşında evli bir kız çocuğu babası. 1997-2004 yılları arasında İstanbul’un; Mahmutbey, Bayrampaşa, Sultanbeyli ilçelerinde kot taşlama işinde çalıştıktan sonra Silikozis hastalığına yakalanmış. Solunum güçlüğü çeken Hasan Dündar, makineye bağlı olarak yaşayanlardan biri. “En ufak bir soğuk algınlığında hastanede haftalarca tedavi görmek zorunda kalıyorum. Karlıova’da uzman doktor bulunmadığından Bingöl merkezdeki hastaneye gidiyoruz orada da göğüs hastalıkları doktoru bulunmuyor. Oradan da Erzurum’a gitmek zorunda kalıyoruz. Hayatımız yollarda geçiyor. Bu köye ya da ilçeye en azından bu konuda uzman bir doktor verilerek acılarımız biraz daha dindirilebilir”.

 

Hakkını ararken bir de haciz çıktı

 

Hasan Dündar kendisinden çok daha bir yaşına basmamış Eda isimli kızını ve eşini düşünüyor. Onlar için hâlâ ayakta kalmaya çalıştığını söyleyen Dündar, hastalığını öğrenir öğrenmez çalıştığı iş yeri sahibi hakkında dava açmış. Ama yaşanan gelişme onu bir kez daha hayal kırıklığına uğratmış:

“Mahmutbey’de Coşkun D.’nin sahibi olduğu Coşkun Kot Yıkama isimli atölyede 2000-2001 yılları arasında çalıştım. Hasta olunca Bakırköy 10. İş Mahkemesinde dava açtım. Mahkeme sonuçlandı. Sanık avukatları davaya hiç katılmadı, ben hastalığım nedeniyle gidemedim ve dava tamamen ortadan kaldırıldı. Mahkeme davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun avukatlık ücreti olan 1.200 TL’nin benden alınmasına karar verdi. İcra Dairesi’nden yazı geldi bana, bu parayı hem de faiziyle ödemem istendi.”

 

Sıra bende biliyorum

 

Sait Gündoğdu 48 yaşında ve 10 kişilik nüfusa sahip. 1999-2004 yılları arasında İstanbul Güngören’de kot taşlama atölyesinde çalışan Gündoğdu, aynı atölyede çalışan bir akrabasının Silikozis hastalığına yakalandığını öğrenince muayeneye gidiyor ve acı gerçeği öğreniyor:

“Bende Silikozise yakalanmıştım. Makineye bağlı yaşıyorum buna yaşamak denilirse. Birçok akrabam öldü. Sıra bende iyi biliyorum. Yapacak bir şeyin de olmadığını biliyorum. Bize tek çare organ nakli deniliyor ama bunu kaldıracak ekonomik gücümüz yok.”

 

Aynı aileden 36 kişi Silikozis hastası

 

Hastalıkla boğuşanlardan biri de Naif Demir. Aileden tam 36 kişi Silikozis hastası. Baba oğul, kardeş ve yeğenlerden oluşan hastalardan bazılarının durumu ağır. Demir’lerin evinde biraraya gelen Mehmet Aydar, Berat, Sedat, Yunus, Hayrettin Demir ve Hayattin Oral adlı geçlerin hepsi Silikozis hastası. “Ölüm sırası bizde, biliyoruz” diyen gençler hiç olmazsa ailelerine sahip çıkılmasını istiyor.

 

SİLİKOZİS HASTALIĞI NEDİR?

 

Silikozis, taş ocağı, tünel ve diğer maden işçilerinin silisyum tozlarını uzunca bir süre solumaları sonucu gelişen bir göğüs hastalığı. Özellikle akciğerleri tamamen tüketen hastalık uzun süre belirti vermeksizin sinsice ilerliyor. Akciğer dokusundaki değişiklikler zamanla nefes darlığı, hızlı solunum, öksürük, halsizlik, göğüs ağrısı, ses kısıklığı, morarma, kan öksürme gibi belirtiler gösteriyor. Bütün bu belirtiler genellikle ilerlemiş vakalarda ortaya çıktığı için hastalığın teşhisinde gecikmeye neden oluyor. Silikozis hastaları tüberküloz hastalığına yakalanma riskleri diğer insanlara oranla daha yüksek.