Yeni Şafak gazetesi yazarı Yalçın Çetinkaya, kötü okunan ezanların rahatsız edici olduğunu söyleyerek, “Nâçizâne müezzin arkadaşlara bir tavsiyede bulunayım: Mikrofonu elinize alıp ezana başladığınızda lütfen bir de avazınız çıktığı kadar ve gırtlağınızı yırtarcasına bağırarak ezan okumayın. Normal bir tonlama ile okuyun. Mikrofon zaten sizin kısık sesle okuduğunuz ezanı bile hoparlör vasıtasıyla dışarıya duyuracaktır. Böyle yaparak, çok önemli bir 'namaza davet sünneti'ni davet olmaktan çıkarıyor ve insanları camiye gidip namaz kılmaya niyetleri varsa da, bundan soğutuyor olabilirsiniz” dedi.
Yalçın Çetinkaya’nın Yeni Şafak’ta “Kötü okunan ezan da bir nevî zulümdür” başlığıyla yayımlanan (21 Eylül 2014) yazısı şöyle:
İstanbul gibi bir medeniyet şehrinde ezanlar rahatsız edici okunuyor. Bu konuda daha önce de yazılar yazdım, yıllar önce haftalık bir dergide bu konuda bir dosya da hazırlamıştım. Hazırladığım bu dosya üzerine o zamanki Diyanet İşleri Başkanı işi ciddiye almış ve bazı girişimlerde bulunmuş, müezzinlerin eğitimi konusunda çalışmalar başlatmıştı. Fakat müezzinlere ders verecek veya vermekte olan arkadaşların elbette iyi niyetli çabaları istenilen sonucu vermemiş ve vermiyor olmalı ki, bir ilerleme kaydedilemiyor ve ezan İstanbul genelinde yine oldukça kötü okunmaya devam ediyor. Müezzinleri eğiten arkadaşların iyi niyetli çabalarından daha mühim bir şey var, o da müezzinleri eğitmek konusundaki yeterlilikleri. Bu konuda ne kadar ehliyetli oldukları tartışılacak bazı kimseler, müezzinleri ezan konusunda şan teknikleriyle eğitmeye kalkıyorlar. İnternette bu konuda izlediğim bazı videolarda gördüklerim karşısında gerçekten verilen emeğe de harcanan zamana da üzülüyorum.
Ezanın kulaklara kötü bir ses olarak ulaşmasının en büyük sebeblerinden bir tanesi de mikrofonun doğru kullanılmaması. Mikrofon, çok küçük bir sesi bile yükseltmek ve uzaklara duyurmak maksadıyla kullanılan bir alettir. Fakat mikrofonu eline geçiren müezzin kardeşimiz bağırmaya başlıyor ve ezan maalesef tahammül edilmez hâle geliyor. Nâçizâne müezzin arkadaşlara bir tavsiyede bulunayım: Mikrofonu elinize alıp ezana başladığınızda lütfen bir de avazınız çıktığı kadar ve gırtlağınızı yırtarcasına bağırarak ezan okumayın. Normal bir tonlama ile okuyun. Mikrofon zaten sizin kısık sesle okuduğunuz ezanı bile hoparlör vasıtasıyla dışarıya duyuracaktır. Böyle yaparak, çok önemli bir 'namaza davet sünneti'ni davet olmaktan çıkarıyor ve insanları camiye gidip namaz kılmaya niyetleri varsa da, bundan soğutuyor olabilirsiniz. Özellikle sabah ezanlarında buna dikkat edilmiyor ve genellikle müezzinler avazı çıktığı kadar bağırıp ezan okuyarak güzelim ezanı rahatsız edici bir bağırıp çağırmaya dönüştürüyorlar. Lütfen bu konuda özen gösterilsin.
Bir başka önemli husus da, mikrofonun çeşitli insan ses tonlarına yaptığı olumsuz katkı hakkında. Mikrofon, sesin yükseltilmesi için teknik bir katkıdır ve ucuz veya kötü bir mikrofonla genellikle kötü sonuçlar alınmaktadır. Ancak özellikle tiz seslerin yükseltilmesinde mikrofonun çok olumsuz bir katkısı olduğunu belirtmeliyim. Tiz erkek sesleri, mikrofon tarafından yükseltildiğinde çıkan ses, metalik karışımla daha da çirkinleşiyor. Dolayısıyla tiz sesli müezzinlerin ezan okumamaları ya da tiz sesli kimselerin müezzinlik yapmamaları ya da yapacaklarsa da iç müezzinlikle yetinmeleri daha doğru olacaktır. Müezzinlerin hepsinin aynı ses grubunda olması elbette mümkün değildir ama en azından müezzinlere mikrofonu nasıl doğru kullanacakları öğretilebilir. İç ezanı güzel okuyan ama mikrofonu eline aldığında mikrofonun sesini fazla yükseltmesi sebebiyle sesi de kötü çıkan müezzinler de biliyorum.
Aslında yapılacak en doğru şey, şu mikrofonu hayatımızdan çıkarmak ve ezanlarımızı mikrofonsuz, eskiden olduğu gibi minareye çıkarak okumak olmalıdır. Yüksek minarenin merdivenlerini günde beş defa tırmanan müezzinlerin nefesleri açılacak, böylece hem sesleri daha gür çıkacak hem de ezan daha güzel okunuyor olacak ve hiçkimse ezandan rahatsız olmayacaktır. Bunu alnı günde beş defa secdeye giden, güzel ezan işittiğinde bütün meşguliyetlerini bırakıp dinleyen, ezana herkesten daha fazla önem veren bir Müslüman evlâdı olarak yazıyorum. Ezana bir düşmanlığım yoktur, ama bu güzel ve önemli daveti çirkinleştirenden şikâyet etme hakkım vardır. Ayrıca ezanın kötü okunuşundan şikâyet etmek için dinsiz, ateist, laik falan olmaya da gerek yoktur. Bu bir hassasiyet meselesidir ve bu hassasiyet, öncelikle Müslüman kimselerde olmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nda konu ile ilgili görevlilerden ve müftülük görevlilerinden, konuya doğru ve sağlıklı bir şekilde eğilmelerini rica ediyorum. Ezan hepimiz için önemli ve güzel ezanlar dinlemek hepimizin hakkı. Kötü okunan ezanları ve müezzinleri işitmemek için sağır olmamız ya da duyarsızlaşmamız mı gerekiyor? Kötü okunan ezan, bu konuda duyarlı her Müslüman için… hassas kulaklara sahip her insan için bir nevî zulümdür. İslâm zulüm dîni değildir ve bu zulmü 'İslâm adına' yapmaya kimsenin hakkı yoktur!