Kriz anlarında, bilgi kirliliği ile nasıl mücadele edilir?

Kriz anlarında, bilgi kirliliği ile nasıl mücadele edilir?

15 Temmuz gecesi yaşanan gelişmeler sosyal medyayı da hareketlendirmişti. Sosyal medyada çok sayıda kaynağı belli olmayan içerik ve fotoğraf paylaşımı kimi zaman yanlış bilginin de yayılmasına neden oldu. Dijital medya, mobil habercilik konularında araştırmalar yürüten gazeteci Mehmet Atakan Foça’ya göre yanlış bilginin yayılmasını önlemek, özellikle kriz dönemlerinde hayati önem taşıyor.

Foça, doğru bilgi paylaşımı sorumluluğu ve özellikle kriz dönemlerinde taşıdığı hayati önem konularında DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Mehmet Atakan Foça, sosyal medyayı hızlı ve etkili bir şekilde kullanırken, başkalarının hayatını tehlikeye sokacak, çatışmayı körükleyecek paylaşımların önlenmesi için neler yapılabileceğini anlattı.

DW Türkçe: Darbe girişiminin akşamı ve sonrasında özellikle sosyal medya üzerinde yanlış bilgiler de hızlı şekilde yayıldı. Bu konuda sizin izlenim ve tespitleriniz neler?

Foça: Bu tarz kriz anlarında yurttaşların neler olup bittiğini çok hızlı anlama ve kavrama şansları olmuyor. Haber kanallarının eksik veya çarpıtılmış haber vermesi, sosyal medyanın yavaşlatılması da buna eklenince tam bir karmaşa hâkim olabiliyor. Darbe girişimindeki bu "ne olduğunu anlayamama" belirsizliği neredeyse saatlerce sürdü. Üzerinden dört gün geçmesine rağmen hala yanlış bilginin yayılma sebebinin en temelinde bu var. Yeterli ve doğru bilgi edinemeyen yurttaşlar önlerine gelen ilk bilgi kırıntısına sarılma ihtiyacı hissediyor, bu da yanlış bilgiyi çoğaltıyor.

DW Türkçe: Yanlış bilgilerin hızla yayılmasının sebepleri neler? Bunların arkasında hangi aktörler var? En çok hangi konularda yaşanıyor?

Foça: En büyük sebep internette paylaşım yaparken çok duygusal davranmamız ve herkesin paylaştığı şeyin doğru olacağına dair naif inancımız. Bir diğer sebep bir önceki soruda da bahsettiğim gibi sansür, yayın yasakları veya sosyal medyanın engellenmesi, yavaşlatılması. Bazı çok takipçili troller ve eşik bekçileri de yanlış bilgiyi yayma sürecini hızlandırıyor. Panik ve doğru haber alamama nedeniyle yapılan yanlışlar, bilinçli manipülasyonla kendi tarafının haklı olduğunu göstermeye çalışmak için yapılan paylaşımlar, trollerin eğlence amaçlı ortalığı karıştırmaları gibi. Çok fazla örnek var… Konu sınırlaması yok diyebilirim, futboldan siyasete, magazine kadar her konuda yanlış bilgi yayılabiliyor.

DW Türkçe: Sosyal medyada yer alan bilgilere ne kadar güvenebiliriz? Facebook’ta, Twitter’da neyin gerçek, neyin propaganda ya da manipülasyon amaçlı olduğunu nasıl ayırt edebiliriz? Paylaşmadan önce doğruluğunu nasıl kontrol edebiliriz?

Foça: Eh, televizyonda izlediğimiz haberlere ne kadar güvenemiyorsak sosyal medyaya da o kadar güvenemiyoruz. Ama sosyal medyadaki gücümüz, doğruyu ortaya çıkarabilecek araçların elimizde olması. Yani bir Google araması veya fotoğrafın kaynağının tespit edilmesi çok şeyi değiştirir. Televizyon ya da basılı gazetedeki haberlerin üzerine sağ tık yapıp, Google'da arat diyemiyorsunuz. Oradaki yanlış bilgi alıp başını gidiyor, durdurma şansınız yok.

DW Türkçe: Özellikle kriz dönemlerinde yanlış, yalan, manipülasyon amaçlı bilgilere karşı daha fazla dikkatli olmak gerekiyor. Burada ne tür risk ve sorumluluklar bulunuyor?

Foça: Bu tarz anlar her zaman hayati öneme sahip. Hayati derken gerçekten insan hayatını kastediyorum. Gerçekten olaylarla ilgisi olmayan insanların fotoğraflarının paylaşıldığını görüyoruz. Bu insanların ve ailelerinin psikolojik veya fiziksel hasara uğramasını istemeyiz. Çatışma anlarında manipülatif içerikler, tarafları kızdırabilir, çatışmayı büyütebilir.

DW Türkçe: Paylaşılan bilgilerin doğruluğunu kontrol etmek sadece gazetecilerin sorumluluğu mu? Sosyal medya kullanıcıları da böyle bir sorumluluk taşıyor mu?

Foça: Elbette. Öncelik gazeteciler hatta çok takipçisi olan eşik bekçilerinde. Ancak her kullanıcının sorumluluğu var. Başka bir kişinin hayatını tehlikeye sokacak, çatışmayı körükleyecek paylaşımları yapmama, paylaşım yaparken doğru mu değil mi araştırma sorumluluğu var.

DW Türkçe: Özellikle gazetecilerin, basın kuruluşlarının sosyal medya paylaşımında daha temkinli, özenli hareket ettiğini düşünüyor musunuz? Bu son darbe girişimiyle ilgili izleniminizi aktarabilir misiniz? Sizce nasıl bir sınav verildi?

Foça: Tam anlamıyla fecaatti. Bence herkes sınav kağıdını yırtıp sağdaki soldakine laf sokmanın peşindeydi. Krizler sıklaştıkça ve arttıkça soğukkanlılığımızı daha da yitirdiğimizi düşünüyorum. Bir gazetecinin başka bir gazeteciyi hedef göstermesini kabul edilemez buluyorum. Basın kuruluşlarının ise internet platformlarında içerik yöneticilerinin değil sahiden gazetecilerin bulunması gerekiyor. Daha fazla tık uğruna insan hayatıyla oynanıyor.

DW Türkçe: Basına güven ve haber okuyanların sayısı son yıllarda azaldı. Bunun yerine sempati ya da yakınlık duyulan kesimlerin, basın kuruluşlarının, insanların, fenomenlerin paylaştığı görüş, haber, sosyal medya paylaşımları gerçek kabul ediliyor. Siz de bu izlenimleri paylaşıyor musunuz? Bunun yol açtığı sıkıntılar neler?

Foça: Bunun sonucu çok derin bir kutuplaşma ve herkesin kendi fanusuna çekilmesi. Sosyal medyada özellikle Facebook'ta bir realite var: Yankı fanusları. Herkes duymak istediği görüşü Facebook'unda tutuyor. Diğer herkesi dışarı itiyor ve kendini bir fanusun içine hapsediyor. Bu fanuslar arasındaki geçişler git gide kapanır hale geldi. Her fanusun yanlış bilgisi ve doğru algısı başka. Buralardan bilgiyi çekmek ve düzeltip yerine koymak çok zorlaşıyor.