Dünya Bankası: Krizin üstesinden gelmek için çok daha fazla çaba gösterilmeli. Durum yoksul ülkeler için hızla ‘insani felakete’ dönüşüyor. Dünya Bankası Başkanı Zoellick, 'Bu yıl başta kadın ve çocuklar olmak üzere 50 milyondan fazla kişinin yoksullaşmasına neden olan küresel ekonomik kriz, birçok yoksul ülke için insani ve kalkınma felaketine dönüşüyor' diye konuştu. Zoellick, küresel ekonomik krizin üstesinden gelmek için çok daha fazla çaba gösterilmezse bu durumun yoksul ülkeler için ‘insani felakete’ dönüşeceği uyarısında bulundu. Radikal gazetesinin yaptığı derlemeye göre Zoellick, IMF-Dünya Bankası bahar dönemi toplantılarının sonunda yaptığı konuşmada, bağışta bulunan ülkelere, küresel ekonomik krizin ciddi biçimde etkilediği yoksul ülkelere yardım için verdikleri sözleri hızla yerine getirmesi çağrısında bulundu. Zoeellick, “Bu yıl özellikle kadın ve çocuklar olmak üzere 50 milyondan fazla kişinin mutlak anlamda yoksullaşmasına neden olan küresel ekonomik kriz, birçok yoksul ülke için insani ve kalkınma felaketine dönüşüyor” dedi. (Dünya Bankası, mutlak yoksulluk tanımını günde 1.25 doların altında yaşamak zorunda kalan insanlar için kullanıyor). ‘Sonunu kimse bilmiyor’ Yoksul ülkelerin bazılarının ‘krizin ikinci ve üçüncü dalgaları’ tarafından vurulduğunu, hiç kimsenin krizin ne kadar süreceği ya da düzelmenin ne zaman başlayacağını bilmediğini ifade eden Zoellick, “Dünyanın eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğuna, yoksul insanları daha fazla acı çekebileceğine dair yaygın bir mutabakat var ve bir insani felaketi önlemek için zamanında müdahaleyi sürdürmeliyiz” diye konuştu. Zoellick, mali krize karşı acil önlem alınmaması halinde, insani bir felaketle yüzleşileceği uyarısında bulundu. Zoellick’e göre kriz görülmemiş boyutlarda olabilir. Robert Zoellick, dünyanın, daha önce görülmemiş bir ekonomik krizle yüzleştiği yolunda yaygın bir kanaat oluştuğunu söyledi. Zoellick, insani bir krizi önlemek için harekete geçilmesi gerektiğini belirtti. Dünya Bankası Başkanı, gelişmiş ülkelere, kalkınmakta olan ülkelere yardıma yönelik taahhütlerini yerine getirme, hatta yardım miktarını artırmayı değerlendirme çağrısı yaptı. Robert Zoellick, Birleşmiş Milletler’in 2000’de duyurduğu, Milenyum Kalkınma Hedefleri’nin çoğunun yerine getirilmesi konusunda ise umutsuz konuştu. Kalkınma hedefleri zorda Zoellick, “Bu kriz öncesi dahi, 2015’e kadar yoksulluğu yenmeye yönelik Milenyum Kalkınma Hedefleri, biraz abartılı görünüyordu. Yaptığımız son araştırma, maalesef, üzerinde anlaşılan sekiz küresel hedefin çoğuna ulaşılamayacağını gösteriyor. Dünya Bankası Başkanı, bu hedefler arasında açlıkla, hamilelik sırasındaki ölümlerle, HIV/AIDS-sıtma ve diğer önemli hastalıklarla mücadelenin de olduğunu söyledi. Zoellick ayrıca 2009 yılında, 55 ila 90 milyon arasında kişi daha, kendilerini aşırı yoksul kesim içinde bulacağını, kronik açlık çeken insanların sayısının da bu yıl 1 milyarı aşmasının beklendiğini ifade etti. Zoellick, bu sözleri dışında, dünya çapında yeni iş olanakları yaratılması ve ekonomik büyüme yolunda adımlar atılmasına yönelik bir dizi girişim de açıkladı. Bu girişimler arasında, özellikle Afrika’da, 55 milyar dolarlık yeni altyapı projeleri de bulunuyor Bu arada, Uluslararası Para Fonu Başkanı Dominique Strauss-Kahn, IMF ile Türkiye arasında gelecek haftalarda bir program üzerinde anlaşmaya varılacağına inandığını söyledi. ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner da, küresel ekonomik krizin, yoksullukla mücadelede elde edilen kazanımları tersine çevirme tehdidi yarattığını söyledi. Geither: Fakirliğe tehdit Dünya Bankası başkanlığındaki kalkınma bankalarının birçok insanı yoksulluktan kurtarmak ve sürdürülebilir büyümeyi ilerletmek için gösterilen uluslararası çabalarda ön saflarda yer aldığını belirten Geithner, kalkınma bankalarının yardım işlerini şeffaflıkla yapması gerektiğinin önemli olduğuna işaret etti. Geithner, bankaların kaynaklarının, ‘yoksulların ihtiyaçlarını gidermek dahil, uzun vadeli kalkınma amaçları üzerinde en fazla etkiyi başarmak’ için kullanılması gerektiğini vurguladı. Dünya Bankası, yoksul ülkelere kamu yatırımları için 55 milyar dolardan fazla kaynak sözü vermiş, sağlık, eğitim ve diğer sosyal güvenlik programları için kredilerini 12 milyar dolara çıkarmıştı. IMF’den tahvil Bu arada IMF, güç durumdaki ülkelere borç vermek amacıyla kaynak yaratmak için tahvil çıkaracak. Londra’da 2 Nisan’da yapılan G20 zirvesinde IMF’ye aktarılması planlanan 750 milyar dolar kaynağın nasıl sağlanacağı tartışmaları sırasında, IMF’de daha fazla söz sahibi olmak isteyen Çin, Brezilya ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler, uzun vadeli kredi yaratmak amacıyla alternatif önlem olarak Fon’un tahvil satmasını istediler. IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, Çin ve diğer ülkelerin tahvil satın almayla ilgilendiklerini dile getirdiklerini söyledi. 80’lerde gündeme geldi IMF, 1980’li yıllarda da tahvil satma fikri gündeme gelmesine rağmen, daha önce hiçbir zaman tahvil çıkarmadı. Ek kaynağın, ihracatı düşen ve yabancı yatırımların azaldığı Latin Amerika, Doğu Avrupa ve başka yerlerdeki ülkelere yardım olarak kullanılabileceği belirtildi. Birçok yoksul ülke ve sivil toplum kuruluşları uzun süredir IMF’yi gelişmekte olan ülkelere yeteri kadar söz hakkı vermemekle eleştiriyor. ABD Hazine Bakanı Geithner, gelişmekte olan ülkelere IMF’de daha fazla söz hakkı vermesi, IMF Yönetim Kurulu’ndaki 24 sandalyenin gelecek üç yılda 20’ye indirilmesini, gelişmekte olan ülkelerin sandalye sayısının aynı kalması çağrısında bulundu. Londra’daki G-20 zirvesinde küresel krizin üstesinden gelmek için IMF, Dünya Bankası ve diğer uluslararası kredi kuruluşlarına 1.1 trilyon dolar kaynak sağlanması, IMF’ye kredi vermesi için 500 milyar dolar ve Özel Çekim Hakkı için 250 milyar dolar kaynak verilmesi kararlaştırılmıştı. IMF: Gelecek haftalarda anlaşırız Gazetecilerin Türkiye ilgili sorularını yanıtlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, görüşmelerin sürdüğünü ifade etti. Strauss-Kahn, “Gelecek haftalarda bir anlaşmaya varılacağına inanıyorum” diye konuştu. IMF Başkanı Strauss-Kahn, IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky ile Washington’da bulunan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in uzun süren bir görüşme yaptığına vurgu yaptı. IMF, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerin iyi ekonomik sicile sahip olduğunu açıklamıştı. IMF’ye göre, Türkiye’nin genel ekonomik dengeleri ve mali yapısı sürdürülebilir bir kapasiteye sahip. IMF’nin mali kaynak destekli anlaşmalarda, ülkelerin, aynı şirketlerde olduğu gibi bilançolarına bakacağı, bu çerçevede Türkiye’nin yeterli konumda olduğu ifade ediliyor. IMF’nin geçenlerde açıkladığı tespitlerine göre, Türkiye, bazıları Avrupa Birliği üyesi olan Doğu ve Güney Avrupa ülkelerine göre daha sağlam bir ekonomik temele sahip bulunuyor. Özellikle bankacılık mali yapısı itibarıyla Türkiye, bu ülkelerden çok daha iyi bir kategoride yer alıyor. ‘Türkiye yapısal reformları gerçekleştirirse güçlenir’ Dünya Bankası’nın, Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinden sorumlu Başkan Yardımcısı Shigeo Katsu, Türkiye’nin, küresel krizi fırsat bilerek, bazı yapısal reformları gerçekleştirmesi gerektiğini belirterek, bu reformların gerçekleşmesi halinde, çok daha güçlü bir ekonomi haline geleceğini söyledi. Türkiye’nin, 2001 yılında yaşanan mali krizden ders alarak mali sektörde ciddi yapılanmaya gittiğini, bankalarla ilgili ciddi önlemler alarak yapısal tedbirler uyguladığını belirten Katsu, bütün bu yapısal reformların faydasını gördüğünü vurguladı. Türkiye’nin, mevcut küresel krizi ciddi bir şekilde izlediğini kaydeden Katsu, bu çerçevede, krizin olumsuz etkilerini en az düzeye indirme yolunda gerekli önlemleri aldığı ve bundan sonra da yine gerekli önlemleri almaya devam edeceğini ifade etti. Türkiye’nin, kriz ortamını fırsat bilerek yapısal reformları gerçekleştirebileceğini belirten Katsu, yatırım ortamını iyileştirme çalışmaları ve gelecekte yeniden güçlü büyüme ve daha fazla ve daha iyi iş olanaklarının temelini oluşturacak işgücü piyasası reformları gibi yapısal kilit reformların önemli olduğunu söyledi. Katsu, Türkiye’nin, Dünya Bankası’nın koordinasyonundaki yeni Küresel Ticaret Likidite Programı’ndan faydanabileceğini de kaydetti. Türk şirketlerine kredi Özellikle Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) bu konuda aktif bir şekilde çalışacağını belirten Katsu, Türk dış ticaret şirketlerinin de bu imkânlardan faydalanabileceklerini ifade etti. Mayıs ayında yürürlüğe girecek olan Küresel Ticaret Likidite Programı, küresel mali kriz ortamında daralan dış ticaret hacmini canlandırmayı amaçlıyor. Yeni Küresel Ticaret Likidite Programı, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde dış ticareti desteklemek için 50 milyar dolarlık bir fon oluşturacak. G7’den birlikte çalışma sözü Washington’da bir araya gelen G-7 ülkeleri Maliye Bakanları toplantı sonucunda ortak bir açıklama yayımlandı. Açıklamada, en önemli amaçlarının her ülkede bankaların tekrar borç vermeye başlaması olduğu belirtilerek, “İş imkânları ile büyümeyi yeniden tesis etmek ve bu büyüklükteki bir krizin tekrarlanmaması için ortak hareket etmeyi taahhüt ediyoruz. Alınması gereken ne önlem varsa alınacak” denildi.