"Krizin nedeni, Türkiye'den Almanya'ya gönderilen cevapta kullanılan 'investigation' kelimesi"

"Krizin nedeni, Türkiye'den Almanya'ya gönderilen cevapta kullanılan 'investigation' kelimesi"

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Türkiye ile Almanya arasında yaşanan krizle ilgili olarak "Türkiye, FETÖ ile mücadele çerçevesinde soruşturduğu şirketlerin dış ticaretine de mercek tutmuş. 'Hayali ihracat yapılıyor mu', 'Örgütün yurt dışı yapılanmasına para transferi yapılıyor mu', 'Kara para aklama faaliyetleri var mı' gibi sorulara yanıt aramaya başlamış" dedi. 

"Birçok ülke, yine İnterpol aracılığı ile Ankara’nın sorularına yanıt vermiş. Ancak Almanya Federal Suç Dairesi, sorulara yanıt vermek yerine Alman şirketleriyle ilgili bu bilgilerin neden istendiğini sormuş" ifadesini kullanan Zeyrek, şunları kaydetti:

"Ankara’dan Almanya’ya gönderilen cevapta gerekçe, İngilizcede 'Adli Soruşturma' ifadesinin karşılığı olarak kullanılan 'Investigation' olarak yazılmış."

Deniz Zeyrek'in "Krizin nedeni 'Investigation' ifadesi" başlığıyla yayımlanan (25 Temmuz 2017) yazısı şöyle:

Almanya ile Türkiye arasında yaşanan “Alman şirketlerine soruşturma” polemiği, Ankara’nın İnterpol’e gönderdiği listeyi geri çekmesiyle yeni bir boyut kazandı.

Ankara-Berlin hattındaki krizin perde arkasını yine Ankara-Berlin hattındaki yetkililerle konuşarak araştırdım.

Önce yaşanan gelişmeleri kronolojik sıraya göre kısaca hatırlayalım:

19 TEMMUZ 2017:  Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt, Türkiye'nin Almanya Federal Suç Dairesi’ne(AFSD) “teröre destek vermekle suçlanan Alman firmalar”listesi ilettiğini yazdı. Bilginin kaynağı AFSD olarak gösterildi.

20 TEMMUZ 2017: Almanya Ekonomi Bakanı Brigitte Zypries yazılı bir açıklamada şu ifadeyi kullandı: "Saygın Alman şirketleri bir anda 'kara listeye' alınır ve terör destekçisi olarak nitelendirilirse bu Türkiye'de yeni iş ve yatırım yapmanın aşırı zor hale getiren bir iklim anlamına gelir. Alman hükümeti ve ben, Alman şirketlerini tümüyle haksız ve akıl almaz bu suçlamalardan koruyacağız. "

20 TEMMUZ 2017: Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, sosyal medya mesajında bu iddianın gerçeği yansıtmadığını ve Türkiye’nin Alman yatırımcıları memnuniyetle karşıladığını vurguladı.

20 TEMMUZ 2017: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Türkiye’deki Alman yatırımlarının güven içinde olduğunu, Türkiye’de Alman firmalarına herhangi bir haksızlık yapılmadığını kaydetti.

21 TEMMUZ 2017: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konuyla ilgili şöyle dedi: “Hiçbir Alman Şirketiyle ilgili bir soruşturma, araştırma yoktur, hepsi yalandır. Alman Ekonomi Bakanı’nın hiçbir mesnede dayanmayan, tamamen dolaylı mesajlarla ülkemize yatırım yapan şirketleri ürkütmeyi tedirgin etmeyi amaçlayan beyanlarını buradan şiddetle kınıyorum.”

21 TEMMUZ 2017: Başbakan Binali Yıldırım, haberin yalan olduğunu belirterek, “Bu tür açıklamalardan uzak durmak lazım. Almanya ne kadar güvenli ise Türkiye de o kadar güvenlidir” dedi.

21 TEMMUZ 2017: Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Böyle bir şey asla yoktur, külliyen yalandır, kasıtlıdır. Bilerek kasten yapılmış bir haberdir” dedi.

22 TEMMUZ 2017: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, şöyle konuştu: “Alman firmalarıyla ilgili bir iddiaları var. Bizde  Alman firmalarına ilişkin böyle hiçbir soruşturma ya da inceleme yok.”

24 TEMMUZ 2017: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Alman mevkidaşı Tomas de Maiziere ile telefonla görüşerek Türkiye’de hiçbir Alman şirketine  soruşturma açılmadığını söyledi.

24 TEMMUZ 2017: Alman İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Tobias Plate, Türkiye'nin bazı Alman şirketleri ile ilgili internet üzerinden yaptığı talebi Cumartesi günü resmi olarak geri çektiğini açıkladı. Talebin “terörizmin finansmanı” çerçevesinde olduğunu anlatan Plate, listede 700 Alman şirketi olduğunu duyurdu. Plate, Soylu’nun Alman Mevkidaşı’na konunun bir “iletişim kazası” olduğunu söylediğini iddia etti.

24 TEMMUZ 2017: İçişleri Bakanlığı da konuyla ilgili açıklamasından şu ifadelere yer verdi:  "FETÖ ile iltisakı nedeniyle 140 Türk şirketiyle ilgili ülkemizde yürütülen soruşturma kapsamında bu şirketlerin ihracat yaptığı tüm ülkelerden İnterpol üzerinden standart bilgi talebinde bulunulmuştur."

Kazanın nedeni, 'investigation' sözcüğü

Öncelikle tek tek sıraladığım bu gelişmelere dayanarak şunu söyleyeyim:

Bakan Soylu’nun “İletişim kazası” tanımı, yaşananları en iyi özetleyen ifade.

Olayı şu:

Türkiye, FETÖ ile mücadele çerçevesinde soruşturduğu şirketlerin dış ticaretine de mercek tutmuş.

“Hayali ihracat yapılıyor mu”, “Örgütün yurt dışı yapılanmasına para transferi yapılıyor mu”, “Kara para aklama faaliyetleri var mı” gibi sorulara yanıt aramaya başlamış.

Bu kapsamda, soruşturma kapsamındaki şirketlerin ticaret yaptığı bütün şirketler hakkında İnterpol aracılığı ile ilgili ülkelere listeler gönderilmiş. FETÖ şirketlerinin ihracat ya da ithalat yaptığı şirketin var olup olmadığı, söz konusu ticari faaliyetin ilgili ülkelerin gümrük ve dış ticaret kayıtlarına yansıyıp yansımadığı gibi detaylar istenmiş.

Birçok ülke, yine İnterpol aracılığı ile Ankara’nın sorularına yanıt vermiş.

Ancak Almanya Federal  Suç Dairesi, sorulara yanıt vermek yerine Alman şirketleriyle ilgili bu bilgilerin neden istendiğini sormuş.

Ankara’dan Almanya’ya gönderilen cevapta gerekçe, İngilizcede “Adli Soruşturma” ifadesinin karşılığı olarak kullanılan “Investigation” olarak yazılmış.

Bu yanıt, Almanya’da Türkiye’nin aralarında Alman dünya devi şirketlerin de olduğu 700 Alman şirketini soruşturduğu şeklinde yorumlanmış ve Almanya Federal Hükümeti harekete geçmiş.

Ankara yumuşatma arayışında

Biliyorsunuz, bu gelişmeler yaşanırken Almanya, ticaret kozunu masaya sürdü. Bu Türkiye için ciddi bir ekonomik tehditti. Çünkü, Türkiye, ihracatının yüzde 10’unu Almanya’ya yapıyor. Türkiye’deki yaklaşık 53 bin yabancı sermayeli şirketin yaklaşık 6 bini Almanlar’a ait. Yani “doğrudan yabancı yatırım” konusunda da Almanların görünür bir üstünlüğü var. Diğer taraftan “bacasız sanayii” denilen turizmde Almanlar sektörün en önemli gelir kaynakları arasında.

Üst düzey bir yetkili, bir çok ülke tarafından yanıtlanan listenin Almanya’dan geri istenmesinin, Berlin tarafından “krizi yumuşatmak için atılmış iyi niyetli bir adım” olarak görülmesi gerektiğine işaret etti.

Almanya tarafı ise ortada böyle bir liste olduğu halde, Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve bazı bakanların Alman yetkilileri “yalancılıkla” suçlamasının, kınamasının ardından olayın “iletişim kazası”denilerek geçiştirilemeyeceğini savunuyor.