"Krizin yükünü taşıyan kesim olarak gerçekçi çözümler önermek insanı yurt düşmanı mı yapıyor?"

"Krizin yükünü taşıyan kesim olarak gerçekçi çözümler önermek insanı yurt düşmanı mı yapıyor?"

Cumhuriyet yazarı Güray Öz, yaşanan döviz krizinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vatandaştan yaslık altındaki dövizleri bozdurun çağrısına ilişkin olarak "Egemenler tartışmaya yanaşmazlar, sözün yerine yasağı seçerler. Peki, AKP’yi eleştirmiş, eleştirilerini korkmadan dile getirmiş arkadaşlar neden açık tartışma yerine zararı halka yüklemeyi amaçlayan,sınıfı, emekçiyi, halkı dikkate almayan, “milli duruştan” söz ediyorlar? Krizin yükünü taşıyan kesim olarak gerçekçi çözümler önermek insanı yurt düşmanı mı yapıyor?" dedi. 

Öz, "Krizin ABD kaynaklı olduğu konusundaki yanılsamayı da düzeltmekte yarar var. İşbirlikçi kapitalizmin yapısal sorunlarından kaynaklanan krizi ABD’nin kendi çıkarları için kullandığı, Türkiye’ye boyun eğdirmek istediği sır değil. " ifadesini kullandı.

Öz'ün Cumhuriyet'te Kriz kim ister? başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

Tuhaf bir durum, AKP’nin uygulamalarını, takıyyeci yöntemini eleştirmekten kaçınmamış, başkanlık sistemine karşı çıkmış kimi arkadaşlar derinleşen ekonomik krizde, sorumluyu aramak yerine halkın elini taşın altına sokmasını istiyorlar. Tuhaf değil mi? Taşın altında kimin eli var? Taş her geçen günbiraz daha ezmiyor mu, bırakın elini, boydan boya gövdesini halkın?

Konuyu hamaseti bir yana bırakarak tartışmaya ne dersiniz? Bu krizin bir an önce sona ermesini kim ister? Krizden en fazla kim zarar görüyorsa o, yani yoksullar, yani halk sınıfları, yani işçiler, memurlar, her geçen gün birazdaha can yakan zamlardan zarar görenler. Peki zengin kesim, sanayiciler, orta ölçekli işletmelerin sahipleri, tüccarlar durumdan memnun mu? Krizi fırsata çeviremeyenleri, döviz spekülatörlerini saymazsanız, hayır değiller. Peki ellerini taşın altına sokmak istiyorlar mı?

Onlar bu krizden zarar görmeden çıkmak, kendilerine kolaylık sağlanmasını, vergi borçlarının ertelenmesini, silinmesini istiyorlar. Öyle de oluyor zaten. Krizin bitmesini istiyorlar mı? Evet, istiyorlar, çünkü kriz daha fazla sürerse sanayinin, finans sektörünün uluslararası tekellerle iç içe geçmiş yapıları, sömürüyü sürdürme olanakları zarar görebilir, varlık sorunuyla, iflaslarla karşılaşabilirler.

Böyle sıkıntılı zamanların tüketimi sınırlayacağını, zamların halkın alım gücünü azaltacağını bilen tüccar, kârların da azalacağını bilir. Peki ne yaparlar bu durumda? Öncelikle artan maliyeti halka yansıtarak kâr oranlarını korumaya çabalarlar, zararın halka aktarılmasının ara kayışlarıdır onlar. Yine de kârlarında azalma, borçlanma, iflaslar kaçınılmaz olabilir.

Çözüm önerileri tartışılır mı? Egemenler tartışmaya yanaşmazlar, sözün yerine yasağı seçerler. Peki, AKP’yi eleştirmiş, eleştirilerini korkmadan dile getirmiş arkadaşlar neden açık tartışma yerine zararı halka yüklemeyi amaçlayan,sınıfı, emekçiyi, halkı dikkate almayan, “milli duruştan” söz ediyorlar? Krizin yükünü taşıyan kesim olarak gerçekçi çözümler önermek insanı yurt düşmanı mı yapıyor?

Krizin ABD kaynaklı olduğu konusundaki yanılsamayı da düzeltmekte yarar var. İşbirlikçi kapitalizmin yapısal sorunlarından kaynaklanan krizi ABD’nin kendi çıkarları için kullandığı, Türkiye’ye boyun eğdirmek istediği sır değil. Ama bu nedenle başka bir yanılsamaya kucak açmak, krizle mücadeleyi sınıfsal değil, “milli bir sorun”, iktidarı da “anti-emperyalist” ilan etmek büyük bir hata değil mi?

Bizim “demokrat” arkadaşlarımız bunun büyük bir hata olduğunu bilmezler mi? Bilirler, öyleyse bu telaş, bu yanlış saflaşma neden? Diyorlar ki, “gerçekçideğil bu öneriler”. Haklılar, sistemin sınırlarının dışına çıkmayı hiçbir zaman hayal edemedikleri için gerçekçi gelmiyor onlara. Solun en yetkin sözcülerinin açık, net söylediği şöyledir. Sistem için tek bir yol var: Gidip kapı kapı dolaşacak, borç para peşine düşecek, izin çıksın diye de IMF’nin kapısını çalacaksınız, tek yol bu sizin için.

Ama bu, krizin cefasını çeken halk için çözüm değildir. Çözüm, demokratik hakların geri alınmasından, kamucu devletçi bir ekonomi politikası ile onu uygulayabilecek bir iktidardan geçer. Sistemin sınırlarına, hapishanesine kendini kapatmış olanlar bu hayalin dile getirilmesine karşı çıkıyor, bugüne kadar ileri sürdükleri tüm eleştirileri değersizleştiriyorlar.

Halktan yana olanlar zararı en aza indirmek, halktan yana bir çözümle krizi sona erdirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. 

Kimi zaman hayalle gerçek arasındaki mesafe sanıldığından daha kısadır.