Küçük Prens'in yeniden doğuşu

Küçük Prens'in yeniden doğuşu

Küçük Prens'in mesajı basit ancak kolay değil: "İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Kitabın yazarı Antoine de Saint-Exupéry 1944 yılında öldü. Kitabın telif hakları da 2014 yılında düştü.

Filozof Peter Sloterdijk, Fransızca'dan Almanca'ya kitabın yeni bir çevirisini yaptı. Bunun çok özel bir deneyim olduğunu söylüyor: "Belki de 60 yıldır bildiğiniz bir kitap bir iç kütüphanenize dönüşüyor. Bir mobilya parçası ya da kabilenizin, ailenizin bir parçası gibi oluyor."

Küçük bir kitap ancak harika bir eser. 250'den fazla dil ve diyalekte çevrildi. Küçük Prens dünyanın en çok sevilen kitaplarından. Berlin'de bir sahne gösterisi de yapıldı.

Küçük Prens kız arkadaşı gülle küçük bir asteroitte yaşar. Bir gün ayrılmaya karar verir. Evrendeki yolculuğu onu tuhaf karakterlerle karşı karşıya getirir. Neyi saydığını bilmeyen bir muhasebeci... Sarhoş olduğunu unutmak için içen bir sarhoş... Hiç kimsenin görmediği gösterişi seven bir adam…

Sloterdijk, "Saint-Exupéry, kitapta tüm yetişkin dünyasını her çeşit karmaşasıyla, insanların önemli olanın ne olduğu konusunda hislerini yitirdiği absürt bir komedi olarak tarif ediyor” diyor.

Yönetmen ve oyuncu Lorenz Christian Köhler, "Sonuçta, bunun dinle ilgisi var. Bunun dinin yerine geçecek bir şey olduğunu söylemek istemiyorum ancak Exupery oldukça dindardı ve kitapları pek çok dini fikri de içeriyor" şeklinde konuşuyor.

Saint-Exupéry, Küçük Prens'i 40'lı yaşlarının başında yazdı. Nazi işgalinden sonra Fransa'dan kaçmış ve ABD'de sürgünde yaşamıştı. Birkaç yıl önce kullandığı uçak Guatemala'da bir çöle düşmüştü. Orada tek başına yaşam mücadelesi verirken kendiyle yüzleşti. Küçük Prens de kendi deneyimlerine dayanıyor.

"Saint-Exupéry depresyonda ve melankolik"

Sloterdijk, "Depresyonda olduğu açık ve melankolik de aynı zamanda. Eve gitmek ve dönmek gibi konularla, ana dünyayla derin bir ilişkisi vardı. Tüm bu konular Küçük Prens'te bir rol oynuyor" diyor.

Küçük Prens'in yeni filmi bu konulara eğiliyor. Hikâye içinde hikaye anlatıyor. Küçük Prens hikâyesi içinde sürekli engelleri aşmaya çalışan küçük bir kız. Evrendeki yolculuğu onu Dünya'ya getirir ve karşılaştığı herkesin hayatını değiştirir.

Yönetmen Mark Osbourne, "Aşırı 'yetişkin' bir dünyanın çok aşırı ve hiciv dolu örneğini anlatıyoruz. Ve bana göre bu, kitaptaki fikirleri ifade eden çok yüksek bir konseptti" ifadelerini kullanıyor. İnsanlık ve dostluk gibi fikirler...

Küçük prens diyor ki: "O sıradan bir gül değil, senin gülün. Onu bu kadar değerli kılan onun için harcadığın zamandır.

Osbourne, "Bugün çok hızlı akıyor. Bunu çocuklarımla görüyorum. Çocuklar parmak uçlarında var olan her türlü bilgiyle çok hızlı büyüyor. İletişimde kalmamız ve bu insani ilişkileri korumamız çok önemli" görüşünde.

Sevmeyi ve güvenmeyi öğrenmek

Lorenz Christian Köhler de "Tabii ki bunun günümüzün modern dünyasıyla ilgisi var. Eğer insanlara gerçekten bakar, onlara yaklaşmaya çalışır ve açık olursanız o zaman arkadaşlıklar gelişebilir. Çok farklı olan, farklı dünyalardan gelen insanlar arasında bile" diyor.

Peter Sloterdijk ise "Sanırım Saint Exupéry, aşkta sabır çağrısı yaparken,çok fazla yabancılara karşı bir yaklaşma etiği geliştirmeye çalışmıyor. Çünkü aşk tuhaf bir şekilde iyi olmadığımız bir şey" şeklinde konuşuyor.

Sevmeyi ve güvenmeyi öğrenmek Küçük Prens'in ana mesajı. "İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir."