"Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı"

"Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı"

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlediği 30 Ağustos resepsiyonunun menüsünü köşesine taşıdı. Yılmaz Özdil Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın medyaya verdiği, " Kibir, tepeden bakma, böbürlenme bize yakışmaz, elitist olamayız, kendimizi seçkin bir zümre olarak asla görmeyiz, nereden geldiğimizi unutmadık" demeçlerini hatırlatarak 30 Ağustos resepsiyonunun menüsünü değerlendirdi.

"Kağıt yumaklarından zencefilli suşi yaparlardı"

Özdil, "Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı… Akşamdan 2.5 kuruşa bayat aloevera alırdı, buhara yatırıp starex meyvesi eşliğinde 5 kuruşa satardı, kağıt yumaklarından zencefilli suşi yaparlardı, kırtasiyeciden pataşur içinde çerkez tavuğu alamazlardı, tartaletleri ziyan etmezler, somon kabuklarından susamlı levrek sirkesi kurarlardı, elitist olmazlardı" diye yazdı. 

Yazar Özdil'in  "Yerli ve milli ejder smoothie" başlığıyla yayımlanan yazısı şu şekilde: 

"Asrın liderimiz Yeni Şafak gazetesine anlattı: “İlkokulda harçlığımı çıkarmak için kağıtlı şeker satardım, simit 10 kuruştu, akşamdan 2.5 kuruşa bayat simit alırdım, anneciğim onları buhara yatırırdı, 5 kuruşa satardım.”

Sabah gazetesi hayatını dizi yaptı: “Okula giderken soğuk günlerde dahi otobüse binmezdi, durumları müsait değildi, Haliç'i sandalla geçer, okuluna kadar yürürdü, limon satardı.”

New York'ta Levin Enstitüsü'nde konuştu: “Küçük Tayyip okula yaya giderdi, ayakkabılarım delik deşikti, kışın yağmurda karda ayaklarımın kızardığını bilirim.”

Açılım vesilesiyle Dolmabahçe'de topladığı sporculara konuştu: “Spor ayakkabılarım yırtıktı, yenisini alacak gücümüz yoktu.”

TRT'de “Ben Öğrenciyken” isimli programda anlattı: “Okula yamalı ayakkabılarla gidiyordum, annem bakraçlara buz koyardı, su satardım, kağıt yumaklarından, bez parçalarından top yapardım, topum yoktu.”

Uluslararası Teknoloji Kongresi'nde konuştu: “Çamaşır makinemiz yoktu, eşim dört evladımızın bezlerini elleriyle yıkayarak büyüttü, çocukken oyuncağım yoktu, kırtasiyeciden uçurtma alamazdık, gazete kağıtlarından, undan yapıştırıcıyla uçurtma yapardık.”

Beyaz Tv'de “Usta'nın Hikayesi” belgeseli yayınlandı: “Çocukken hiç bisikletim olmadı, bisiklet alabilecek durumda değildik.”

Vatan gazetesi anlattıklarını yazdı: “Bez parçalarını yumak haline getirip, bununla top yapardık, bir telin ucuna tahtadan teker takardık, araba diye oynardık, Perşembe Pazarı şahididir.”

Akit gazetesi anlattıklarını yazdı: “Açlığını günde birkaç hurmayla bastıran peygamberin ümmetiyiz.”

Yeni Şafak gazetesi yazdı: “Cumhurbaşkanlığı mutfağının mutfağı mütevazı, Anadolu mutfağıyla aynı, Emine hanım limon ve elma kabuklarını ziyan etmiyor, temizlikle kullanılmak üzere kabuklardan sirke kurduruyor, bir kase çorba ve salatayla öğün kurtarıyor, zeytin ve hurma çekirdeklerini atmıyor, sos yapıyor.”

Milliyet gazetesi söylediklerini yazdı: “Kibir, tepeden bakma, böbürlenme bize yakışmaz, elitist olamayız, kendimizi seçkin bir zümre olarak asla görmeyiz, nereden geldiğimizi unutmadık, tevazu ve alçakgönüllülük en önemli şiarımızdır.”

Ve dün… Saray'ın 30 Ağustos resepsiyonundaki “yerli” ve “milli” mönüsü açıklandı.

Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie

Liçi meyvesi eşliğinde efuli Starex meyvesi eşliğinde aloevera Orman meyveli special Pataşur içinde çerkez tavuğu Zencefilli somonlu suşi Tartalet içinde humus Susamlı levrek simidi

Küçük Tayyip harçlığını çıkarmak için bakraçlarla ejder meyveli smoothie satardı… Akşamdan 2.5 kuruşa bayat aloevera alırdı, buhara yatırıp starex meyvesi eşliğinde 5 kuruşa satardı, kağıt yumaklarından zencefilli suşi yaparlardı, kırtasiyeciden pataşur içinde çerkez tavuğu alamazlardı, tartaletleri ziyan etmezler, somon kabuklarından susamlı levrek sirkesi kurarlardı, elitist olmazlardı."