Küçükizsiz: O Mamak'ın Mengele'siydi

Küçükizsiz: O Mamak'ın Mengele'siydi

T24 - 12 Eylül'ün idamlık sanığı Recep Küçükizsiz, "O Nazi kamplarının ünlü doktoru Mengele gibiydi" dediği Prof. İtil'i, işkenceyi sistematik hale getirmekle suçladı. Küçükizsiz, "Onu 30 yıl sonra televizyonda görünce şoke oldum. En son Mamak Cezaevi’ne getirilişimden bir yıl sonra, üstünde beyaz önlüğüyle bizi bir salonda karşılamıştı. O günden sonra Mamak’ta her şey değişti..." dedi.

Radikal gazetesinin haberine göre; Milliyetçi Hareket davasından 12 Eylül’de yargılanıp iki kere idama çarptırılan Recep Küçükizsiz, Türkiye’ye döndüğünde ilk şaşkınlığı cezaevine dair hafızasının bir köşesinde hep soru işareti olarak kalmış o beyaz önlüklüyü televizyonda ‘Prof. Dr. Turan İtil’ adıyla görünce yaşadı. 10 yıllık cezaevi, üzerine 11 yıllık sürgün hayatı çok şeyi değiştirmişti ama, Mamak hatıraları benzer tezgâhtan geçmiş binlercesinde olduğu gibi asla silinmedi. “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” diyerek çıktığı yolun hayal kırıklığıyla sonlandığını artık çok iyi biliyor.

Nisan 2011’de memlekete ayak basar basmaz yaptığı ilk iş, 12 Eylül’ün sorumlularına karşı dava açmak oldu. Televizyonda gördüğü o beyaz önlüklüyü ise hiç unutmadı. Ve 12 Eylül’le ilgili işkence soruşturması başlamasıyla birlikte o da Mamak’ın mimarı olarak gördüğü Prof. İtil hakkında suç duyurusunda bulundu. Böylece 1985’lerden beri adı bir şekilde darbeyle anılan hayli kariyerli bir nörolog olan Prof. İtil ilk kez resmi bir soruşturmaya girmiş oldu.

Mensubu olduğu siyasi hareket için sıradan bir isim değil Küçükizsiz. Muhsin Yazıcıoğlu’nun sağ kolu, Dev-Yol’un bir numaralı sanığı Oğuzhan Müftüoğlu’nun hücre arkadaşıydı. 8 yıllık hücre hayatında Mamak mezaliminden ummadığı kadar nasibini alan ülkücülerdendi. Mamak’a dair anlattıklarının azı var, fazlası yok. Ancak “12 Eylül’ün Mengele’si gibiydi” dediği Prof. İtil’i özellikle suçluyor.

Tuhaf sorulu bir test...

Küçükizsiz o anı bütün ayrıntılarıyla hatırlıyor: “Bir gün hepimizi çıkartıp bir salona götürdüler. İçeride beyaz önlükleriyle birkaç kişi bekliyordu. Kağıtlar dağıttılar. Orada her türlü soru vardı. ‘Hiç bir hayvanla cinsel ilişki yaşadınız mı?’ gibi garip sorulardan ‘Yolda yaralı birini görseniz yardım eder misiniz?’ gibi sorulara kadar...”

İşte bu testten sonra fiziki işkence adeta beyin yıkamaya dönük psikolojik bir harekata dönüşür. Gerisi malum...

Kobay kullandı iddiası

Aslında İtil hakkındaki ithamlar bununla sınırlı değil. Metris’teki bazı siyasi tutuklulara da sahibi olduğu HZİ Vakfı’nda ilaç verdiği, elektroşokla deneyler yaptığı da iddia edildi. Tutukluların tanıklıkları o dönemki bazı muhalif yayınlarda yer aldı. 1985’te ise aynı vakıf bu kez ‘kobay’ kullanmakla suçlandı. Sağlık Bakanlığı ve TBMM inceleme yaptı. Suç bulundu ama ortada bunu engelleyen yasa yok denilerek olay kapatıldı.

Psikiyatristler anlatıyor

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 12 Eylül üzerine yaptığı geçen yılki bir araştırmada, darbe döneminde tutuklular üzerinde yapılan deney ve testlere dair ilginç tanıklıklar yer alıyor.

Prof. Dr. Doğan Şahin (İÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı): “Yaptığım bir işkence araştırması sırasında konuştuğum kişiler bana bu araştırmaların bir kısmına Cerrahpaşa Psikiyatri Kliniği’nin de katkıda bulunduğunu, 1983 yılında bazı mahkumların Cerrahpaşa’ya götürülerek üzerlerinde Prof. Dr. Ayhan Songar tarafından araştırma yapıldığı bildirildi. Daha sonra aynı bilgilere çeşitli yerlerde de rastladım.”

Prof. Dr. Mustafa Sercan (Abant İzzet Baysal Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü): “Prof. İtil ve Prof. Songar’ın araştırmasının sonuçlarına benim tanık olduğum ilk sunum 1984’te Bursa’daki bir kongreydi. Songar konuşmasında araştırma sonuçlarına göre.,‘solcuların genetik olarak suçlu olduğunu’ söyledi. Bir de Erzurum Cezaevi’ndeki tutukluların kendilerine sürekli iğne yapıldığına dair tanıklıkları biliyorum. Bu ilaç 100 kişiye uygulanmış.”

Mehmet Bekâroğlu (Psikiyatri uzmanı): Metris’te komutanlar benden mahpusların direncini kırmamı istiyordu. Ben de ‘komünizmin tedavi edilecek bir hastalık’ olmadığını anlatıyordum. Ama Prof. İtil’in araştırmasında siyasi tutukluların sosyopat olduğunun anlaşıldığı iddia edilmişti.

‘Tedavi için 40 yaşına kadar cezaevinde kalmalılar’

Prof. Turan İtil, araştırmasının sonucunda şu yorumda bulunuyordu: “Bunların elinde olmayan bir şey var, içgüdüleri var, bunu anlayabilmek için iki tanesini görmeniz kafi, üç taneye gerek yok. Öyle bir şey ki bunlar, buluttan nem kapan insanlar, kontrol edilemeyen bir kızgınlıkları var. Terörist olmasalardı da katil olurlardı. bir araştırma yaptık, Türkiye’nin çeşitli hapishanelerindeki teröristlerle görüştük, üstelik bu araştırmanın güvenilir yanı kim terörist kim değil diye bir kuşkunun olmayışı. Bu teröristler için kesinlikle en iyi ilaç yaştır. Kimse 40 yaşından sonra terörist olmaz. O halde kırka kadar beklemek gerek. 40 yaşına kadar içeride hapishanelerde tutulmaları gerekir. Pahalı bir yöntem ama idamdan daha iyi.”

Araştırmasının sonucunu NATO’da sundu

Prof. Turan İtil’in Mamak, Metris, Erzurum cezaevlerinde yaptığı testler ile iddiaya göre HZİ Vakfı’nda bazı tutuklular üzerindeki nörolojik deneylerinin sonuçları hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı. Ancak sonradan ortaya çıkan bilgiler araştırmanın 1983’te İstanbul’daki bir seminerde özel davetlilerle paylaşıldığını ortaya çıkardı. Bir yıl sonra İtil, New York Medical College’da yine kapalı bir seminer verdi. Bu seminerin bazı notları 21 Mart 1984 tarihli Medical Tribune’de yayımlandı. Oradaki bir takım yorumlar, İtil’in tutukluları ‘deney’ olarak kullandığına işaret ediyordu. Yine NATO’nun 23 Ocak 1985 tarihindeki toplantısında da İtil bu araştırmasını devlet yetkililerine sundu.

O araştırmanın sonuçları

‘Türk teröristlerin beyin bozukluğu var’

Türk teröristlerin çoğunluğu kırsal bölgelerden kente okumaya gelmiş gençler arasından çıkıyor.

Ailelerinin eğitim düzeyi düşük, babalarının çoğunun eğitim düzeyi ilkokul ya da daha aşağıdadır.

Suçlular ile teröristler arasında geldikleri yöreler bakımından benzerlikler var

Sağcı ya da solcu teröristler arasında kökenleri açısından bir fark yok.

Yakın akrabaları arasında suçluların bulunduğu ailelerden daha çok terörist çıkıyor.

Teröristlerin genellikle zeka dereceleri düşük. Ancak lider durumda olanların arasında bir önceleme yapılmış değil.

Adli suçlulara göre teröristlerde saldırganlık eğilimleri daha az.

Teröristlerin çoğunda belirgin olmayan fonksiyonel beyin bozuklukları var.

Teröristler adli suçlulara göre cinsel bakımdan kendilerini daha çok tatmin edilmiş sayıyor.

Terörist katillerin öbür katillerden pek farkı yok.

Teröristler genellikle kendi içlerine kapalı kimseler. Adi suçlulara göre daha az mazoşist eğilim gösteriyorlar.

Mamak modeli önerildi

Prof. İtil’in sunum yaptığı ‘terör semineri’nde şu kararlar alındı:

Hapishane düzeni değiştirilmeli. Koğuş sistemi yerine teröristlerin küçük topluluklar halinde 5-6 kişilik hücrelerde tutulması uygundur.

Zeka dereceleri düşük teröristlerin yeniden topluma kazandırılması için tedrici af yoluna başvurulabilir.

Sağcı ve solcu teröristlerin aynı koğuşta bulundurulmaları olumlu sonuçlar verir.

Hapishanede disiplinli bir eğitim verilmeli. Özellikle Atatürk ilke ve inkılapları eksenli bir eğitim yürütülmeli. Çin’de Kızıl Muhafızlar 2 yıllık benzer eğitimle kazanıldı.

Lider grupların değilse bile düşük zekalı ve beyin bozuklukları olanların askere alınıp, silahsız işlerde çalıştırılarak ve bir yandan da eğitilerek topluma kazandırılması sağlanabilir.