Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, 2019'da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleriyle ilgili olarak "Ankara’da AKP’deki karar vericilerin 'seçimi öne mi çeksek', '2019’u mu beklesek' ikileminde oldukları belirtiliyor" iddiasını ileri sürdü. Gül, kulis haberinde "Artık seçimi kazanmak için yüzde 50+1 gerektiğinden anketlerdeki bu oranla erken seçim denemesinin zor olacağı konusunda görüşbirliği bulunuyor" ifadesine yer verdi.
Cumhuriyet'te "AKP'den 'Harikalar diyarında' umutsuz kutlama" başlığıyla yayımlanan haber şöyle:
15 yıldır kesintisiz tek başına iktidar olan, bir yıldır ülkeyi olağanüstü hal ile yöneten AKP, 16 Nisan referandumundaki yüzde 50’ye yaklaşan ‘hayır’ oyu ve Adalet Yürüyüşü’nün yarattığı stres nedeniyle 16. yaşını bugün, erken seçim mi, 2019’u beklemek mi ikileminde kutluyor.
AKP 16 yıllık tarihinin en sıkıntılı kutlamasını bugün gerçekleştirecek. Buradaki sıkıntının büyüklüğü parti lideri Tayyip Erdoğan tarafında “metal yorgunluk” diye ifade edilyor. Ülke 16 yıllık iktidarın en ağır koşullarından geçiyor. Bir yıl önce çok kanlı bir darbe kalkışması yaşandı. İktidarın eski ortağı olan Fethullahçılar tarafından gerçekleştirilen darbe girişimine karşı ilan edilen olağanüstü hal bir yılı geçmiş durumda.
İktidarın darbe tehdidinin henüz atlatılamadığı, ülkenin iç ve dış tehditlerle karşı karşıya bulunduğu tespitlerine karşın partinin kuruluş yıldönümü için seçilen yerin ismi çok anlamlı. Kuruluş yıldönümü Sincan’daki bir parkın içindeki ‘Harikalar Diyarı’nda gerçekleştirilecek. İktidar sözcüleri seçilen yerin 28 Şubat sürecinde tankların yürüdüğü Sincan oluşu ile buna cevap vermek isteyeceklerdir. Ama ülkenin bu kadar ağır koşullarında ‘Harikalar Diyarı’nda kutlama yapılmasının da tarihi kayıtlara geçeceği bir gerçek.
Kutlama ‘Harikalar Diyarı’nda yapılıyor ama iktidarın, sorunların farkında olduğu ve bu nedenle aslında stresli olduğu da görülüyor. AKP’nin 16 yıllık hikayesine baktığımızda sorunları kısa başlıkları ile saymak mümkün.
AKP’nin 2001’de yola çıkarken de 2002’de iktidar olurken de en büyük kozu mağduriyet oldu. Hatta 15 yıllık iktidarında bu kartı hep elinde tuttu. Bu nedenle başta Tayyip Erdoğan olmak üzere parti sözcüleri uzunca bir süre şair Ece Ayhan’ın “Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük” dizesini çok severek kullandılar. Bu sözde, askeri ve bürokratik vesayetle mücadele ettiklerini; adaleti, demokrasiyi, özgürlükleri istediklerini daha rahat dile getirdiler. Daha 1 ay önce Meclis İçtüzüğü’nü değiştirip, muhalefetin konuşma hakkını kısıtladılar. Kesintisiz tek başına iktidar oluşlarına rağmen çok uzun dönemlerde muhalefetmiş gibi davranmayı da başarabildiler.
İktidara gelirken “Medyaya rağmen geldik” tezini çok işlediler. 16 yılın ardından gelinen nokdada, medyanın tamamını ele geçirip parti ve hükümet bülteni haline getirdiler.
İktidara geldiklerinde en soğuk baktıkları kurumlar MGK, YÖK, MİT, Diyanet ve diğer güvenlikçi devlet kuruluşlarıydı. 16 yılın sonunda en övdükleri kurumlar bunlar oldu.
İçinden çıktıkları Refah Partisi kapatılınca İslam ülkelerinden gelmeyen destek nedeniyle tepkilerini “İslami hüzün yaşıyoruz” diye ifade etmişlerdi. İktidarın başından itibaren tek rotaları Avrupa Birliği ve Batı olmuştu. 16 yılın sonunda AB ve Batı ile ilişkiler bitti bitecek noktaya geldi. ‘İleri demokrasi’ dediler, ‘Kürt sorununun çözümü’ sözü verdiler, bugün Kürt sorununa sözcülük yapan Meclis’in 3. partisi HDP’nin 12 milletvekili hapiste.
Sivil siyasetin ve demokrasinin ihya edileceği sözleri ile uzunca bir zaman yürüdüler. Şu günlerde ana muhalefet partisini ve genel başkanını terörist ve dış güçlerin sözcüsü ilan ediyorlar.
İktidara gelirken her türlü söz, düşünce, ifade özgürlüğünün Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar ileri düzeye taşınacağını söylediler. 16 yılın ardından Türkiye tutuklu gazetecilerde dünya rekorunu eline geçirdi. OHAL nedeniyle darbe girişiminde bulunan ve işlerinden atılan FETÖ’cülerden kat be kat akademisyen işlerinden atıldı. Gazeteler, dernekler, sendikalar kapatıldı.
16 yaşındaki AKP’nin 15 yıllık iktidarında başka örneklerle de birlikte durum böyle. Peki bundan sonra ne olacak? 16 Nisan referandumunda anayasa değişikliğine konan geçici madde ile Başkanlık sistemine geçiş için yapılacak Cumhurbaşkanı ve Meclis seçiminin 2019 Kasım ayında olacağı hükmü bulunuyor. İktidar sözcüleri de sürekli 2019’a kadar bir erken seçim olmayacağını vurguluyor. Ancak Ankara’da AKP’deki karar vericilerin “seçimi öne mi çeksek”, “2019’u mu beklesek” ikileminde oldukları belirtiliyor.
Tam bu noktada bu ikilemi gidermek için sürekli anketler yaptırılıyor. Öteden beri AKP’ye anket yapan firma yöneticileri anket sonuçlarının bir erken seçim için cesaret verici olmadığı bulgularını dile getitriyor. 16 Nisan referandumundaki yüzde 48.5-51.5 oranının büyük oranda korunduğu vurgulanıyor. AKP’nin oylarının 7 Haziran’daki yüzde 40 ile 1 Kasım seçimlerindeki yüzde 50’nin arasında, yüzde 45’lerde seyrettiği belirtiliyor. Artık seçimi kazanmak için yüzde 50+1 gerektiğinden anketlerdeki bu oranla erken seçim denemesinin zor olacağı konusunda görüşbirliği bulunuyor.
AKP’nin seçim konusunda artık kendi başına karar veremeyip bir tür ortağı konumundaki MHP’yi de dikkate almak zorunda olduğu vurgulanıyor. Referandumda MHP’nin en fazla yüzde 3’lük bir seçmene evet dedirtebildiği AKP’lilerce dile getiriliyor. Bu noktada seçim ile ilgili bir karar AKP tarafından ancak MHP’yi de Meclis dışında bırakmayacak bir formülün bulunmasına bağlı. Anayasa değişikliğinde milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkartılmıştı. Erken ya da 2019’da yapılacak seçimlerde bu 50 vekilin gerekirse AKP listelerinden MHP’ye sağlanması formülleri de konuşuluyor.
Ülkedeki ağır sorunlarla birlikte partinin de geçmekte olduğu sıkıntılı süreç kuruluş yıldönümünde AKP’liler arasında yüksek sesle olmasa da mutsuzluk, umutsuzluk, ifadeleri ile paylaşılıyor.