Türkiye'nin Irak Temsiciler Meclisi'nde Türk askerinin 'işgalci güçler' olarak tanımlanmasının ardından tekrar başlayan Başika kriziyle ilgili çözüm arayışında olduğu belirtildi. Başbakan Binali Yıldırım'ın Türk askerinin Başika'da kalma konusunda kararlı olduklarını açıklamasının ardından Ankara'nın Bağdat'a "Başika Kampı’nı bölgedeki tüm koalisyon güçlerinin ve Irak ordusunun da kullanımına açalım" teklifiyle gittiği ileri sürüldü. Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Başika kriziyle ilgili olarak "Ankara ürettiği formül konusunda Bağdat’la arabuluculuk yapması için Washington’dan ricada bulunmuş. Ankara’nın da doğruladığı formül, bölgede bulunan her kesimin birbirinden kaynaklı kaygıları gidermekle birlikte, gelecekte de işbirliğini üretecek içerikte" ifadesini kullandı.
Sarıkaya'nın Habertürk gazetesinin bugünkü (7 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Başika önerisi' başlıklı yazısı şöyle:
Başbakan Binali Yıldırım’ın da vurguladığı gibi Ankara, “Türk varlığının Başika’da kalmasında” kararlı.
Ancak bunu da dayatmacı değil, uzlaşmacı kararlılık içinde gerçekleştirmek istiyor.
ABD ve Irak kesimlerinden de gelen haberlere göre, Ankara krizi yatıştırıp uzlaşıyı öne çıkaracak ara formül geliştirmiş.
Ankara ürettiği formül konusunda Bağdat’la arabuluculuk yapması için Washington’dan ricada bulunmuş.
Ankara’nın da doğruladığı formül, bölgede bulunan her kesimin birbirinden kaynaklı kaygıları gidermekle birlikte, gelecekte de işbirliğini üretecek içerikte.
Ayrıca Başika’da bulunan ve bölgedeki birçok ordudan daha askeri disiplin ve eğitime kavuşmuş 5 bini aşkın gücün Musul operasyonunda etkin kullanımını da sağlayacak nitelikte.
Ankara, bu durum anımsatılarak şu formülü geliştirmiş:
“Başika Kampı’nı bölgedeki tüm koalisyon güçlerinin ve Irak ordusunun da kullanımına açalım. Kamptaki eğitimcilerimiz Bağdat yönetiminin belirlediği kamplarda da eğitim versin... Buradaki güçlerin Musul operasyonunda belirlenen koşullar içinde kullanılması için de Türkiye olarak katkı verelim.”
Henüz yanıt gelmemiş, ancak kabul edilmese de Türkiye oradaki varlığını sürdürmekte kararlı...
Dolayısıyla öneri, birçok sorunu ve çıkabilecek çatışma alanlarını ortadan kaldıran ve Bağdat’ı da rahatlatan nitelikte.
Çünkü Bağdat yönetimi, Başika Kampı’nda peşmerge güçlerinin eğitilmesinden hoşnut değil.
Musul’un kuzeyinin, “oldubittiyle Kürdistan yönetimine katılmış” olmasının yanında askeri güçle destekleniyor olmasından rahatsız.
Merkeze bağlı Musul’un IKBY bölgesi haline geleceği kaygısına, bir de eski Musul Valisi Nuceyfi’ye bağlı Sünni Haşdi Vatani güçlerinin de Başika’da eğitim alıyor olması, Şii Bağdat yönetiminin kaygısını daha da artırıyor.
ABD, sorunu çözmek için devrede olmakla birlikte arka bahçesi olarak görmesi nedeniyle Irak’ta kendisinden başka gücün aktif ve etkin olmasını istemiyor.
Ankara ile Suriye’de yaşadığı ayrışmayı, Irak’taki durumu dayatarak kendi belirlediği zemine çekmeye çalışıyor.
Örneğin, DAEŞ ile çatışacakları gerekçesiyle Sünni Türkmenlerin ağırlıkta bulunduğu Telafer’e Şii gücü Haşdi Şadi’yi sokmak istiyor.
Ankara ise buna kesinlikle karşı çıkıyor.
Benzer şekilde Şengal’de, Suriye’deki YPG’nin yansıması PKK bileşeni YBŞ güçlerini, Musul’da şehir savaşını vermesi için organize ediyor.
Türkiye bölgeye sadece ekonomik baksın, orada başka bir amaçla bulunmasın istiyor.
Musul operasyonuna katılması için Ankara’nın çağrıda bulunmasını beklediği Barzani ise kendi planını uyguluyor.
Başika’daki askeri gücünü, Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile ittifak oluşturarak çok daha güçlenen siyasi rakibi Goran Hareketi’ne karşı sergiliyor.
ABD’den de gelen 415 milyon dolar destek ve silah gücüyle operasyona destek veriyor, ancak Musul’a girmek istemiyor.
Elde ettiği Musul’un kuzey bölgesinden de Bağdat’ın tüm itirazlarına karşın çıkmayı düşünmüyor.
Hem Goran hem de Bağdat’a karşı Başika Barzani için stratejik öneme sahip olduğundan, Türkiye’yle işbirliğine de zarar gelsin istemiyor.
Türkiye açısından en büyük risk ise geçmişte de yaşandığı gibi Başika’ya yapılan DAEŞ saldırılarına Şii grupların da eklenmesi, bölgede iş yapan şirketlere ve işçilerine yönelik saldırılar.
Türkiye ise her türlü gelişmeye karşı gardını almış bekliyor.
Herkesin kendi çıkarını en öne koyduğu dönemde ürettiği formülle de uzlaşı arıyor.