Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, "PKK, FETÖ, HDP 'hayır' diyor, onun için 'evet' diyoruz" ifadelerini kullanan Başbakan Binali Yıldırım'a partililerin tepki gösterdiğini ileri sürdü. Sarıkaya, "AK Parti’nin nabız tutucularının dün aktardığına göre Başbakan Yıldırım’ın, 'Neden evet diyoruz; PKK, FETÖ, HDP hayır diyor, onun için evet diyoruz' cümlesine tepki kendi seçmeninden gelmiş" diye yazdı.
Muharrem Sarıkaya'nın Habertürk gazetesinin bugünkü (07 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan 'Hassas kampanya' başlıklı yazısı şöyle:
Ender rastlanan bir kampanya sürecine tanıklık ediliyor.
Çünkü bir söylem diğerini olumsuz yönde etkilerken, bir başka söylem öngörülmedik yerden tepki üretiyor.
Bunun en iyi örneği de son dönem “Evet” cephesinde yaşanıyor.
AK Parti’nin nabız tutucularının dün aktardığına göre Başbakan Yıldırım’ın, “Neden evet diyoruz; PKK, FETÖ, HDP hayır diyor, onun için evet diyoruz” cümlesine tepki kendi seçmeninden gelmiş.
“Onlar öyle dediği için değil, biz istediğimiz için...” diye başlayan mesajlar yağmış.
Bu da gösteriyor ki, bu sandık “en hassas propaganda” sürecini yaşatacak.
Söylem, hareket veya algısında ortaya çıkan en küçük olumsuzluk, beklemediği yerden etki yaratacak.
“Evet” ve “Hayır” olarak ayrılmış blokların içinde oranları düşük de olsa öteki kesimlerden de olması bu politik teraziyi çok daha hassas hale getiriyor.
Nedeni de referandumda bir puanın, sonucun belirlenmesindeki önemi...
Nitekim, her iki kesim için de yapılan kamuoyu araştırmaları ilginç bir sonucu sergiliyor.
Tahkim olmuşlar çıkıldığında, sonucu % 20-25’lik grubun tayin edeceği bugünden görülüyor.
Bu kesimin ağırlığını da konjonktürel gelişmelere göre yükselen veya düşen MHP ile Kürt kökenli seçmen oluşturuyor...
Terör ve ekonomik durum MHP seçmeninin yönünü belirlerken, Kürt kökenli seç- men ise sandığa gidip gitmemeyi iktidardan gelen siyasi söyleme göre şekillendiriyor
Hükümetten yükselen milliyetçi söylem Kürt seçmenin % 30’unu sandığa iterken, tersi söylem sandıktan uzaklaştırıyor.
Birbirini iten, dengeleri ve politik beklentileri farklı üç grubu birden kucaklayacak politik söylem üretmek zorlaşıyor; reklam şirketlerinin politik slogan üretmelerini güçleştiriyor.
İlk kez muhafazakâr-dindar sağcı ile laik-demokrat solcu ayrımının bu sandıkta ortadan kalkmış olması da yeni bir durum yaratıyor.
Bundan kaynaklansa gerek AK Parti cephesinde, “Reis (Erdoğan) şapkadan yine tavşan çıkarır” söylemi hemen her köşede seslendiriliyor.
Hayır cephesinde ise CHP eski gerilimlerinin aksine, ilk kez uğraş vermeden kendi toplumsal tabanının konsolide olmasının huzuruyla, öteki toplumsal tabanlardan uğraşsız gelen katılımın rahatlığını yaşıyor.
Ancak bir söylem veya eylemle bunun kırılıp dağı- lacak kadar hassas dengede bulunduğunun farkında oldu- ğundan diken üstünde duruyor.
YSK KARARI
Bütün bunlardan dolayı her iki kesim de ip üzerinde yürür gibi davranıyor.
Hatta buna YSK’yı dahil edebiliriz.
Çünkü daha önce partilerin sandık gözetmenlerini dilediği zaman atayabilmesine olanak tanıyan uygulamada ısrar etmiş; tersi talepleri reddetmişti.
Bu kez tersini yapacak gibi görünüyor.
YSK’nın üzerinde çalıştığı uygulamaya göre partiler sandık müşahitlerinin adını % 15 fazlasıyla 15 gün önceden verecek.
YSK’nın görev kartı vermediği kişiler sandık başında bulunamayacak.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, sandık güvenliği açısından sorun teşkil edeceğini belirterek itiraz ettiklerini söyledi, “Buna karşın YSK’nın ısrarı sürüyor” dedi.
Görünen o ki hem propagandası, hem süreci, hem de sonucu hassas döneme tanıklık edeceğiz.