Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı, önümüzdeki günlerde CHP Genel Merkezi'nde bir tüzük kurultayının yapılmasının planlandığını öne sürdü. Gürcanlı "CHP kulislerinde, halen parti yönetiminde olan önemli isimlerden birinin genel başkanlık için çalışmaya başladığı konuşuluyor. Genel başkanlık için nabız yoklamaya başlayan bu siyasetçinin, ilk “denemeyi” ise geçtiğimiz günlerde Güneydoğu illerimizden birine yaptığı bir ziyaret ve orada yaptığı konuşmalarla gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Kamuoyu önündeki pek çok etkinlikte Kılıçdaroğlu'nun en yakınında duran bu CHP'li siyasetçinin yaptığı ilk denemede, liderlik için pek geçer not alamadığı da kulislere yansımış durumda" diye yazdı.
Zeynep Gürcanlı'nın "Musul: İki siyasetçinin başkanlık hamlesi…" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Musul'u IŞİD'in elinden kurtarma operasyonu resmen başladı. Sahada çatışmalar sürerken ilginç olan, operasyonun askeri yönünden çok siyasi yönünün konuşuluyor olması… Çünkü operasyon bir şehrin terör örgütünden kurtarılması gibi görünse de, aslında tüm bölge ülkeleri/aktörleri arasında “siyasi bilek güreşine” dönüşmüş durumda… Üstelik sadece ülkelerin çıkarları da yok bu operasyonda; siyasetçilerin bireysel kazanımları açısından da büyük önem taşıyor Musul operasyonu… Kaderini Musul operasyonuna bağlayan siyasetçilerin başında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Mesud Barzani bulunuyor. Başkanlığı tartışmalı durumda olan, İran etkisindeki Süleymaniye'de güçlü Kürdistan Yurtseverler Birliği ve tüm Kuzey Irak'ta örgütlenen Goran tarafından iç siyasette sıkıştırılan Barzani, geleceğini bu operasyona bağlamış durumda… Barzani'nin amacı, operasyonda Bağdat merkezi kuvvetleriyle sırt sıra savaşan peşmerge sayesinde, Musul'da Kürtlerin son dönemde fiilen kontrol altına aldıkları toprakları, resmen de Kürdistan bölgesine dahil etmek… Böylece de Kuzey Irak iç politikasında rakiplerine üstünlük sağlayıp, liderliğini sürdürebilmek. Musul operasyonuyla kendi kişisel siyasi kariyerini ilişkilendiren isimlerden diğeri ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan, Türkiye'de “Başkanlık” istediğini hiç saklamadı. Şimdi 15 Temmuz'la ortaya çıkan iç konjonktürle, Suriye'de Fırat Kalkanı, Musul'da ise kenti IŞİD'den temizleme operasyonuna katılımıyla bu isteğini hayata geçirmeyi kolaylaştırmak yönünde adımlar atıyor. 15 Temmuz'un yandaş medya tarafından yeni “İstiklal Savaşı” gibi lanse edilmesi tesadüf değil. 15 Temmuz'da ölenlere, Güneydoğu şehitlerinden farklı muamele edilmesi, devlet nezdinde 15 Temmuz şehit/gazilerinin maddi olarak bile Güneydoğu şehit/gazilerine farklı maaşlar bağlanması da işin bir parçası… Erdoğan'ın “Başkomutanlığında” kazanıldığı sürekli vurgulanan 15 Temmuz “İstiklal Savaşı”nın ardından, şimdi rejimin bir de gerçek askeri zafere ihtiyacı var. Suriye'deki Fırat Kalkanı operasyonu, Türkiye'de bu zafer havasını yaratmadı. Ancak Atatürk'ün Misak-ı Milli'ye dahil edip, yaşadığı dönemdeki şartlar nedeniyle Türk topraklarına katamadığı Musul ise Türkiye'de başkanlık konusunun tartışıldığı bu dönemde adeta “bulunmaz fırsat” konumunda… Erdoğan'ın Lozan çıkışını da, Türkiye'nin Musul operasyonuna katılımı konusundaki ısrarını da, bir de bu açıdan okumak gerekiyor.
Moskova'yla yaşanan uçak gerilimi, dilenen özürlerle, Rusya'ya bol keseden verilen dev ihalelerle aşılmış görünüyor.
Ancak gerçek öyle mi? Hangi yabancı diplomatla konuşsam, doğudan ya da batıdan, Rus lider Putin'in genelde Türkiye'yi, özelde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı “böyle kolay affetmeyeceğini” söylüyordu. Nitekim, Putin ile Erdoğan arasındaki tüm o şatafatlı buluşmalara rağmen Ankara'ya Putin darbesi hiç beklenmedik bir yerden geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin dış politikasını muhtarlara değerlendirirken, Rusya lideriyle yaptığı telefon görüşmesinden bahsetti. Erdoğan, telefon konuşmasında konunun genelde Suriye, özelde ise Halep olduğuna atıf yaptı ve aynen şöyle dedi: “Putin'le bir telefon görüşmemiz oldu. Görüşmede Halep'i konuştuk. El Nusra'nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricaları oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik. Onlar da bu çalışmayı yapmak suretiyle ‘El Nusra'yı Halep'ten çıkarmak ve Halep halkının huzurunu sağlamak için bir çalışmanın içerisinde olalım' diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük.” Erdoğan, Putin'le aralarında geçen bu konuşmayı, Moskova-Ankara hattındaki işbirliğine vurgu yapmak için söylemiş olabilir. Ancak tüm dünyada bu açıklama, “El Nusra üzerindeki Türkiye etkisi” bağlamında okundu. El Nusra kimdir? Hem Rusya'nın, hem ABD'nin Suriye konusunda üzerinde tam uzlaştıkları çok az şeyden biri: Bir terör örgütü. Uçak krizi sırasında Moskova'nın çıkışlarını da bu aşamada hatırlamakta fayda var. Bizzat Putin AKP iktidarını Suriye'de “teröristere yardım etmekle” suçlamıştı. Şimdi de Putin Ankara'dan, bir dönem desteklemekle suçladığı aynı teröristler üzerindeki “etkisini kullanmasını” istiyor. Büyük ihtimalle Putin bile bu bilginin kamuoyuna açık bir toplantıda, muhtarlarla paylaşılmasına şaşırmıştır…
Türkiye iç siyasetinin başkanlık tartışmalarıyla hareketlenmesi, ana muhalefette de hareketlenme yaratmış görünüyor.
CHP Genel Merkezi'nde, önümüzdeki günlerde bir tüzük kurultayı yapılması planlanıyor. Ancak bu tüzük kurultayını ya da ardından gelecek başkanlık tartışmalarının yaratacağı kaotik siyaset iklimini, “fırsata çevirme” peşinde olanlar da yok değil… CHP kulislerinde, halen parti yönetiminde olan önemli isimlerden birinin genel başkanlık için çalışmaya başladığı konuşuluyor. Genel başkanlık için nabız yoklamaya başlayan bu siyasetçinin, ilk “denemeyi” ise geçtiğimiz günlerde Güneydoğu illerimizden birine yaptığı bir ziyaret ve orada yaptığı konuşmalarla gerçekleştirdiği ifade ediliyor. Kamuoyu önündeki pek çok etkinlikte Kılıçdaroğlu'nun en yakınında duran bu CHP'li siyasetçinin yaptığı ilk denemede, liderlik için pek geçer not alamadığı da kulislere yansımış durumda…